Online Üye
Online Ziyaretçi
P/us/u/da bekleyen aşkın mavisini
ördüm
Balyalarca toz dumanı
Firarını gözledim sonra
Ütülediğim mavinin de solunda
kümelendi yaşlarım
İzahı olmayan bir ferman
Ellerimden kayan rüyam gibi
Bakir bir simgeyi
Yüzüme püskürtülen laneti iblisin.
Kayrasında mevsimin dik başlı
sevdalara
Aş erdim
Kıyısında gök kubbenin
Saltanat sürdüm
Efkârı yan basan bir Çingene
Aklı da darmaduman
İstismar edilmiş bir beden.
Ehli keyifti suretim
Pür nakıl dökülen vecizelerim
Elbette geride kalan tortuda
Tütsüler yaktım
Üstüme çektiğim örtünün de ucu yanık.
Eşsiz bir simaydı,
Her duamla sürüklendiğim cennet
bahçesi
Elbette
Hükümranlığında İlahi Gücün
Sırtımı sıvazlayan bir kaderin
güncesi
Unutulmaya çeyrek kala
Çeyrek dilim sevdaların da makûs
talihi
Hibe ettiğim kadardım
İnhisarında umudun
Oysaki zencefil tadındaydı acılarım.
Göğe kat çıktım ansızın
Sezilerimde aşkı uyuttum kimi zaman
Unutkanlığıma denk düştü
Yorgun yıllar, yılgın mevsim
Şerh düşen illa ki Tanrıydı
Sevgiyi gözünden anladığı kuluna
değil de
Yüreğine dönük yüzünde İlahi sarnıcın.
Sarkıtıldım o gayya kuyusuna
Misafir edinildiğim bir serenat
Aşkın, umudun ve yalnızlığın
firarında
Kayıp üç beş nota
İksirli şiirler
Efsunlu şairler
Bir matem bir matem
Mabedim de tutuştu sonunda
Kat çıktığım lanet diken üstünde
Bir sevda.
Yalnızlığın feri sönmezken hak
etmediğim bir rahmet
Sonunda illa ki sonlanmayan hayatın
Külüstür kaportası
Sevdiğim kadar
Giyindiğim hikmette
Ben bir düş’ün aymazı
İleri tarihe ertelenen sevdalı
niyazımın
Son vedası insanlık dilinde
Yarım ağız bir mutluluktan
Düşen payıma.
Ulaştığım Allah katında
Meftun bir düş
Sevdalı göğün mavisine
Aksinde tutuşan beyaz bulut
Mavinin de iris’inde iri’sinden ne
çok acı.