HAYAT HAKKI 



Her şey, her şey’ e muhtaç ve her şey, o şey olmadan var olamaz. Bir “şey” in oluşabilmesi için, o şeyin fıtratına uygun ve ya zıt olan diğer şeyin olması gerekir. Kainatın işlevselliği, bunu gerektirir.

Hiç bir şey yoktur ki kâinatta tek başına varlığa bürünsün, var olsun, varlığı ile başka bir varlığa yar olsun.

Mesela, İnsanın ana rahmine düşmesi, suyun oluşması v.b de olduğu gibi iki şeyin birleşmesini gerektirir ki, o “şey” tezahür etsin, şekil alsın ve vücud bulsun. O zaman kainatın devamının sağlanması adına bu “ ikileri” daimi olarak canlı tutmak gerekir. Bir şeyin canlı tutulması, başka bir oluşuma, doğuşa, bekleyişe can katmak olur.

Peki tamda buradan devam etmek isterim. Biz “şey” leri ne kadar canlı tutuyoruz veya ne kadarına yaşam şansı tanıyoruz. Madem kainatın daimiyeti, bizlerin daimiyeti ile eşdeğer, biz bu eşe ne kadar değer verip sahipleniyoruz..?

“Bir şeyin var olması için yaşaması için diğer şeyin olması gerekiyorsa eğer, bizler iki şeyden, birine ne kadar önem veriyoruz.” Hiç düşünmedik değil mi..? veya “boşver” kutusuna attık her zaman. Hiç geri dönüp bakmadan ardımıza. Bir gün aklımıza gelmiyor bile boşver kutusuna bıraktıklarımız. Neden, niçin peki..? Çünkü her şey tıkırında işliyor ve sen bunu biliyorsun, kainat senin yaşaman için her türlü fedakarlığı yaparken, yaşaman için kendi varlığını sürdürmeye çalışırken sen bir cellat gibi elinde kılıcın, onun yaşamını öldürmeye çabalıyorsun…

Unutma Sen Sadece İnsansın

Oysa ki sen, o olmadan, işlemeden , yaşamadan, yaşayamazsın bunu bilmen gerekmez mi.? Elin de koca bir dünya ve ardında ufuklar ötesi bir kainat senin için yaratılmışken sadece “insansın “ diye var olmuşken yaptığın bu hezimet, hüsran, sadakatsizlik nedendir.

Biz böyle mi olmalıydık, böyle mi yaşamalıydık, kumandanı olduğumuz orduyu böyle mi sahiplenmeliydik. Hiç bir şekilde isyan etmeyen, propaganda yapmayan, ayaklanmayan sadakat timsali, bir dünya ve kainat gibi neferlerimiz varken onlara böyle mi ödül vermeliydik…?

Ne kadar çok soru soruyorum değil mi..? Haklısın, çünkü kainat ağlıyor, sızlıyor, senin için sırf senin için. Ancak sen bu ağlamaları, sızlamaları ve göz yaşlarını görmüyorsun işitmiyorsun bile..

Oysa Onlarında avuçları, dilleri ve gözleri var. Ve sen bundan da bihabersin. Hatta sana dua ettiklerinden de…

Ve bizler ne yapıyoruz. Her zaman perdeliyoruz, yetinmiyor birde kovuyoruz halbuki kollamamız, korumamız gerekmez mi..? Onlar hala seni ve bizi yaşamımızın daimiyeti ve selahiyeti için dua ederken bizlere, bizler, zıtlaşıyoruz kainatla bunu bir anlamı var mı..?

Mesela, insan neden kainatı ve dünyayı, şah damarı gibi düşünmez. Kâinatta cana can katan, canın yaşaması için var olan bir varlık değil mi..?

Öyleyse Bizler kainatın ve dünyanın şah damarlarını, hayat pompalayan atar damarlarını neden kesiyoruz hemde hiç umursamadan. Bu kainatın hukukuna ve erkanına aykırı davranmak olmaz mı...? 

Yaşam Hukuku Ve Yaşama Hürriyetine Saygı Esastır

Onların Yaşam Hukuku ve yaşama hürriyetini elinden almak, kendi öz kalbimizi cesedden koparmaya benzemez mi..?Bu şu demek olmaz mı..? “Yani kendimize hayat şansı tanımıyoruz.” Kainata neden böyle bakmıyoruz..? Varlığı, varlığın için var olan bir varlığa yapılan ve yapılmakta olan bu cahilce cesaret seni ve bizleri nereye kadar yaşatabilir. Ne derecede, kaliteyi arttırabilir.

Hiç düşünmüyor musun hastalandığında, yatak döşek çırpındığında sana yetişenin kâinatta bulunan ecza depoları olduğunu..? Böceklerin zehri, çiçekleri özü, seni kuvvetlendirmek adına vücudunda vucud bulduğunu. Ve seni yeniden hayata bağlandığını, hayatı sana sevdirdiğini, seni, senin için sevindirdiğini. Bunları neden görmüyoruz neden işitmiyoruz..

Hadi diyelim ki biz, bizleri düşünmedik, saymadık, sevmedik. Peki ya kuşlar, böcekler, tırtıllar, dağlar, sular ovalar.. Onların neden yaşam hakkını ve yaşama hürriyetini ellerinden alıyoruz..?

Evet bir çok soru var soru içinde ancak görüyoruz ki, yaşam hukuku, bizlerin şaşkın elleri, gururlu ve vurdumduymaz hallerinin peşinde Madem biz insanlar, insanlara bunları yapamıyoruz. O zaman Hadi gel, gidelim dağlara, ovalara çiçeklere ve böceklere soralım kendimizi, onlardan özür dileyelim, daha fazla incitmeyelim onların narin ve incecik kalplerini. Söz verelim, ellerinden tutalım, kaldıralım onların göz yaşlarını köklerine dökelim.

Söz verelim, yaşamamız ve yaşamamız için, onların yaşamını güzelleştirmeye dair..


Erkam YILDIRIM 
( Hayat Hakkı başlıklı yazı #eryld tarafından 9.07.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.