Ayasofya Tekrar Cami Olamaz Çünkü...
Efendim, hemen yazımın başında belirteyim: Ayasofya asla tekrar
camiye döndürülemez lakin bunun sebebinin karşısındaki Sultanahmet Camiini
dolduramamış olmamızla uzak yakın bir ilgisi yok. Yani bizler Müslümanlar olarak İstanbul’un Anadolu
yakasındaki camileri tıklılım tıklım
dolduruyoruz, camilerde cemaat namaz kılacak yer
bulamıyor da o sebeple mi
Cumhuriyetin en muazzam, en büyük camii yapıldı Çamlıca’ya? Ya da Çamlıca Camiini
tüm namaz vakitlerinde 63.000
Mümin ile doldurabilecek miyiz
acaba?
Bunları geçelim... Ayasofya’nın cami
olarak ibadete açılamayışının sebepleri
çok daha farklıdır. Ancak bunu anlayabilmemiz için Ayasofya niçin müzeye dönüştürüldü ona
bakalım:
Türkiyedeki pek çok cami gibi Ayasofya da Cumhuriyetin ilk yıllarında harabe
halindeydi. Bu ata yadigarı anıtın
tamiri düşünülüyordu ama 1929 ekonomik bunalımı tüm dünyayı vurduğu gibi Türkiye’yi
de vurmuştu dolayısıyla bu onarım ve tadilat lafta kaldı, icraata
dökülmedi.Ancak Türklerin Ayasofya’yı onartmak istediği bir kişinin dikkatini
çekmişti. ‘’ Bu işi ben yaparım.’’ Dedi.
Bu kişi ABD de bulunan Bizans Enstitüsü profesörlerinden Thomas Wittemoore idi.
Thomas Wittemoore, 1931 yılında Ayasofya’da bulunan mozaikleri ortaya çıkarmak,
temizlemek ve tamirlerini yapmak üzere izin
istedi ve devletçe bu izin
kendisine verilince çalışmalara başladı. 1932 yılına gelindiğinde mozaikler büyük ölçüde ortaya çıkmıştı.
1934 Yılında zamanın Maarif Vekili Abidin Özmen, Ayasofya’daki çalışmaları
yerinde gördü ve caminin ibadet edilen kısmı dışında bahçesi ve çevresinin
de düzenlenmesinin çok iyi olacağına,
bu çalışmalar bittikten sonra da
caminin müze olarak açılmasının çok güzel olacağına kanaat
getirdi.Durumu daha sonra Atatürk’e açtı. Atatürk de bu iş için uzman bir heyet
oluşturulmasını istedi ve sonuçta İstanbul
Müzeleri Müdürü Aziz Ogan başkanlığında
dokuz kişilik bir komisyon kuruldu.Komisyonda Tahsin Öz, Efdalettin Bey, Prof.
Osman Ferid, Alman Prof. Erckhard-Ungar gibi isimler bulunmaktaydı.
Komisyon oturdu araştırdı, düşündü, taşındı, kaşındı
ve sonunda şöyle bir rapor
hazırladı: ( Çok dikkat lütfen )
1- Müze olması için Wittemore'un çalışmaları
bitmelidir
2- Bu arada dış kısımlar, kapı ve pencereler tamir
edilmeli, son cemaat mahalli teşhir edilecek hale getirilmeli.
3- Binayı ihata etmiş kahve, sundurma, köhne ahşap bina,
dükkân, kulübeler yıkılmalıdır.
4- Cami'e bitişik "Kimsesizler Yurdu"
yıkılmalıdır.
5- Avlu tanzim edilerek açık müze yapılmalıdır.
6- Camiin ibadet kısmı İBADETE KAPATILMALI buraya BİZANS ESERLERİ konularak BİZANS MÜZESİ yapılmalıdır.
7- Ayasofya'nın asırlarca Osmanlı eseri haline
getirilmiş olduğu da göz önüne alınarak, Camiin uygun bir yerinde Türk eserleri
de teşhir edilmelidir.
Şimdi çok daha sıkı durun.
Caminin ibadet kısmının kapatılması
ve buraya Bizans eserleri konması
fikrine kim karşı çıkıyor biliyor musunuz? Heyetteki bir Türk değil, Alman Profesör Erckhard Ungar.
Bundan sonrasında herkes topu
birbirine atar. Mesela Maarif Vekili Abidin Özmen komisyon kararını duyunca ‘’ Nasıl olur? Komisyon haddini
aşmış. Ne demek caminin ibadete
ait bölümünün kapanması’’Der.
İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ‘’ Kesinlikle böyle bir
şey söz konusu değil’’ Dedikten
sonra Atatürk’ün, caminin ibadete
açık bölümüne Bizans
eserlerinin yerleştirilmesi
fikrine oldukça kızdığını söyler.
Herkes topu birbirine
atsa da sonuçta 24.11.1934
tarihinde Bakanlar Kurulundan şöyle
bir karar çıkar:
‘’Camiin çevresindeki evkafa ait binaların, Evkaf Umum Müdürlüğünce
yıktırılarak temizlettirilmesi ve diğer binaların istimlak, yıkma ve binanın
tamir ve muhafazası masraflarının da Maarif Vekilliğince verilmek suretiyle,
Ayasofya camiinin müzeye çevrilmesi tasvip ve kabul olunmuştur.’’
Ve işin ilginci komisyon raporunda ‘’
Müze olarak açılması için Wittemore’un çalışmalarının bitmesi ‘’ gerektiği
belirtildiği halde Atatürk öldüğünde bile Wittemore’un çalışmaları bitmiş
değildir.
Bu bir
bakanlar kurulu kararıdır
ama nasıl bir bakanlar kurulu kararıysa resmi gazetede filan da yayınlanmaz.Günlük gazetelerde yer
alır. Daha da ilginç olanı ise kararnamedeki
Atatürk’e ait imzadır. Zira
Atatürk’ün bu imzası başka hiç
bir belgede yoktur. O halde
imza sahte midir?
İmza sahte olsa da Atatürk’ün bu durumdan
haberinin olmadığını söylemek,
hatta düşünmek bile saçmalıktır zira hiç
bir yerden duymamış olsa
bile zamanın gazeteleri bangır bangır
bağırmaktadır Ayasofyanın bakanlar kurulu kararıyla
müze olduğunu. Atatürk ‘’ Benim
onayım( İmzam ) olmadan nasıl
müze yaparsınız?’’ Diye
sormaz mıydı haberi olmasa ?
Peki neden? Öyle ya neden Ayasofyayı
müze haline getiriyoruz? Cami olarak
neremize batıyor da müze olmasına karar
veriyoruz? Kaldı ki bir cami cami olarak varlığını devam ettirerek de
müze olabilir. Bir örnek mi? Konya Mevlana Müzesi ve Camii. Hem müzedir hem cami. Cami olarak da müze
olarak da ateistinden budistine, Müslümanından Hrıstiyanına
herkese açıktır.
O halde soruyu doğru
soralım. Sorulması gereken ‘’
Neden müzeye çevrildi?’’ Değil, ‘’ Neden ibadete kapatıldı?’’ Olmalıdır.
İşte bu sorunun cevabını bizlere Prof
Dr. Ekrem Buğra Ekinci izah etmiş. Ben de onun yaptığı
açıklamaları naklediyorum sizlere.
Ayasofyanın Müslümanın ibadetine
kapatılmasının en önemli sebebi
Yunanistan’a yapılması düşünülen bir
jestmiş. Evet evet suyun öteki yüzündeki kadim ve sevgili dostumuz(!)
Yunanistan’a bir jest olmak üzere
Ayasofya camiden müzeye döndürüldüğü gibi
Müslümanın ibadetine de kapatılmış.
1934 Senesinde Mustafa Kemal Atatürk’ün
gayretleriyle Yugoslavya, Romanya, Yunanistan veTürkiye arasında 4 Şubat 1934
de Balkan Antantı imzalandı.
Böylece özellikle Türkiye II.Dünya
savaşı öncesinde Batı sınırlarını güvence
altına almış oldu. Bu pakt
imzalanmadanönce Mustafa Kemal
Atatürk’ün, Celal Bayar’a ‘’Ayasofya’yı
müze yapsak, Yunanistan’a bir jest olur!” Dediği de bilinen bir gerçekmiş. Yani Yunanistan’ı Balkan Paktına
sokmanın bir bedeli olmuş
Ayasofya’nın müze haline getirilmesi.
Peki o kadar önemli miydi Balkan Antantı? Böylesine bir taviz verilmesi
gerekiyor muydu?
Ekrem Buğra Ekinci hocaya göre bir başka şey daha varmış: Yunanlılar Balkan
Paktı öncesinde ellerinde Atatürk’ün
ailesi ile ilgili fakat Türk kamuoyunun kaldıramayacağı belgeler
bulunduğuna dair neşriyata başlamışlar ve eğer Ayasofya kilise haline getirilmezse bu bu belgeleri
yayınlayacaklarını söylemişler. Atatürk
de ‘’ Kilise olursa bizim ülkede yer yerinden oynar.
Müzeye çevirelim, siz de
bu neşriyatı durdurun’’ Diye şantaj ve tehdite boyun eğmiş.
Evet...Bu iddia öyle
eften püften birinin değil bir profesörün ciddiye aldığı ve üzerine makale yazdığı bir iddia.
Atatürk’ün ölümünden sonraki dönemde Ayasofya ibadete açılabilir miydi?
Komik bir soru. II.Dünya Savaşı yıllarında Sultanahmet Camiini bile depo olarak
kullanan bir hükumet Ayasofyayı ibadete açmazdı elbette. Zaten aklının ucundan
bile geçirmedi.
Peki ezanı tekrar Arapçaya çeviren DP iktidarı neden camiye çevirmedi
Ayasofyayı? Öyle ya ezanı tekrar Arapçaya çevirmeye gücü yettiğine göre
Ayasofyayı ibadete açmaya da gücünün yetmesi gerekirdi ama gelin görün ki
yetmedi. Bu da bize gösteriyor ki
Ayasofya’nın tekrar cami olarak ibadete açılmasını engelleyen
bizim bilmediğimiz çok önemli
durumlar vardı. Öyle ya Ezanı tekrar Arapçaya çevirerek oldukça büyük bir sevgi
ve saygı kazanan DP Ayasofyayı Camiye dönüştürseydi muazzam bir puan kazanırdı. Ama buna gücü yetmedi.
Daha sonraki iktidarlar içinde ‘’ İçinde
resim olan yerde namaz kılınmaz ‘’ ( Bülent Ecevit ) Diyeninden tutun da
hünkar mahfili denen daracık bir alanda
adeta kaçak köçek ve çok komik bir
şekilde sırtları namaz kıldıran imam dönük vaziyette sözde namaz kılınmasını
sağlayanına kadar ( Süleyman Demirel) pek çok girişimler olduğu gibi ‘’Ayasofyanın cami olarak
açılmasını isteyenlerin kafası
ezilmeldir:’’ ( Ahmet Emin Yalman )
diyen, böyle diyene kurşun sıkıp yaralayan gençler ( Hüseyin Üzmez ) vardı ama
Ayasofya’yı açabilme cesareti
gösterebilen yoktu. Gizli bir el sanki sopa sallayıp duruyordu ‘’Sakın aklınızdan bile geçirmeyin.’’ Diye.
Lozan’da Ayasofyanın müzeye dönüştürülmesi ile ilgili gizli bir maddenin
olduğunu iddia edenler de vardır ama
tamamen palavra tabii ki. Zira Lozan 1923 de imzalandı Ayasofya ise 1934 de
müze olmasına karar verilip 1935 de Müze olarak açıldı. 11-12
sene neyi beklemişler ki? Yani bu iddia saçmadır.
Yavaş yavaş bitirelim:
Ayasofya aslında tam olarak nedir?
Cami, veya Müze dediğinizi duyar gibiyim.
Değil...Ayasofya kilisedir.
Neden mi?
1967 de ülkemize gelen Papa 6. Poul Ayasofya’da ibadet etti mi? Etti.
Pek bir Hrıstiyan din adamı hele de papa, bir
camide ibadet eder mi? Asla.
Dinleri böyle bir şeyi yasaklar. Demek ki Hrıstiyan alemi
Ayasofyayı bir kilise olarak görüyor. Bizim müze ya da cami dememiz de
umurlarında değil. Belki itiraz edeceksiniz ama zaten adı Ayasofya olan bir cami olmza aslında.
Gidin İstanbuldaki Rum kiliselerine bakın
hepsinin başında bir ‘’Aya ‘’
vardır. ‘’Aya Meryem, Aya İrini, Aya Efemia Gibi’’ O ismi taaa Fatihten beri niçin
değiştirmemişiz onu da anlamıyorum. Siz
hiç ‘’ Aya Nikola Kilise-i Şerifi’’ Diye bir kilise gördü ya da duydunuz
mu ama ‘’Ayasofya Camii Şerifi’’ Var.
İlginç değil mi sizce de?
Son noktayı koyalım:
Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın korunması Sözleşmesi diye bir sözleşme duydunuz
mu hiç? Mutlaka duymuşsunuzdur.
14.04.1982 tarih ve 2658 sayılı Kanunla katılmamız uygun bulunan bu
Sözleşme, 23.05.1982 tarih ve 8/4788 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla
onaylanarak, 14.02.1983 tarih ve 17959 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanmıştır.
Ayasofya bu sözleşme kapsamında 1983 yılından beri Dünya Kültürel
mirasıdır. Ne olarak? Müze olarak. Yani?
Yani ne camiye ne de kiliseye
dönüştürülemez bu saatten sonra.O bakımdan Ayasofyanın müze olması
Hrıstiyan dünyasının, özellikle de Yunanistan’ın da içinde bir uktedir.
Ayasofya’nın müzeye döndürülmesi ile
ilgili olarak Atatürk Aleyhinde
çok şeyler söylenir,
çok şeyler yazılıp çizilir ancak
acaba diyorum. Acaba müzeye dönüştürülmeseydi şu anda
Ayasofya’dan çan sesleri mi dinliyor olacaktık? ‘’Çan çalınacağına
müze olsun’’ Diyerek bu kadarını
hiç olmazsa kurtarmış olduğumuza mı şükretmeliyiz yoksa? Ayasofya ile ilgili
Demirel’in ifade ettiği ‘’ Toplum bazı
şeyleri kaldırmaya henüz hazır değil ‘’ Cümlesi ne anlama geliyor? Bilmediğimiz, henüz hazır olmadığımız
şey ne? Daha çok uzun yıllar tam olarak öğrenemeyeceğiz kesinlikle.
Bildiğimiz tek şey ise Ayasofyanın bir
daha cami olarak ibadete açılamayacak olmasıdır maalesef.
RESİMLER
1- Ayasofya
2- Ayasofyanın tapu kaydı.
3-4- Ayasofyanın müze olması ile ilgili Bakanlar Kurulu Kararnamesi
(
Ayasofya Tekrar Cami Olamaz Çünkü... başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
18.03.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.