BİR ÇOCUK HİKAYESİ: SCARABAEUS SACER

Efendim, yazının başlığı mutlaka pek çok arkadaşa oldukça yabancı gelmiştir. Hani ben de araştırmasaydım bunun çok tanıdığımız bir varlığın asıl ismi olduğunu bilemezdim.

Neyse, biz olayımıza duhul eyleyelim.

Her sabah olduğu gibi bu sabah da ben, gelinim ve minik torunum Lina oturduk kahvaltı sofrasına. Ben ve gelinim zeytin, peynir, reçel, yumurta, çay filan derken karnımızı doyururken minik torunum ( 18 Kasımda 2 yaşında olacak inşallah ) bizim yediklerimize ilave olarak üç ceviz içi, biraz meyve, bir iki kaşık hazır mama da ilave edilmiş ve mikserde iyice çırpılarak benim asla midemden geçemeyecek iğrenç bir tad almış olan bir mamayı lapır lupur yuttu.

Sofradan kalktık. Gelinim hazırlandı, işe gitti. Oğlum, sabah namazı saatlerinde işe gitmiş olduğundan torunum Lina ile başbaşa kaldık pek çok günler olduğu gibi.

El mahkum, ayak gardiyan...Mecburen televizyonu açacağım ve dede - torun oturup çizgi film seyredeceğiz.

Açtım bir çizgi film.

Oldukça ağaçlıklı bir alanda( bir orman olabilir) bir arı, bir solucan, bir kaplumbağa ve çizgi filmlerin olmazsa olmazı bir domuz birlikte yürüyorlar...

Her ne kadar sevimli hale sokup biz Müslümanlara sevdirmeye çalışırlarsa çalışsınlar ve dahi her ne kadar '' Yaratılmışı severim yaratandan ötürü.'' Desem de bir türlü sevememişimdir domuzu. O sebeple hemen başka kanala geçtim ama aynı anda Lina feryadı bastı. Tekrar eski kanala döndüğümde sustu. Yani ille de benim seyretmek istemediğim çizgi filmi seyretmek istiyor. Eh ne yapalım, çaresiz seyredeceğiz artık.

Derken efendim arı, solucan, kaplumbağa ve domuzdan müteşekkil bu dört kafadar, ormanda yürürken birden karşılarına asıl renkleri asla yeşil olmayan  ama çizgi filmde yeşil olarak çizilmiş olan Scarabaeus sacerler çıkıyor. Ben tabii ki renkleri sebebiyle bu böceklerin kimler olduğunu anlayamıyorum.

Her neyse, işte bu böcekler önlerindeki çamur kıvamında ve çamur renginde bir kütleyi alıp yuvarlıyorlar, top haline getirip bir alanda biriktiriyorlar.

Önce anlamadım tabii ki. '' Herhalde kendilerine çamurdan ev yapacaklar. Kolay taşınsın diye de çamuru top haline sokuyorlar. Dur bakalım ne olacak?'' Diye merakla ve heyecanla seyre devam ediyorum. Film bayağı sardı. Lina zaten uzandı kanepeye, attı baş parmağı ağzına, bir taraftan maç maç parmağını emiyor, bir taraftan benden de meraklı filmi seyrediyor.

Scarabaeus Sacerler önlerindeki çamura benzer koyu kahverengi maddeyi yuvarlarken bizim dört kafadar hiç yardım etmiyor nedense. Oysa onları başka maceralarında da seyretmiştim. Çok yardımseverlerdir. Lakin bu yeşil renkli böceklere hiç yardım etmiyorlar.

Yeşil renkli böcekler harıl harıl önlerindeki kahverengi kütleyi toplar halinde yuvarlarken yere dökülmüş çeşitli renkte yaprakların üzerinde yuvarladıkları için top haline getirdikleri kütle bu yapraklarla kaplanıyor ve aynen yukarıdaki 1. No lu resimde gördüğünüz toplar haline geliyor. Ben içimden '' Hımmm, demek ki yuvarlayıp top haline getirdikleri bu kütle çikolataymış. Şimdi o çikolataları çok renkli çikolata topları haline getirdiler.'' Diyorum.

Derken minik Scarabeaus Sacer sevinçle zıplıyor. '' Ohhh ne güzel oldu. Tam ağzıma layık.'' 

İşin doğrusu tatlı ve çikolata delisi olan benim de ağzımın suları akıyor. Allah'tan Lina olayın farkında değil ve henüz tam anlamıyla konuşamıyor, yoksa tutturur '' Dedeeee, bana bundan al.'' Diye. Çünkü o da ben ve annesi gibi tatlı delisi. ( Gelinim tatlı konusunda bana çekmiş.) 

Minik yeşil böcek '' Ağzıma layık '' Dediği anda bizim dört kafadar '' Öğğğğ''  Diyorlar. ben hâlâ uyanamıyorum. Kendi kendime ''Demek ki bunlar çikolatadan hoşlanmıyorlar. Yoksa neden  öğğğ desinler ki?'' Diye düşünüyorum.

Neyse efendim, çok yorulan Scarabeaus Sacerler daha sonra kahvaltı etmek üzere bir masanın etrafına toplanıyorlar. Baba Scarabeaus bizim dört kafadara '' Buyurun, birlikte kahvaltı yapalım'' Diyor  ama bizimkiler burunlarını tutarak masaya yanaşmıyorlar. Ben sinirleniyorum tabii ki '' Zıkkımın kökünü yiyin geri zekalılar. Bakın adam  ne güzel nezaket gösterdi, onlara hiç yardım etmediğiniz halde sizi kahvaltıya davet etti, siz burnunuzu tutuyorsunuz. Tabi alışık değilsiniz organik gıdaya değil mi? İlle gezmeyen tavuğun kıçından çıkmış yumurta, patates püresinden tereyağ yiyeceksiniz'' Diye tepki veriyorum dört kafadara.

Bu arada anne Scarabeaus Sacer sofraya üzerinde dumanlar tüten bir şey getiriyor. Minik Scarabeaus Sacer sevinçle zıplıyor: '' Oleyyyy. Dumanı üstünde sıcak ve taze sığır gübresi. Bayılırım.''

Aman Allah'ım ! Bu ne yaaa...Bu yeşil renkli böcekler asıl adları Scarabeaus Sacer ama hepimizin bok böceği olarak bildiği böcekler mi yani? Benim çikolata zannettiğim şey bildiğiniz gübre, dışkı mı yani?

Maalesef aynen öyleymiş ve maalesef böyle saçmasapan şeyleri çocuklarımıza çizgi film diye seyrettiriyoruz. 

Dediğim gibi, Lina henüz tam anlamıyla konuşamıyor ve tabii olarak pek çok şeyin farkında değil ama konuşabilse ne olurdu acaba? Mesela diğer torunum Elif Nur'un üç yaşındayken reklamlarda gördüğü her şeyi hatta duşakabini bile '' Dedeee  bana düşekabim al '' Diyerek istemesi gibi '' Dedeee ben de dumanı üstünde taze sığır gübresi istiyorum'' Deseydi nasıl anlatırdım ona sığır gübresinin bok olduğunu? Anlatsaydım sormaz mıydı '' Dede, madem öyle, bir çocuk çizgi filminde bokun, bok böceğinin ne işi var?'' Diye.

Ve çok merak ediyorum. Yeşile( ya da mora, veya başka renklere ) boyadığımız bok böceklerinin bok yemesini anlatan bir çizgi film yarınlarımızı emanet edeceğimiz çocuklarımıza iyilik, güzellik, temizlik, karakter ve ahlak açısından ne gibi kazanımlar sağlar? 

Hani en azından sofrada baba veya anne bok böceği, yavru bok böceğine

'' Evladım, bedava buldun diye hayvan gibi girişme, yavaş yavaş, çiğneye çiğneye ye. ''

'' Ekmekle ye ki karnın doysun ''

'' Yemeğe burun kıvırma. Bu boku bulup da yiyemeyenler var.''

'' Babandan önce başlama bok yemeye. Unutma ! Bok büyüğün, sidik küçüğün'' 

''Seni bok yiyenin uşağı seni. Ben sana bok yemekten önce ellerini yıka demedim mi?''

Ya da '' Aferin benim evladıma. Başından büyük bok yedi. Gördün mü babası?'' Filan dese belki bir faydası olabilir(!) Ama sadece '' Bayılırım dumanı üzerinde sıcak sıcak taze sığır gübresine '' Dendiği zaman  çocukları sığır gübresine özendirmekten başka ne işe yarar ki?

İlginç bulacağınız bir bilgiyle noktalayayım:

Bok böcekleri başta eski Mısır'da olmak üzere pek çok uygarlıkta kutsal sayılmış, hatta tanrı olarak  saygı görmüştür. Yani öyle yabana atılacak canlılar değillerdir.


RESİMLER:

1- Çizgi filmde yuvarlanıp top yapılan gübre, yaprakların da yapışmasıyla aynen böyle bir şekil almıştı

2- Yazımın kurgu olduğu düşünülebilir. Olmadığının ispatı iste bu resim. 

3- 4-5-6- Eski Mısır'da ve daha pek çok uygarlıkta bok böceğine verilen önem...

( Bir Çocuk Hikayesi: Scarabaeus Sacer başlıklı yazı Sami Biber tarafından 20.08.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.