Sizlerle yeni bir romanımın bir kısmını paylaşamaya çalışacağım.Aslında tamamını paylaşmak isterdim,ancak kitabım şu anda satışta.Anlayacağınız üzere tamamını paylaşamama sebebim böyle.
Kitabımın adı YİRMİ DÖRT.politik bilim kurgu tarzı bir kitap.Ben sınıflandırma yapamadım yazarken.Amerikan çizgi romanlarında kullanılan WHAT İF(Eğer olsaydı) tarzında kurgulanmış bir roman.İyi Okumalar.





YİRMİ DÖRT 1.BÖLÜM


Ana Şehir.

Küresel Savaş’ın yansıması Büyük İç Savaş’tan sonra bölünüp parçalanan bir devletin yerine kurulan 35 milyon kişilik devasa Ana Şehir.

Ana Şehir bir zulüm şehri. Zulüm ile abat olanların şehri. Doğu-Batı-Kuzey-Güney’in tam ortasındaki geçiş yolu. Burası masumların güvende olmadıkları hakkını arayacak kimsesi olmayanların hak arayamadıkları Ana Şehir. Masum’ların beddua’larının göklere yükseldiği zulüm şehri.

Belki de…

Kasım.

Şehir meydan’ına çıkan arka sokak. Gün doğumuna iki saat var. Gökyüzü açık yıldızlar parlıyor gökyüzünde. Bir gün önce yağan kar ince bir tabaka halinde donmuş. İnsanın iliklerini donduracak müthiş ayaz var. Yol boyundaki apartmanların ışıkları sönmüş. Sadece büyük mağazaların ışıkları yanıyor. Bu saatte sadece büyük mağazaların gece temizlikçileri uyanıktır. Şehirde gece can güvenliği olmadığı için gece 24 ‘ten sonra çalışmaya başlayan temizlikçiler sabah gün ağarınca güvenlikçilerin nezaretinde evlerine giderler. Gece yarısından sonra sadece gece kulüpleri çalışır. Onlarda dağılmış. Issız şehir sokaklarında kimseler yok.

Sadece mağazalardaki gece temizlikçilerinin ve güvenlikçilerin uyanık olduğu bu saatte meydana çıkan ara sokaklardan birinde bir adam yürüyor. Üzerindeki siyah pardösünün yakasını kaldırmış soğuktan korunmak için. Kafasındaki kar maskesinden yüzü gözükmüyor. Elleri pardösüsünün cebinde sakin sakin yürüyor ayaza aldırmadan. Girdiği sokağın sonuna gelince durdu. Burası bir eğlence mekânıydı. Kapısının üzerinde CLÜP MARTİN yazıyor. Kulübün giriş kapısının üstündeki ışıklar soluk renkli yanıyor. Bu kulübün kapandığının içeride sadece güvenlikçiler ve temizlikçilerin bulunduğunun işareti. Adam girişin yan tarafından arkaya dolandı. 15 adım yürüdü. Kulübün garaj girişini görünce durdu. Kapıya yaklaştı. Kapı yarım açık duruyordu. İçeri girmeden belindeki silahı yokladı. Hafifçe iteleyip içeri girdi. Gözü karanlığa alışmadan kulağının arkasında fısıltılı bir ses duydu.

-Sola dön üçüncü kata çık soldan ikinci oda.

Konuşanın kimliğini merak etmeden sola döndü merdivenlerden yukarı çıkmaya başladı. Gürültü çıkarmadan sessizce üçüncü kata çıktı. Tekrar sola döndü. İkinci odanın önünde durdu. Elini kapı koluna atmıştı ki kapının açık olduğunu fark etti. Kapının kenarından hafif bir ışık sızıyordu. İşaret parmağıyla kapıyı hafifçe itti. Gözlerinin alışması için bir kaç saniye bekledi. Odanın ortasındaki büyük yatakta çarşaftan taşan bir göbek gördü. Sol tarafında yatan kadın kapıya bakıyordu. Bakışları karşılaşınca kadın gözlerini kapattı. Sol tarafına döndü. Gözlerini kapattı uyuyormuş gibi davranmaya başladı. Sonrasında olaylar hızlı gelişti. Siyah pardösülü adam yatağa yürüyordu ki çıkan gıcırtıdan yataktaki göbekli uyandı. Uyanmıştı ama gece boyunca içtiği için tam olarak kendine gelememişti. Gözlerini açmadan;

-N’oluyor be diye homurdandı. Kim var orda?

Siyah pardösülü adam adeta kuş gibi havalandı. Gürültüye falan aldırmadan yatağın üzerine fırlayıp göbekli adamı yataktan aşağıya devirdi. Sağ dizini adamın omzuna bastırdı. Göbekli adam düşmenin acısıyla kendine gelmişti. Kanında dolaşan alkolün etkisinden kurtulamamıştı henüz. Acıyla homurdanıyor debeleniyordu. Pardösülü adam sol dizini de adamın sol omzuna bastırıp sırtına oturdu. Yatağın üstünden çektiği çarşafın ucunu adamın ağzına soktu parmaklarıyla. Sol eliyle başını sağa çevirdiği adamın yanağına cebinden çıkardığı üstünde yıldız kabartması bulunan yuvarlak bir metali bastırdı. Başparmağıyla zorladı. Kenarlarında keskin küçük çiviler bulunan metal yuvarlak adamın etine gömülür gömülmez kan fışkırdı yüzünden adamın.

-Ihhhhh diye bir inilti duyuldu. Ağzındaki kumaştan sesi anlaşılmıyordu şişman adamın.

Akan kan yanaklarından süzülüp yere damlamaya başlamıştı. Acıdan ağlamaya başlamıştı göbekli adam. Gözünden akan yaşlar kanla karışıp yere damlıyordu. Altındaki adamın debelenmesine aldırmadan sağ elinin parmaklarını geriye doğru kanırtmaya başlamıştı. Tık diye bir ses duyuldu. Göbekli adamın işaret parmağı kırılmış parmak bileğine yapışmıştı. Bu sırada gözü yatağa kaydı adamın içeri girdiğinde kendini gören kadın sırtını dönmüş uyuma numarası yapıyordu hala.

Altındaki adamın hareketleri azalmaya başlamıştı. Bayılmak üzereydi. Hırıltılı sesler çıkaran adamın kulağına eğildi,

-Martin, dedi Yirmi Dört seni seviyor.

Martin’in üstünden kalkmadan orta parmağını da kıran siyah pardösülü adam işini bitirince ayağa kalktı. Ardına bile bakmadan odadan çıktı. Giriş katına indi. Karanlıkta bekleyen biri vardı.

-Kadını koruyun!

Başka bir şey konuşmadan açık kapıdan çıktı gitti. Adamın ardından çıkan iki kişiden biri adamı uzaktan takip ederken diğeri farklı bir yöne doğru hızla yürümeye başlamıştı. Siyah pardösülü adamı takip eden adam önündeki bir binaya girince geri dönüp uzaklaştı. 
( Yirmi Dört başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 5.09.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.