Cimri sözcüğü sözlükte, “hasis, parasını hiçbir şekilde harcamak istemeyen, nekes, eli sıkı ve pinti” gibi anlamlara gelmektedir.

Cimrilik yapan kişiye “bahîl” de denir. Bahîl; malı elinde tutmaktan zevk alır, verse de istenilince istemeyerek verir.

Cimrilik terim olarak, “harcanması gereken malı sarf etmekten kaçınmak, para ve malı çok sevdiğinden dolayı, başkasına bir şey vermekten çekinmek” şeklinde tarif edilmektedir.

Tamah, mal toplama, biriktirme hırsıdır. Cimrilik ise, harcanması gereken yerde para harcamaktan kaçınmaktır. Cimriliğin içinde tamah da vardır. Tamah mala muhabbettir. Tamahkâr malını hayırlı işlerde kullanamaz.

Cimri, canının istediği şeyleri almaya gücü yeterken “param gidecek” diye almaz. Hatta hastalansa, bedava ilaç alma yollarını arar. Bunu da bulamazsa tedavi olmaktan vazgeçer.

Cimrilik mal sevgisinden meydana gelir. Cimriliğin sebebi, uzun yaşama ümidi ile parasız kavuşamayacağı arzularıdır.

            Kimi, çok zengindir hiç kimsesi yoktur, yaşlanmıştır. Öldükten sonra, malının başkasına kalacağını da bilir. Buna rağmen, sırf mala olan sevgisinden dolayı, iyilik yapmaz. Düşküne yardımda bulunmaz. Hastalansa doktora gitmez, birkaç ilaç almakla yetinir. Hatta kendi malını yemeye bile korkar.

            Cimrilik, verilmesi gerekeni vermemektir. Mesela yemeği olanın, aç komşusuna vermemesi cimrilik olur.

Mürüvvetin icapları ile iktifa eden, cimrilikten kurtulur. Mürüvvet, insanlık demektir.

 

Cömertlik ise, hiçbir karşılık beklemeden ihsanda, bağışta bulunmak demektir. Cömertlik, cimrilikle israfın arasında orta yoldur. Cömert kişi, istenilmeden verir ve vermekten de zevk alır. Bir kimseye verdiği şey zor gelmezse, cömert sayılır.

 

Hakiki bir cömerde sorarlar:

 - Muhtaçlara çok ihsanda bulunuyorsun. Acaba onlar sana minnettarlık hissi içinde bulunuyorlar mı?

- Hiçbiri bana minnettar kalmaz. Onlara o hissi verecek şekilde hareket etmem. Bir şey verirken kendimi aşçının elindeki kepçe gibi kabul ederim. Kepçenin övünmeye, minnete sebep olmaya hakkı yoktur.

 

 “Servetiyle ülkeler satın aldığı halde yapacağı ikram ile gönülleri satın alamayan insanlara şaşılsa yeridir.”

            Cömertlik, hiçbir karşılık beklemeden vermektir.  Övülmek veya teşekkür beklemek için veren de cömert sayılmaz. “Ben şunu vereyim, o da bana bir şeyler verebilir, vermezsem ayıp olur, yoksa cimri derler” gibi düşüncelerle veren cömert değildir. Cömert, verene değil, verdiğine sevinene denir.

 

Cimriliğin aşırı derecesi de, kendine gerekli olmayan şeyi vermemektir. Cömertlik, kendine ihtiyacı olmayan şeyleri başkalarına vermektir.

Cimrilik, pek çok fenalıkların kaynağı olan bencilliğe de yol açar. Bencil insan, maddî manevî her imkânı, kendi kaprislerini tatmin etmek için kullanarak pek çok insanî ilişkiyi tahrip eder. Sosyal bağları koparır.

Örneğin, sıla-i rahimi, akrabalarla ilişkiyi, komşu ve yakınlarına ilgiyi, hediyeleşmeyi, ihtiyaç sahiplerine yardım etmeyi engeller. Böylece toplumda samimiyet duyguları, paylaşma ruhu ve kaynaşma bağları kopmuş olur.

Cimri insan saygınlığını yitirir, insanlar onu sevmez kınar. Cimrilik her türlü güzelliğe engel olan bir hastalıktır.

Bir toplumda zengin fakir herkesin birbirine ihtiyacı vardır. Bunların birbirlerine, yeri geldiğinde yardım etmeleri insan olmanın gereğidir. Zenginlerin mal ve paraları ile fakirlerin gönülleri ile bu paylaşımda bulunmaları ne kadar yerinde ve anlamlı bir davranıştır.

 Yani millet olmanın gereği olarak; imece usulü ile herkes yapabileceği bir iyilikle birbirinin yanında, yakınında ve gönlünde olmalıdır. Bu gerektiğinde; para, eşya, yemek, ilgi, tebessüm, gözyaşı, destek, acı ve mutlulukları paylaşma, şeklindedir.

 Zenginler cimri bencil davranır, fakirler de sabırsız kızgın ve kırgın olursa, toplumun düzeni ve dengesi bozulur. Hırsızlık, kötülük, kapkaç, insan kaçırma, kin ve nefret yayılmaya başlar. Bu ise bir toplumun çözülmesi demektir ve çok tehlikeli bir durumdur.

 

Cimriliği sadece maddi şeylerle ölçmek yeterli değildir. En önemlisi de gönül cimrisi olmamaktır. Çünkü toplumları ayakta tutan argümanlar; anlayış göstermek, vefalı olmak, kıymet bilmek, hakkaniyetli davranmak halden anlamak, iyilik yapmak, ötelemeden değer vermek, merhametli olmak, şefkatli olmak, yardımlaşmak, koşulsuz sevmek vb. güzelliklerdir.

Yani insanlık adına; dil, din ve ırk farkı gözetmeksizin muhtaçların, gariplerin, haksızlığa uğrayanların, zulme maruz kalanların yardımına koşmak gibi asil değerlerdir. Bunlar ancak gönlü zenginlerde bulunabilir. Gönül cimrisi olanlarda bu hasletleri asla bulamazsınız.

Bencil ve gönül cimrisi başkalarını yeterince sevemez. Birinin taşıdığı hasletleri, yaptığı iyilikleri, fedakârlıkları kıskanır takdir edemez. Daha çok kusur arar, daha fazla tenkit eder. Şahsına yapılan iyilikleri önemsemez, takdir etmez. Az kötülük görmüşse abartılı şekilde tepkide bulunur, kırar döker. Affetmeyi bilmez, hatta gülümsemekten bile uzaktır.

 

Gönül fakiri, güzel insani davranışlarda da fakir ve bencildir. Hoşgörüsü sabrı az, öfkesi hiddeti daha çoktur. Bu yüzden; uyumsuz, mızıkçı ve huysuzdur. Pozitif bakış açısı gelişmediği için karamsar ve kırıcıdır. Ailesi kızgın, akrabaları küskündür. Dostu, arkadaşı, komşusu seveni yoktur. Çünkü sevmede de cimridir. Sevmeyeni kimse sevmez. Bitkiler, hayvanlar bile tebessüm edene meyletmektedir.

Yapılan bir araştırmada; bir çiçeğe neşeli müzik dinletildiğinde daha güzel açarak daha hoş koktuğu, sevmediği, somurtkan biri yanından geçtiğinde ise kapanarak açmadığı gözlenmiştir.

 

İnsanın çevresiyle birlikte sağlıklı ve dengeli bir hayat sürdürmesi, dünya nimetlerinin adil ve insanca paylaşılması üzerine kuruludur. Modern dünyanın tüketimi ve bencilliği merkeze alan yönelimi, birlikte yaşama ihtiyacı yerine, bireysel ve bencil çıkarların tercihini körüklemektedir.

Bu anlayış dünyanın hızla yalnızlaşmasına, sevgiden, merhametten, paylaşımdan, değer vermeden uzak “ruhsuz bir robot “ gibi yaşamasına zemin hazırlamaktadır. Bu durum narsist kişilikleri ve birbirinden kopuk bencil kimlikleri de beraberinde getirmektedir.

Modern çağ, ölçüsüzce tüketen ve gereksinimleri bir kenara bırakarak hırsla birikim yapan, paylaşıma açık olmayan, kazandıklarını elinde tutmaya çalışan ve sadece kendisi için harcayan müsrif ve gönül yoksunu kişilikler üretmemelidir. Yoksa kendi sonunu hazırlamış olur.

Günümüz dünyasında, bir taraftan ciddi bir savurganlık ve bencillik yaşanırken, diğer tarafta kendi temel ihtiyaçlarını dahi temin edemeyecek derecede güçlük çeken ve yaşamını sürdürmeye çalışan insanlar mevcuttur.

 Bir yanda insanlar açlıktan ve susuzluktan ölürken, diğer yanda şişmanlığın ve getirdiği risklerin önlenmesine, zayıflama ve mide küçültme uygulamalarına devasa yatırımlar yapılmaktadır. Böyle bir dünyanın bencilliği yüzünden, insanlar mutsuz ve acı içindedirler.

Para, mal toplanıp yığılmak için değil, topluma yararlı işlerde kullanılmak içindir. Bu değerler toplumda; “sadaka dağıtma, yardım etme, zekât verme, bağışta bulunma, ödünç verme vb.” hayırlar şeklinde dolaşırsa her yönüyle yararlı olmaktadır.

Veren hayır işlemiş, alanlar rahatlamış olur. Sıkıntılar, gerilimler, nefretler, kıskançlıklar, düşmanlıklar ortadan kalkar. Bazen insanları; “suça, kötü yollara” sürükleyen fakirlik ve çaresizliktir. Bu anlamda yardımlaşma, sorunların çözümünde en etkili yollardan biridir.

 İnsan “hayra ve iyiliğe” ancak kendisine verilen nimetlerden cömertçe harcamakla kavuşabilir. Nefsinin bencil tutkularından kurtularak mutluluğu elbette tadar.

Gelin gönüllerimizi ve ellerimizi cömertlik suyu ile bol bol yıkayalım. Paylaşmayı, hoşgörüyü, yardım etmeyi, acılara merhem olmayı, sevmeyi yeğleyelim. Gönüllere girelim, gözyaşlarını silelim.

Gönül insanı Yunus’un tabiriyle; Gelin tanış olalım, işin kolayın tutalım. Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz…”

Sevgiyle kalın…

 

( Cimrilik Ya Da Gönül Fakirliği başlıklı yazı KARAM-41 tarafından 22.06.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.