" Japonya'nın Tokyo kentinde 131 katlı binayı seyrederken hep düşünürdüm. Nasıl olurda büyük depremlere maruz kalan bu ülkede böylesi binalar yıkılmaz diye... Sonra cevabını buldum bu sorunun, Japonlar Mimar Sinan eserlerinin titizlike incelemişler ve o dehanın ilmini keşfetmişler. Genişten daralan bir yükselişle nerdeyse asumanın deler hale gelmişler, korkusuzca... Biz dedim, kendi mimarımızın hünerleri keşfedemez olmuşuz, merak etmemişiz, onun ahlakını işimizde düstur edinmemişiz dedim üzülerek..."

.


Deprem, sel, tufan… 


Neden yıkılır binalar, neden ölür faniler? 


Sellerin geçeceği, toprak kayması mümkün yerlere dikilir binalar… Üstelik malzemeden çalınmıştır yapılan binalar da! Suç ne depremde, ne selde, ne tufanda ne de tayfunda, onu hesap etmeyen cahil- Allah’a meydan okuyan insanda… 


Yaşadığın doğayı keşfedeceksin, güzel yaşamına öğüt Kur’anı okuyacaksın… En doğru öğüde kulak vereceksin. Ben bilirim demeyeceksin, kardeşim, dostum.


17 Ağustos, milenyuma girmeden, 1999 yılında meydana geldi. Deprem olduğunda gece yarısı, sabaha yakın bir vakitti… Yatağımın şiddetle sarsıldığını hissettiğimde, heman deprem oluyor dedim. Oturduğum ev on yedi katlı bir binaydı ve ben on beşinci katında oturuyordum. Nasıl giyindiğimi ve kendimi bahçeme bulduğumu hatırlamıyorum bile. Çok korkmuştum. Depremin olduğu Gölcüğe çok uzak olmasına rağmen, Ankara’da onu hissetmiş ve yaşamıştım. Elektrikler sönmüş, cep telefonları çalışmıyordu. Herkes evinden çıkmış ve ne olduğunu merak ediyordu. Deprem olmuştu ama nerede olmuştu, kaç şiddetindeydi? Arabama girmiş ve haberleri dinlemeye başlamıştım. Deprem yedinin üstünde ve şiddetliydi. Merkez üssü Yalova ili Gölcük ilçesindeydi. İçimden eğer biz Ankara’da bu depremi bu şiddette hissettiysek, Gölcük insanı nasıl hissetmişti. Bunu kurgularken onların yerinde olmadığıma şükretmiştim ve onlar için dua okumaya başlamıştım.


Bir süre sonra evlere girdiğimizde, Televizyondan görüntüsel haber izlemeye başladığımızda, her yerin yerle bir olduğu, ayakta kalan tek tük binanın kaldığı, sahilde ki binaların suyun içine gömüldüğünü görmüş ve irkilmiştim…


İzleyen günlerde, ölen insan rakamları hızla artıyordu, onbinlerdi rakamlar… Kalanlar için çadırlar yetmiyordu da! Yardımlar toplandı, yaralar sarılmaya başlandı… Her gün Gölcüksüz haber yoktu adeta. 


Binaları yapan müteahhitler arandı, Veli Göçer dediler… Tutuklandı… Cezalandı ama çok uzun süre hapis yattığını hatırlamıyorum. Kim bu ismi hatırla ki hala… Yine bina yapsa, kim ondan ev almaz ki…


Allah bize böylesi afetleri bir daha yaşatmasın inşallah. Bu manzaraları ve çektiğimiz acıları unutmamalıyız ki… Bir daha böyle hatalar yapmayalım, duyarlı olalım inşallah. Allah ölenlere rahmet eylesin gani gani… Kalanlarına rahmet etsin inşallah… 


Saffet Kuramaz

( 17 Ağustos Gölcük Depremini Yad Ederken başlıklı yazı safdeha tarafından 17.08.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.