-
Sevdin mi birini hiç?
-
Sorulur mu be azizim, hem de nasıl sevdim
bilsen!
-
Çok mu?
-
Çok bile az!
-
Anladım. Peki, başkasını görünce seni unutan
oldu mu hayatında?
-
Olmadı.
-
Benim oldu. Süslü sözlerle yanındayım diyecek
ama asla arayıp sormayacak… Seni seviyorum diyecek ama uzak duracak… Sana önemlisin
diyecek ama seni asla adam yerine koymayacak…
-
Yaralısın sen de!
-
Evet, tazedir hem yaralarım.
-
Merhem olacak kimse yok mu?
-
Olmadığı için yaralıyım.
-
Anladım.
Nisan
yağmurları gibiydi gözlerim, hiç durmadan akıyordu. Kirpiklerim hep ıslaktı. Ömrüm
hep sağanaktı, kalbim hüzne yığınaktı. Seviyorum deyip de ortalıkta dolaşanlar
var oysa sevmek sevdiğinin etrafında dolaşmakla ilgilidir. Onunla muhabbet
etmekle, gülüşmekle, eğleşmekle ilintilidir. Haccın tavafı nasıl Kâbe’nin
etrafında dolanmakla oluyorsa sevdanın tavafı da sevdiğinin etrafında
dolanmakla olur. Beni tavaf eden olmadı hiç! Tavaf ettiğim de benim onun
etrafında dönüp durduğumu anlamadı ama dünyanın dönüş hızını iyi biliyordu.
-
Dolusun sen de benim gibi. Yüreğin bir terkin
son sıcaklığında… Gözlerin gidenin ardında bakakalmış. Ellerin havada… Sözlerin
adrese teslim…
-
Evet, bu benim işte. Elifi elifine… Çok
sevmiştim onu, meğer o beni hiç sevmemiş. Ona sarf ettiğim zamana üzülüyorum,
onun uğruna döktüğüm gözyaşlarına, ona sarf ettiğim sözlere, onu arayan
gözlerime… O kadar çok şey var ki hayıflandığım kendi kendime… Değecekse sevin
birini… Değmeyecekse inanın vaktinize yazık… Çektiğiniz acılara değsin
sevmeniz. Yanacaksanız değsin, inleyecekseniz değsin. Gözyaşlarınıza değsin,
yalnızlığınıza değsin.
Kuşlar
sanki ağıt yakıyordu bana. Sesleri birer mersiye gibi geliyordu bana. Canım
zehir zıkkımdı. İçtiğim aşk şarabı değildi zehriydi. Soluduğum mis gibi bir aşk
havası değildi tamamen ayrılık dumanıyla dolu bir havaydı. Bana destek olacak
hiçbir el yoktu, hiçbir sırt yoktu sırtımı dayayacağım. Yapayalnız kalmaktan
daha kötüsü yanında olduğunu söyleyen ama seni yalnız bırakanların olduğunu
bilmektir. Şu an canım çıksa razıyım. Aklım gitse, kalbim sökülse…
-
Sevmeseydim diyorsun yani.
-
Evet!
-
Ah be azizim, yanmışsın sen.
-
Kömür karasıdır yüreğim inanmayan yarıp baksın
göğsümü. Aşk yarasıdır beni mahveden.
-
Ruhun nasıl da inliyor!
-
Ruha değmişse anla nasıl da sevdiğimi onu. Ama o
anlayamadı, belki de bu kadar sevilmedi hiç.
-
Olabilir insanlar bazen çok sevildiğini
anlayamayabilir. Aklı başka birilerinde olabilir, başka şeyleri düşünebilir,
sevildiği kadar sevemeyebilir.
O
böyle deyince beni bir haller aldı. Sevmemişse, anlamamışsa, düşünmemişse… Yokluğunda dahi bana acı veriyor, hüzün
katıyor. Olacak iş değil! Yok ama bana nasıl da eziyet veriyor. Bu ruhi
ıstıraptan daha feci bir şey yok âlemde insana bela olan! Onu hiç düşünmemeyi,
aklıma getirmemeyi, dilime dolamamayı ve bunu bir an evvel uygulamayı düşündüm.
Yoksa ölecekmişim gibi hissediyordum. Bu bir nevi hesaplaşmaydı kendimle
yaptığım. İçten içe bir yağmur gibi yağdığım, bir yanardağ gibi aktığım, bir
şelale gibi döküldüğüm… Her yana hüznüm akıyordu, gözyaşım, yalnızlığım, ahım…