Acımızı içimize
sağıyoruz
-İyi güzel
Gözyaşımızı
kimselere göstermiyoruz
-İyi çok güzel
Yokluğunu hiç
belli etmiyoruz soframızdaki ekmeğin
- İyi çok çok güzel
Katlanıp
duruyoruz yoksulluğumuza gıkımızı bile çıkartmadan
-Ooo! İyi bak bu daha da güzel
Ve lakin bazen
“yeter gayri” deyince…
-Ooo! Bak bu hiç iyi olmadı/ isyana kalkışan bu
halini sevmedim
Bıçak kemiğe
dayanınca yani…
-Bak bak bak… Bak hele, yasaklanmış düşler iyice aklına
girmiş senin
Hani dudağımızın
kenarına minik bir serce gibi bir sevinç konsa
Dudak ucuyla da
olsa azıcık bi gülüversek…
-Oha! Orda dur bakalım… Hem ülkeyi böleceksin, hem
de güleceksin
Hani, şöyle
kafamızı örümcek ağı gibi saran korkudan
Ve yüreğimizi
mengene gibi sıkan şu esaretten bir kurtulsak…
-Vay vay vay… Özgürlük istemek
Mevcut anayasal düzeni düş yoluyla yıkmaya tam
teşebbüs ha! Atın içeri…
Ne zaman düş
ucuyla içimden derin bir ah! Çeksem
Kapısı kırılıyor
kalbimin
Bağrış çağrış
tepemde uçuşuyor polisler
Ve muhakkak
“demir kapı, kör pencere, yastığım, ranzam, zincirim…”
Tutsak
ediliyorum dört duvar arasına
Uçurum gibi
bakan yoksul bir çocuğun gözlerinin önünde…
Haa! Bir de
elimde değil sayın hâkim
İnsan yanım ve
doğamın kendisinde var; düşten de öte
Zulme karşı
koyanları/ her mevsim güzel amma ille de baharları
Büyük bir aşkla
hayata tutunmayı
Bir de gülmeyi ve
ağız dolusu güldürmeyi seviyorum çocukları
Bir şiir çokluğunda…
Mart- Ağustos 2019