SESSİZ
KAHRAMAN ( ruh suretlerinde kalbimin
yelkenleri )
Elif, kalemi eline aldığında bambaşka bir ruha
dönüşüyordu. Mürekkep ile sonsuz beyazlığı buluşturduğunda ortaya unutulmaz bir
‘’Vals’’ ortaya çıkıyor, her yeri müzik kaplıyordu. Yazdığı karakterlerle
sonsuz yolculuklara maceralara atılıyor cennet ile cehennem arasındaki ince
çizgide heyecan fırtına tutuluyordu. Aslında
çok sakin bir hayatı vardı. Sabahları pastanesine gider herkesin o çok sevdiği
küçük ‘’Cup keklerinden’’ hazırlardı. ‘’Aslında çok şanslıyım’’ diye içinden geçirdi.
.Yaşamak istediği tüm maceraları kalemini oynatarak yaşayabiliyordu.
Güneş doğduğunda
gözlerini ovuşturdu. Kalem tıkırtıları tüm salonu kaplıyordu. Halbuki o
saatlerde tüm insanlar gibi uyumalıydı fakat deli fikirleri onu uyutmuyor sisli
mahzenlerde, karanlık sokaklarda kahramanlarıyla koşuşturuyordu. Genel de
macera ve gerilim hikayeleri yazardı. Zaten monoton olan bu hayat için yeni bir
dram hikayesi yazmak ruhu sıkmaktan başka bir şey değildi. Yazarken tek kuralı
vardı: Asla bilgisayar kullanmamak. Yazmanın keyfi manüel olarak kalem
oynatmaktan geçerdi. Ruhundaki tüm hikayeyi kendini bile korumaktan aciz bir
‘’usb’’ye bırakamazdı. Daha önce örneklerini de görmüştü. Doğum günü pastasının
üstüne fotoğraf koymak isteyen müşterileri de belleklere güveniyor açmayıp
virüslü olduğu anlaşıldığında zor durumlar ortaya çıkıyordu. Ayrıca kurşun
kalemin o güzel hışırtısı, çok yazıldığında bileğin alt tarafının kirlenmesi
emeğin bir göstergesi idi. Peki ya
müsvedde kağıdın güzelliği ?? Kısacası Yazma işi bir keyif silsilesi idi.
Evden
çıktığında sonbaharın, hazin bir serinlikle yaprakları döktüğünü fark etti.
Mevsim değişimleri bile Elif’in yazmasını tetikleyecek güzellikler sergiliyordu.
Ağaçların yazdan kalma o kel hüznünü
hiçbir hikaye yazamazdı. O üstü yaprak dolu ihtişamlı kökler yaşlı bir dedenin
elleri gibi kupkuru kalmıştı. Pastanenin sokağına geldiğinde gürültüler
duydu. Hemen sesi tanıdı. Usta başısı Halit bey yine dükkan önünde yatan evsiz
adamı azarlıyor kovmaya çalışıyordu. O kalın sesi tüm mahalleyi çınlatıyor
sinirden nefes tıkanıkları yaşıyordu. Adımlarını hızlandırarak dükkanın önüne
vardı. ‘’ Dur yahu Halit Usta ne zararı var bize bu garibin ? ‘’ diye seslendi.
Her sabah aynı şey oluyordu. Usta başı pejmürde adamı sırtından iterken ‘’
Yapmayın Elif hanım hep siz yüz veriyorsunuz sonra buradan ayrılmıyorlar ‘’
diye sitemkar haykırdı.
Elif araya girme zamanının geldiğini anlayınca ‘’ dur
yahu ustam yazıktır ‘’ diyerek adamı ustanın tombul ellerinden kurtardı. Adam
mahcup bir şekilde yüzünü çevirdi. Elif ‘’ geçti tamam’’ deyip sırtına dokundu.
Usta bu garibi yine çok hırpalamıştı. Hemen içeri girerek sıcak keklerinden bir
tanesini evsiz adama getirdi. Gerçekten de hiçbir saygısızlığı yoktu. Bu iyi
kadının elinde keki gören adam kırık dişlerinin arasından gülümseme yolladı.
Elif en büyük huzuru bu garibin gülümsemesini gördüğünde hissediyordu. Bazı
akşamlar ileri de yeni açılan esnaf lokantasına para bırakıyor. Bu evsiz adama
akşam yemeği vermelerini sağlıyordu. Elif’in elinden keki alan adam başını
sallayarak dükkandan uzaklaştı. Elif o an bilmese de yaptığı iyilikler onu hep
koruyup yüceltiyordu.
Bugün gerçekten
kendini çok hamarat hissediyordu. Hemen pasta tezgahının başına geçerek kek
hamuru yoğurmaya başladı. Birkaç saat sonra yeni aldığı çelikli pasta
siparişini bitirmiş cup kek karışımını kek kalıplarına dökmeye koyulmuştu.
Birden belinin ağrıdığını hissetti. Biraz dinlenme ona yetecekti. Mutfaktan çıkarak
sandalyenin birine oturdu. Kafasını masadan kaldırdığında civardaki esnaf
dostlarının pastaneye doğru yürüdüğünü gördü. ‘’Hayırdır inşallah ‘’ diyerek
kapıya doğru yöneldi. Aslında hepsi çok güler yüzlü insanlardı fakat bugün bir
gariplik vardı. Kapıyı açıp ‘’hoş geldiniz dostlar hayırdır ‘’ diyerek merakla
esnafı dükkanına davet etti. İçlerinden biri telaşlı bir tavır ile söze atladı
‘’Elifçiğim bu aralar hırsızlık çok arttı.Bir haftadır hepimizin dükkanlarına
girip talan ediyorlar. Sana da bir uğrayalım dedik birazdan polislerde gelecek
tüm dükkanların kameralarına tek tek bakacaklar ‘’ dedi. Elif çok şaşırmış çok
da üzülmüştü. Hepsi zar zor geçinen küçük esnaflar idi. Çoluk çocuk okutuyorlar
hayatın girdaplarında savruluyorlardı. Sessizce ‘’çok üzüldüm tabi ki elimden
ne gelirse yardım edeceğim ‘’dedi. Manav Rüstem cümleye atılıp ‘’kızım senin
dükkanında bir zarar var mı ? girmiş mi o haydutlar ‘’ diye tiz sesi ile
haykırdı. Elif başını iki yana sallayarak ‘’hayır Rüstem abi ‘’ dedi. Halbuki
şaşırmıştı dükkanında kepenk dışında hiçbir koruma yoktu. Öğlen güneşi kendini
akşamın serinliğine bıraktığında iki polis memuru pastaneye gelerek kamera
kayıtlarını istedi. ‘’Elif hanım kayıtları inceleyip size dönüş yapacağız
‘’dediler. Elif kendini yazdığı polisiye hikayelerin birinde hissediyordu.
Akşam dükkan telefonu çaldığında usta başı açtı. Uzun
süre telefonda konuşan adam pastacı kadına doğru dönerek ‘’ Elif hanım sizi
semt karakoluna çağırıyorlar’’ dedi. Şaşırmıştı monoton hayatı bir anda
hareketlenmişti. Beyaz paltosunu giyerek semt karakoluna doğru yola çıktı.
Kendini ormanda yol alan kırmızı başlıklı kız gibi hissediyordu. Tek farkı
paltosu beyazdı. Karakola girdiğinde ruhunun soğuduğunu hissetti. Buz gibi
duvarlar, sert yüzler, insanın ruhunu vampir gibi emen bir enerji vardı. Çağırıldığını
kapıda görevli memura söylediğinde ise amiri görmesi gerektiğini öğrendi.
Komiserin kapısını çaldığında içeriden soğuk bir ‘’girr ‘’sesi yankılandı.
Ürkekçe içeri girerek ‘’merhaba ben pastane sahibi Elif Güven ‘’dedi. Komiser
kadının ürkek halinden endişelenerek ‘’lütfen oturun ve sakin olun size sadece
birkaç kayıt izletmek istiyoruz ‘’ dedi. Hemen yanında ayakta duran memura
kaydı oynatmasını isteyerek ‘’ Elif hanım bu görüntüdeki adamı tanıyor musunuz
‘’diye sordu. Elif dikkatlice baktığında pejmürde halde dolaşan yardım ettiği
evsiz adamı gördü ‘’ eev…evet benim dükkanımın önünde uyur evsizdir kimseye bir
zararı yoktur’’ diye tedirgince haykırdı. Komiser babacan bir tavırla gözlüğünü
çıkarıp ‘’ Elif hanım bu kayıtta bir hafta içinde üç- dört defa dükkanınız önünde
bu evsizin hırsızlarla mücadele edip onları kaçırdığı dükkanı koruduğunu görülüyor.
Bu sebeple dükkanınıza zarar gelmemiş. Zaten suçluların eşgallerini de tespit
ettik yakın zamanda yakalayacağız. Teşekkür ederiz evinize gidebilirsiniz’’
dedi. Elif olanlar karşısında şok olmuştu. Düşünceli bir halde ‘’ Teşekkürler
‘’ diyerek karakoldan ayrıldı. Aklında güzel bir plan vardı.. Gece olduğunda
dükkan panjurlarını indirip sokağın başında saklandı. Gerçekten de sokak
tenhalaşır tenhalaşmaz evsiz adam yırtık battaniyesi ile dükkanın önüne oturmuş
gözcülük yapıyordu. Elif sessizce yanına doğru yaklaştı. Ona bugün yaptığı
çilekli pastayı uzattı. Üstüne bir sürü renkli mum da koymuştu. Bu sürpriz
karşısında utanan adam yine kibarca kırık dişlerini aralayarak gülümseme
fırlattı. İşte hikayelerinde hep yazdığı hayal kahramanları ilk defa yüzüne
doğru gülümsüyordu….
17.11.2015
ALİHAN ALTITAŞ