HER TÜRLÜ ŞİDDETE HAYIR 

Daha önceki gün Kırıkkale'de bir restoranda kızının gözü önünde eşi tarafından bıçaklanma olayını,şiddet diyemeyeceğim vahşeti basından hepimiz de dinledik,gördük acı ötesi manzaraları...
Bu cinayeti işleyen kişiye canavar bile diyemiyor,o bile çok masum kalıyor,adını koyamadığım
insan demeye utanç duyduğum,insanlıktan nasibini almayan caniye.
Çocuğunun " Ne olur ölme anne " feryadı ile annenin " Ölmek istemiyorum " feryadı birbirine karışıp arşa çıktığını basından duyunca,tüylerim diken diken oldu,kanım dondu.
Ya ölen kadının annesinin yürek burkan feryadı...
" Benim çocuğum " Ölmek istemiyorum demiş,orada müdahale edecek hiç mi bir Allah'ın kulu yoktu? " diye sitem etmesi yüreklerimizi dağladı.

Böyle bir psikoloji içerisinde henüz şoku atlatamamışken,dün gözümle şahit olduğum bir şiddete hem de sözlü şiddetin en ağırına istemsizce şahit oldum ne yazık ki...!

Dün Sevgili Eşimle birlikte akşama doğru Atakum sahilinde dolaşmaya çıktık.
Hava çok sıcak ve bunaltıcıydı.
Yürüyüş sonrası denize nazır bir cafe de mola verip dinlenelim istedik.
Ve boş bulduğumuz orta masaya karşılıklı oturduk.
Önce kendi sohbetimizi yaptık.

Sonra birden,hemen çok yakın,neredeyse dip dibe olan masadan bir ses yükseldi...
Bu 35 yaşlarında bir kadın sesiydi hoş olmayan...
Hani halk arasında güzel denir ya para sesi,kuş sesi,kadın sesi...
Bu ses bir kadın sesinden öte çok başkaydı,bambaşka...
Feryat desem değil,figan desem hiç değil...
Hem de tam karşımda bir canavardı sanki!
Kadının karşısındaki sandalye de değilde,kendi engelli arabasında oturan,felçli olduğunu düşündüğüm, yine aynı yaşlarda,hafif kilolu mülayim bir beydi sesi hiç çıkmayan...
Önce ahraz da sandım bu engeli olan beyi.
Karşısında eşi sandığım kadın alenen bas bas bağırıyordu.
Duymamam imkansızdı.
Gözlüklerim vardı gözümde,nereye baktığım belli olmuyordu.
Sarf ettiği sözlerinin aynısını yazmama ne terbiyem müsaade eder,ne de ben.

Birazını yazayım da siz de duyun bu iki farklı sesi...

Yalnız bu çirkef kadının cırladığını değilde,kendine düşen payını ziyadesiyle alan robotlaşan,
ama yine de karşısındaki yakınına melûm melûm bakan,tek laf bile ağzından çıkmayan adamın iç çığlığını duydum,ta ki içimin en derinlerinde hissettim iç acısını.
Esas acısının,yürüyemediğinden,engelli olmasından değilde,yürek acısından olduğunu hissedebiliyordum.
Birazını edebim dahilinde yazmak istiyorum kadın da olsa,bir kadın olarak utanç duyduğum şiddet yapan birini...
Hem de mağdur birine bunu yaparsa.

Kadının karşısındaki adama söylerken duyduğum,bir sürü kişisel hakaret içeren sözlere önce aldırış etmedim,içimden kendi kendime herhangi birine söylüyordur dedim.
Karşısındaki engelli beye direkt söylediğini duyunca,çok rahatsız oldum.
Çıkarttım kapkara ama yine de her şeyi açık seçik gören gözlüklerimi.
Kadınla çıplak gözümle karşı karşıya geldik.
İnanın ben çok korkmuştum kadının deli bakışlarından ama karşısındaki adamın sanki sinirleri alınmış gibiydi,tepkisiz bakıyordu,ağlamıyordu,sanki gözyaşlarını içine akıtıyordu gizliden gizliye.
Bu kadarına da pes dedim,bu nasıl iş böyle hiç karşılaşmadığım!

Deli bakışlı kadın diyor ki;ben mecbur muyum sana bakmaya.
Benim başka işim mi yok,vay neymiş seni getir,götür,yok böyle bir dünya diyor ve adamın rahatsız olan bacaklarına küfrediyor.

Karsısındaki adam tüm sakinliğiyle,gözünü kırpmadan dinlemede,hakaret içeren bıçak yarasından acı kadının sözlerini...

Adam çok nadir de olsa bir iki kelime etti yavaştan,utanca boğulmuş çok az çıkan sesiyle...

Ben bir şey yapamasam da,gözlerim yaptı benim yapamadığımı.
Gözlerimle anlattım ona her şeyi...

Terbiyesizliğini,bir kadın olarak onun bu edepsizliğinden çok rahatsız olduğumu,değil hiç kimseye bir kadına ise hiç yakışık almadığını,ayıpladığımı,yaptığının hele ki engelli muhtaç birine nasıl yaptığını,sebebi her ne olursa olsun...

Allah korkusunun,merhametinin nerede olduğunu da sordum yaş gelen gözlerimle...

Acaba kendi cırlamasından mıydı,vicdanının sesini duymadığı?...

Bana öyle bir bakış fırlattı ki;öfkesi hala yatışmamış gözlerle baktı baktı...
Ben ondan korktum,eşime söylemek istedim ama çok yakınımda olduğu için söyleyemedim.
Eşim telefonla konuşuyordu ben kadınla gözlerimle konuşurken...
Kadın baktı olmayacak,bana kızdığını belli edercesine, bağırarak adama dedi ki...
" Hadi kalk bakalım,gidelim buradan,bu masa hiç hoşuma gitmedi " dedi bana bakarak...
Ve artık ne hırsı varsa,yatışmamış bir vaziyette yine de tuttu,adamın ellerinden değilde,
engelli arabanın kollarına öyle bir yapışması vardı ki,devamına kaldığım yerden devam edeceğim dercesine...

Az sonra bozuk moralle bizde kalktık,etrafımdaki güzelliklere aldırış etmeden olayı derin üzüntü içerisinde mütalaa edip yürüdük,hem birlikte hem de şiddete karşı olan benliğimizle,iç sesimizle...

Türkiye'de en çok kadına ve çocuklara olan şiddeti üzülerek,kızarak,hiç bir şey 
yapamayarak izliyoruz ne yazık ki!

Şiddet,dünya kurulduğundan beri,her toplumda süregelmiş kısır bir döngü maalesef.
Hiç kimse tarafından istenmeyen ama yine de ardı arkası kesilemeyen elim olayları gün geçmiyor ki yaşamayalım.

Doğuştan veya sonradan olan engelli olma hali,her insanın karşılaşabileceği kaçınılmaz durumlardan biridir.

Toplumsal duyarlılığın oluşması,stresle,öfkeyle,şiddetle baş edebilmeyi öğrenebilmek ile ve insani duygularla en aza indirgemek kim bilir belki mümkün olabilir mi acaba?

Şiddet kadın olsun,erkek olsun,çocuk olsun,hayvan olsun,bitki olsun;kime,neye olursa olsun, şiddet şiddettir.

Her türlü şiddete hayır...

AYLA CERMEN TÜFEKÇİ
( Her Türlü Şiddete Hayır başlıklı yazı Ayışığı tarafından 26.08.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.