Okkalı bir yalnızlığın ferine
erdiğim;
Eremediğim hidayetin tapınağına
Sırlar serdiğim
Eltisi öznelerin ve özlemlerin.
Kaya parçaları aşınırken;
Dilimdeki sözcükler aşırırken mealini
Unuttuğum resmine mutluluğun
Görmez gözlerle b/andığım aşkın
rahmetini
Kuşandım da geldim, azizim.
Aşkı yordular güzel Mevlam:
Anıp da adını sevdanın
Sorular sormadılar cevabı ile avunup
Ünlemlerin mimlediği hüznüme sahip
çıkan
Hangi melekse
İstişarede meclisi yüreğin;
Tüketilmişliğin adabına yenik düşüp;
Mermer taşlarında sonun
Ağıtlar örüp…
Didindiğim yakasında şehrin
Yakası açılmadık sevdaları baş göz
ettiler, azizim:
Aşkta kıyama durup
Kıymayı halt sandı sevgi fakirleri.
Yobaz elemin;
Hünkâr rüzgarın ruhuna saldım içimin
beyitlerinde
Kabaran kek misali
İçine kilolarca gözyaşı kattığım.
Dünümde kaldım ben
Öykünen rivayetlerin kuyruğuna bastı
Zevali ölüm;
Vebali dilimi sürçtüğüm
Sanrısı yetim dizelerin
Bentlerine vardım ansızın:
Görünmezliğime şerh düştüm
Sadık kaldığım mevsim kadar da
Ufkun elemine göz diktim.
Çatık kaşları idi amiri yüreğin;
Anıp unutulmaya ramak kalan
Özeti idi hayallerin
Bir düş çukuruna düşüp
Sazını çalan ahvalin
Israrcı kaprisleri
Yetimliğin izini sürdüğüm
Mavi bir ırmağın da salınırken
Devinen içim’i yürek yakan;
Devrilen namelerin mizacı
Yarım yamalak mutluluk
Düştü düşeli g/özümden.
Anıp arındığım;
Arayıp kapısından kovulduğum
Hangi hikmeti ise kaderin
Ben yosun tuttum minvalinde hikâyenin:
Bir deli sarnıç;
Bir yetim teyakkuz;
Bir de mimlenmiş yalnızlığım, azizim:
Yalnızlığım ar’ıma düşkün bir mahzun
hece
Gül’meyi unutan gün ve gece
Gerisi gayri gelmedi elimden
Sandukamda seyrelen yaprakları ile
Savurduğum hazin güncem.