Baharın gelişi kırk ikindi yağmurları sonrası daha bir canlı ve işveliydi.Yemyeşil kıyafetlerini giymiş ağaçlar, envai çeşit renkli çiçekler... Yaratanın hikmetini tüm güzelliği ile temsil ediyorlardı.Kuşlar, kelebekler cıvıl cıvıldı.Akşam yemeğini yedikten sonra, yatsı namazları kılınmış, çay faslından sonra yatma zamanı gelmişti artık.Dedem, nineme dönerek, kararlı bir şekilde;

-Naciye helfe, yatmadan şu senin bana düğünümüzde hediye ettiğin işlemeli mendili getirsene...

Ninem, bu farklı istek karşısında hayli şaşırmıştı.Tabi bizlerde bir anlam verememiştik bu duruma.Ninem, oturduğu kanepeden romatizmalı ayaklarını tuta tuta kalktı.Biliyorduki, Hacı Aziz bir şey demişse vardır bir hikmeti. Mendili getirip özenle dedeme uzattı.

-Buyur Hacı dedi.

Dedem, mendili aldı ve uzun uzun kokladı.Adeta mendili içine çekiyordu.Bu hareketi üç defa yaptı.Şaşkınlığımız iyice artmıştı.Ona bakan şaşkın gözleri fark edince;

-Hicazdayken Kabede aldığım kokunun aynısı dedi.

Babama bakarak, sert bir şekilde ;

- Salih yanıma yanaş hele dedi.

Babam oturduğu yerden kalktı. Dedemin oturduğu koltuğun önünde duran sehpanın yanına çömeldi.O sehpa hep orada dururdu.Üzerinde Kur’anı Kerim, tespih, gözlük ve ajandası her daim kadrolu elemanlarıydı.Mendili sehpanın üzerine özenle serdi.Elini bıyıklarına doğru götürdü.Dört adet kıl kopardı.Kılları, mendilin içine özenle koydu ve dörde katladı.

Bu akşam ki enteresan durumun üçüncü raundu buydu galiba.Yine hepimiz şaşkın ve yine heyecanlıydık.
Bu garip tavırlara anlam vermek kolay değildi.Dedem çayını yudumladı ve bardağı sehpaya koyarken;

-Bu mendili şu kağıtta yazılı adreste bulunan zata götüreceksin ve ona diyeceksin ki; Babam İki yüz elli çift tosun istedi.

Tabi bu durum on dört yaşında olan biri için biraz daha farklı ve anlaşılmazdı.Ama olsun işin sonunda uzun bir yolculuk ve farklı bir macera beni bekliyordu.Yatağa gireli iki saatten fazla olmuştu.Heyecandan uyuyamıyordum.Babamla yapacağım ilk uzun yolculuktu.Dün biletleri almaya gittiğim Erzurum garının verdiği heyecan halâ içimdeydi.Hasankale’ye çermiklere çok gitmiştik, lâkin bu yolculuk farklıydı.

Erzurum garı, nice vuslatların, hüzünlerin, sevinçlerin harman olduğu iki katlı, kesme taşlı tarihi mekan.Sanki şehrin bağrına bağdaş kurmuş baba gibi duruyor.Yaklaşık yarım saattir gardayız.Kars’tan gelip Ankara’ya gidecek olan Doğu Ekspresini bekliyoruz.Bizim gibi onlarca insanda oradalar.Kimi çuvalını, kimi bavulunu, kimi ise çocuğunun elini tutmuş sağa sola koşuşturma içindeler.Babam biletimizi almıştı.Heyecanıma tarif mümkün değildi.Kalbim küt küt atıyor.İkide bir tuvalete gidiyorum.Babam fark etmiş olacak ki ;

-Biletimizi yataklısından aldım.Yorulduğunda rahatça uyuyasın dedi.

Şaşkın ve heyecanlı bir şekilde babamın yüzüne bakarak;

-Hı hıı dedim.

Tren , kulakları tırmalayan düdüğü ile geldiğini müjdeliyordu.Karnım acıkmıştı.Babama söylediğimde trende lokantanın olduğunu, orada yiyebileceğimizi söyledi. O andan beri karnıma ağrılar girmişti.Yürüyen lokanta, düşününce gülesim geldi.Tren gara yanaşmıştı.Ön lokomotifin raylarda çıkarttığı gıcırtı artık fren yapıp durduğunu gösteriyordu.En önde kamarotlar, arkadan yolcular inmişti.Gidecekler kendi kamaralarına binmek üzere hazırlık yapıyorlardı.

Uzun ve keyifli yolculuktu bana göre.Babama sorduğum "Şura nere bura nere" sorularından bıkmış olacak ki, son dört saati uyuyarak geçirmişti.
Ben ise trenin geçtiği bütün güzergahları ve manzaraları kaçırmamak adına cin gibiydim.

İniş peronuna gelmiş istasyonda inmiştik.Taksiye binerek verilen adrese doğru yola çıktık.Taksici adresin Kayseri’nin organize sanayi bölgesinde olduğunu söyledi.Çok büyük fabrikaların olduğu bir yerdi.Bizi iki katlı büyük bir işyerinin önüne getirdi .
-işte aradığınız adres burası dedi.
Babam taksicinin parasını verip teşekkür etti.Kapıda bekleyen adama selam verip adresi gösterdik.

-Burası dedi ve bizi içeri buyur etti.Büyükçe bir salonu geçip ilgili kişinin odasına gelmiştik.Süslü ve geniş bir odaydı.Babam masada oturan yaşlı ve düzgün giyimli adama Selam verip ellerinden öptü.Peşinden ben de öptüm.Misafir koltuğuna buyur etti.Bizi getirin çalışana dönerek;

- Bak bakalım misafirlerimiz ne yer ne içerler..dedi.

Devamı var...
( Hacı Aziz 2 başlıklı yazı AZİZ REMZİ tarafından 1.06.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.