Oval bir aynadan yansıyanlardı yüreğime düşenler…

İşlenen bir nakışın güzelliğine kapılmak gibi bir şeydi seni sevmek.
Seni sevmek sorgulamadan sana dair her şeyi, olağan bir şekilde kabullenmekti. Sorgulansaydın eğer tepeden tırnağa en ince ayrıntılarla, işte o zaman yüreği yoksun, yüreği yorgun ve de yüreği yıkık bir sima dururdu karşında…

Farkındalıktan uzak bir kıyıda yaşadıklarını hatırlar dururdun ve yüzüne çarpan yağmur damlaları gözyaşlarına karışırdı.
Avucunda sana hapsolmuşlukları bir serçenin kuytu bir köşede kıstırıldığı anda yankılanan çığlıklarını, yüreğinin derinliklerinde korkakça ama acıyarak kendine ve sana bağlanmışlıkları düğümleyip atarcasına duyardın ve de yaşardın. Ama kaçamazdın. Çünkü her daim kendine yakalanırdın.

Seni sevmek, uykudaki bir bedenin kaçınılmaz sona doğru mavi bir düşün içerisinde dülümseyerek adım atması gibi bir şeydi.
Seni sevmek sensizken bile seninle olabilmekti.

Şehrimin caddelerinde koşuşturmak, duraklarında bir bilinmezliğe doğru yol alabilmek için beklemekti seni sevmek.
Sırf gözleri gözlerine benziyor diye bir güzele aralıksız ama korkakça ve hüzünle bakabilmekti.

Seni sevmek, bir kar tanesinin yere düşmesindeki süreçti. İlk kez görür gibi heyecan duymak ve kar tanesinin güneşle ışıldamasındaki zarafetti.
Yokluğunu gözler önüne sermemekti ve o yokluğu kabullenmemek ama her an her yerde büyük bir boşluk yaşarmışçasına hissetmekti.
Söylenen her sözde seni yaşatmak, seni anmak ve seni hiçbir zaman unutmamaktı.

Seni sevmek, yağmurun toprağa olan özlemi, denizin maviye hasreti, bir çocuğun doğuşunda yaşanan mutluluğun gözlere yansıması gibi bir şeydi.
Yaradan’a bütün kalbiyle mutlu olmanı dilemekti. Semaya açılan ellerin dualarda haykırırken kendini unutup ama seni unutmamaktı.

Gecenin karanlığında yaşanan medcezirlerin gökteki yıldızlara yansımasıydı ve seni sevmek gecenin kaldırımlara düşen yalnızlığının başharfleriydi.
Çamura dönüşen ayak izlerinin, o yalnızlığı kirletmesi kadar eliyle kalbini tutan bir kadının sitemkar ve de özlemsi gözyaşlarıydı.

Seni sevmek, bedenin sessiz kalması, kuytuluklarda gizlenmesi, arayışlara sapması ama yürektekilerin çırılçıplak ortalıklarda gezinmesi, sessziliği tanımayışı ve de kabullenmeyişi gibi bir şeydi.

Seni sevmek aslında yaşanacak bütün şeylerin habercisiydi. Çünkü seni sevmek varlığını kabulletmekti her şeye ve bunu bilmekti.
Zihnin hesapsız sorular sorması ve bulunamayan cevapların yorgunluğunu taşımaktı.

Çaresizliğin ortasında çıkar bir yol bulamamktı. Çaresizliğin seni sevmek olduğunu bilmek, bütün çıkmazlarda seni aramak, geçmişe dönüp gülüşlerine gülebilmek ve yaşanılan anı, çaresizliği büsbütün silip atmak gibi bir şeydi. Ve o an, çaresizliğin içinde çıkar bir yolun barındığını keşfetmekti…

Üşüyen ellerimin soğuğa karşı direnişiydi. Savrulan sararmış yaprakların birer birer üşüyen ellerimde sıcaklığı hiç olmadığı kadar doyumsuzca yaşamasıydı.

Seni sevmek gözlerinin mavisinde kaybolmak ve sonsuzluğu o mavilikte yaşamaktı.

Seni sevmek, o sonsuzlukta bile gülümseyebilmekti.

Çünkü seni sevmek gülen yüzünün diğer adıydı…

29/01/2010

( Seni Sevmek… başlıklı yazı serdar-dogan tarafından 20.02.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu