Ego’nun tasviri bir inilti adeta yola çıkmışken ben’in gıyabında asla reşit olmayacak bir umut, özlemin izdüşümü iken her başladığımda yazmaya dumura uğrama ihtimalini de göz önünde bulundurup kendime yarattığım o cafcaflı dünya…

 

Sözcükler asla kibirli değil üstüne üstük fazlasıyla iksirli ve aç karnıma rağmen doyma hissine haiz olduğum ne zaman ki yola döksem bu sözcük sarmalını bana eşlik eden muazzam bir katarsis belki de gözünde kiminin ben fazlasıyla hassas ve saf bir ruhun serpintileri ile avunuyorum.

 

Vurucu imgeler.

 

Vurucu bir isyan, hâşâ, demenin yüzü suyu hürmetine bağdaş kurup da havanın salınan atomlarına ben artık hangi ön yargıyı parçalama umudu ile yazıyorsam…

 

Azımsanmayacak bir coşku: kah evrildiğim kah serildiğim ve neredeyse ereceğim hidayet…

 

Sevgisiz geçmeyen ve geçmeyecek olan bir ömrün de iz düşümü gerçi kimi ne sebeple sevdiğimi ben bile bilmezken Tanrı biliyor içimdeki kırık düşler mağarasını ve ben sadece kelimelerin girmesine izin veriyorum artık başlarına ne gelecekse o aydınlık mağaranın içinde.

 

Kopyalayıp yapıştırmıyorum hiçbir günü gerçi benzer günler geçişen belki de ben hayatı geçiştirirken bazen de içimi kaplayan o suçluluk duygusu artık kim ise yazarak ihanet ettiğim oysa ben yazarak sevgiye sevmelere vakıfım.

 

Üstün körü geçen bir gün daha ve benzemeyen düne aslında matbaada b/asılmayı bekleyen onlarca hikâye içimin dehlizinde üst üste yığdığım ve henüz kimsenin de okumasına izin vermediğim.

 

Kaybolan yılların başmisafiri belki bir Sezen şarkısından çıkıp Mehmet Erdem’e düşerken yolum ve en sevdiğim şarkısı:

 

Bir harmanım bu akşam.

 

Belki on yılı bulmuştur bu şarkı ile tanışıklığım ki henüz kalemimle tanışmadığım ve hayatımın da en ıstıraplı yılları.

 

Kök söktüren hangi haris yürek ise geçmişten bir esinti ve içimin kaplıcalarında sefa niyetine cefa çektiğim oysaki elimine etmiştim tüm insanları hayatımın her safhasında üstelik.

 

Kariyer planlarımı hayata geçirecekken yaşadığım o çökkünlük ve de bozguna uğradığım ve afalladığım dört duvarı yalnızlığın ne de olsa plazalardaki hayatı reddedip ben bir Çalıkuşu olma aşkıyla düşmüştüm okul yollarına.

 

Sezilerim.

 

Sızılarım.

 

Tüm saflığımla karşımdakine inandığım bir zamanlar ve bu yüzden mesleğimi terk edip işsizliğin koridorlarında yurdumun hangi köşesine atamamın yapılacağını beklediğim o sessizlik dönemi belki de bir göç, bir göçük ve eklem yerlerinde hayallerimin hep kırgınlık hep acı.

 

Sekizinci nota olmaya yeltendiğim ve ben piyan tuşlarına dokunup da kendimi yine müthiş bir piyanist olarak tanımladığım belki de ailemin baskısıyla bu sefer başarılı bir kolej öğrencisi olmak gibi bir vazifeyle onurlandırıldığım-aslında cezalandırıldığım bir ömür ne de olsa ataerkil bir aileden gelip de karşı gelmem mümkün müydü aileme?

 

Kendi söküğümü dikemezken bu sefer iyi bir psikolog olmak adına yeniden akademik kariyer planlarımda palazlanan hayal kırıklıklarım.

 

Sözcükler illa ki sözcükler deformasyona uğrayan.

 

Suretler.

 

Annemin dilindeki sureler.

 

Sus pus olmanın bir asalet olduğu öğretisi ile beynim yıkanmışken bu sefer toplumun dayatmaları nihayetinde ise…

 

Neye yarar ki bu saatten sonra başlayacağım ve kurgulayacağım bir hikâye hele ki içinde habis düşler de eşlik ederken neye yarar yarım asra yakın ömrün ayak izini takip edip de başa mı alacağım hayatı mı ve ben düşler mağarasında uyuya kalmışken bir de ne göreyim gözlerimi açtığımda?

 

Milenyumun dayatmaları ve şerbetli ruhumla ağzımda mayhoş bir tat üstünkörü laflayan ve sözüm ona birbirini sevdiğini söyleyen insanların ansızın birbirine ihanet edip de artık neyin acısını çıkarıyorlarsa hele ki iyi niyetli bir insanın bile hayallerini çalmaktan imtina etmiyorlarsa…

 

Karaborsaya düşmeden zaman ve aşk.

 

Aşkın da yaftalandığı ve görmezden gelindiği belki de benim görmezden geldiğim hele ki toplum tarafından yalıtılmışlığın da bir izahı yok iken…

 

Bir öğretmen.

 

Bir hikâyeci.

 

Bir hayalperest.

 

Bir de hiçliğin dokusunda okunaklı bir roman olmak adına belki de ve uzaktan sevdiğim insanlar neticede korktuğum ama sevmekten de vazgeçmediğim…

 

Bir sonraki düşümü görene kadar mutlu kalın ve sevgi ile.

 

 

 


( Bir Harmanım Bu Akşam... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 30.06.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.