Güneşe Medeniyetin Kara Lekesi Düşüyor...
Gökyüzünde
mavilere özlemdir duyulan,
Doğa medeniyetin
vurdumduymazlığında
Gözlerimizin
önünde tükenirken gökkuşağı renkler
Nereye vuracak
güneşin aydınlığı,
Hangi sabahları ısıtacak soluk
ışıkları,
/ Eyvah Güneşe medeniyetin kara lekesi düşüyor… /
Yeryüzünde
toprağın kokusu,
Toprakta yağmurun bereketi,
Maviler
sevginin sıcaklığı,
Yeşiller canlının barınağı,
Sular
yaşamın kaynağı,
Medeni teknoloji canavarı hepsinin düşmanı
Sabaha
doğan güneşi gördüm,
Can saçan ışıklarına karamsarlık
hâkim olmuş,
Yitirmiş parıldayan canlılığını,
Uzaklaşmış
benliğinden
Soluklaşmış benzi
Güneş
üşüyor,
Güneş titriyor,
/Eyvah can çekişiyor sabahlara aydınlık saçan,canlıya can katan ışıklar… /
Toprağa
bereket sunan
Yağmurlara gebe bulutların gökyüzünde ki
süzülüşünü gördüm.
Kapılmış serseri rüzgârların
oynak cazibesine
Hangi memleketlere akıp gidecek,
Hangi
şehirlere varacak,
Hangi uzak köylere bereket sunacak,
Her
yağmur damlası toprağın kokusunu duyacak benliğinde,
Toprağın
her zerresi suyu okşayacak elleriyle.
Bulutlar
ağlayacak,
Toprak coşacak,
İnsanoğlunun vahşetinin
olmadığı yerlerde,
Âlem bereket bulacak.
Toprağın
her zerresi buluşacak bulutların gözyaşlarıyla
Kucaklaşacak
yağmurlarla,
Tohumlar oynaşacak damlalarla,
Filizler bin bir
umutlarla Güneşe baş uzatacak,
Âlemi mutluluk saracak,
Medeni
teknolojinin olduğu her yerde
Toprak insanoğlunun zalim ayakları
altında ezilmiştir.
Kulakları
tırmalayan sesler duyulur,
Yeşillenmiş toprak allak bullak
olur,
Mavileri toz duman bulutu,
Suları çamur deryası
kaplar,
Gökyüzüne ucube beton kollar yükselir,
Çelik
parmaklar güneşe hançer gibi uzanır,
Bu
katliamda daha kaç gövde toprağa düşecek,
Kaç körpe fidanın
umudu yitip gidecek.
Sevinçler
bir anda ağıtlara
Mutluluklar karamsarlığa dönüşecek,
Toprak
yasa bürünecek,
Bulutlar gözyaşlarını dökecek,
Issız
dağlarda rüzgârların sessiz ağıtları yankılanacak.
Gökyüzünün
maviliği benliğini kaybediyor,
Güneşe medeniyetin kara lekesi
düşüyor...
Teknoloji
gelişiminin eşliğinde kuşlar korkuyla kanat
çırpıyorlar,
Medeniyetin kirliliğinde sularda ki balıklar
havasızlıktan boğuluyorlar,
Doğada ki en vahşi, en yırtıcı
hayvan bile
Ben şu insanoğlundan daha insaflıyım diye kendiyle
gururlanıyor,
Bakmayın
adımızın insan olduğuna,
Sakın aldanmayın insanlığın
medeniyet masumiyetine
O insanlık ki
Aslanlara, çakallara,
sırtlanlara, akbabalara taş çıkarırcasına
Varoluşundan beri
medeniyet masumiyetinin altında ne canavarlıklar yapmıştır.
O
insanlık ki
Var oluşundan bu yana demokrasi maskesi altında ne
kanlar akıtmıştır.
O insanlık ki
Teknoloji ve sanayi
gelişimi sürecinde nice doğa katliamlarına imzasını atmıştır.
Bakın
ayaklarınızın altında ki toprağa
Koklayın toprağın
kokusunu,
Dinleyin toprağın sesini,
Kulak verin toprağın
fısıltısına,
Bakın varoluşundan bu yana nice acı öyküler
anlatacaktır.
Güneşe
baş uzatan filizin ocağından ninni sesleri gelir,
Bebek dünyaya
gözlerini açmıştır,
Sevinçler içinde mutludur doğa
Kara
toprağa düşen fidanın ocağından ağıt sesleri yükselir,
Genç
yiğidim toprağa düşmüştür,
Üzüntüler içerisinde
yastadır doğa.
Âlemin
kısır döngüsünde
Bir ocakta ninnilerle sabah olurken,
Bir
ocağa ağıtlarla gecenin kör karanlığı düşüyor,
İşte
âlemin hali
Varoluşundan beri insanlığın medeniyet
canavarlığıyla,
Doğaya kendi dengesinde yaşama hakkı
verilmemiş ,
Demokrasi adı altında,
Mazlumlara yaşama
hakkı tanınmamıştır.
Gözlerimizin
önünde tükenirken gökkuşağı renkler,
Güneşe medeniyetin
kara lekesi düşüyor…
Dinçer Demirel