Sağalttığım düş’ün perde arkası bilinmeze teğet geçen cümlenin saklı yarısı ve bir şah beyit… iklimden damlayan hezeyan kadar da sıra dışı üstelik…

 

B/ölündüğü gerçeği belki de bir kımıltının eseri iken yarım kalmışlık duygusu. Çeyreğe çeyrek kala.

 

Duyulmazlığın minvalinde çılgın bir esinti, göğün gözlerinin kamaştığı belki de bir başkaldırı yeniden doğmayı bekleyen saklı sırlar ve gerçekler. Esrarlı b/akışlarında asılı kalmış bir iskele bilinmezin tırmaladığı bilindik bir seyre meyyal hafif bir inilti ölümü gözleyen yollarında yaşlı kuşun yaslı mazisi ne de olsa yarına dair tek bir umut kırıntısı kalmadı cebinde ve derinlerde çok derinlerde bir teyakkuz.

 

Israrlı b/akışların rahmetine doymayan hoşluk karşıtı tezahürü yanılgıların ve yanmaya dair bir beklentisi olmayan düş bekçilerinin.

 

Gecenin işçilerine eşlik eden düş bekçileri belki de taarruza dönük yüzüdür geçkin şiirlerin kazıntısı iken solgun imgeler ve işte derinlerde bir manivela aksayan bir gölgeye rahmet sunan sonra da hayatı akışına bırakan sarı benizli bir şarkı.

 

Uğultunun doz aşımı elbette şehrin girift hecelerinde surlara gizlenmiş sırların da makul ölçüde geride kalmışlığı.

 

Mevsimsiz bir göç dalgası.

 

Derinlerde tahayyül ettiğimiz kadar sığ bir açıda boca ettiğimiz bir gümbürtü şehir yüzlü kadının köy kokan nefesinde vatan aşkına binaen her karesini toprağın içimize ç/ekmek.

 

Nazenin bir rota olması da çok mümkün belli ki karşı cephede süregelmekte akla zarar o uğraş.

 

Bir çekişme babında aşkla rahmetle hemhal her öğe kendi içinde alt dallara ayrılırken.

 

Pekişen coşkunun…

 

İlham perisinin de sihirli çantasında saklı iken yazılmamış hikâyeler.

 

Ve bitimsiz bir sevgiyi hak edenlere değil de kendimizden mahrum ettiğimiz hoşluklara ekmekle savurmak arasında kararsız kaldığımız.

 

Aksıran bir ses gerginliği daha da girift bir yapıya sevk eden yine de beklentilerin boşa çıkmadığı ne de olsa gök az evvel yarıldı ortasından ve Ağustos gecesini kış eyledi.

 

Hükümranlığında yağmur bulutlarının demli bir vaveyla mı yoksa büyüyen hacminde yalnızlığın bir dokun bin ah işit, dercesine meydanı boş bulup da birbirimize yüklendiğimiz.

 

Seyrine daldık bir kez matemin ve kol kanat gerdik üzünç başaklarına yeter ki eğilmesin başları belki de kuru gürültüyü çağrıştıran o hıçkırıktır mevsim özürlü bir nidada, gün yüzü görmemiş bir ömürde kalıtımsal bir sızı iken mavi’nin onore ettiği.

 

Kulp taktığımız her bahaneyi yastık altı yapalım o zaman ve derinlerde dalıp da sonsuzluğa kılıf biçelim bir içimlik şiirlerde bir redif kadar anlamlı kıldığımız her duyguyu da büyütelim içimizdeki karanlık dehlizde ki aydınlığın kurşunlandığı o heyecan dalgasında yeter ki muzdarip kılınmayalım.

 

Bir öğreti gibi…

 

Her öğün hüznümüzü tetikleyen.

 

Bir övünç misali.

 

Elbette sırtımızdaki hüzün hırkası iken mevsime ve aşka en çok yakışan…

 

Mücbir sebeplerden sustuğumuz kadar da halis munis bir cümle kuralım; aşkı ve hayatı en güzel dile getiren sonra da kundaklayalım geceyi yeter ki düş bekçileri çalmasınlar düdüklerini ki soya soya şiirin sadece mahlası kalmışken şairinin de kucakladığı o bilinmezlikte bir soytarı cümlenin nazarında da unutulmuşluğa besteler derleyelim yeter ki aşkın himayesinde bir tanrı kadar sahipsiz kalmanın ne demek olduğunu da gösterelim dosta düşmana.

 

İnancın bakiyesi iken huzur.

 

Ve dillenen bir temenni iken her kara delikte hırpalanmış bir gök taşı kadar da kutsal iken akıttığımız gözyaşı.

 

Sevgiyi dileyelim ve dilenelim de ne de olsa özümüzün de özrü o bitimsiz sevme arzusu.

 


( Hüzün Hırkası... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 18.08.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.