Öğrenciyken bir dolu pratik Türk Yemeği öğrendik. O zaman ki öğrenci mutfağımızın gözdesi tahmin edeceğiniz gibi menemen idi... İki domates, üç biber, bir iki yumurta, azıcık soğan. Kısık ateşte altını ısıtmaya başla, beş on dakikada hoop önümüzde... O zamanlar öyle yok Ümit Usta imiş, yok efendim Leman Abla imiş, yok Oktay Usta imiş, neredeeee televizyonlarda dakika da bir yemek programı... Zaten öğrenci evinde televizyon ne arasın, olsa olsa küçücük transistörlü bir radyo o da pillidir ha onu da belirteyim. Tam maç dinlerken pil bir biter, maç da yarıda kalır, sinirlerin de tavan yapar, basarsın kalayı hem radyoya, hem de pillere, arada çaktırmadan kızdığın arkadaşlarına... 



Öğrenci olursun da o ev de pilav, makarna pişirilmez mi, hem de zırt pırt? İyi de ara sıra kursağımızdan et de geçse fena olmaz, olmaz da et alacak parayı mumla bile arasak bulamıyoruz be usta... Kırk da yılda bir kere belki tavuk girer mi ki kursağımızdan? O da zor, bizi aşar. Anca lokantaların önünde durup, piliç çeviren makinelere bakarak dışarıdan yalanıyoruz, Kemal Sunal'ın filiminde ki o meşhur sahne gibi...
 



Pirinç pilavı biraz zor olsa da bulgur biraz daha kolay hem de doyurucu oluyor. Dayanın bulgura arkadaşlar. Ev de buzdolabı yok, bodrum katı zaten, o gün yedik yedik, yemedik mi cirit müsabakalarından derece alamayan fareler, yemek bize kaldı diye göbek atıyorlar. Belki de bize ne dualar ediyorlar, ''Allah'ım bu öğrenci ağabeylerimizi başımızdan eksik etme sen Yarabbi.'' diye... Çok sıkıştık mı, menemenin küçük biraderi yağ da yumurta hemen devreye giriyor. Çarp iki yumurtayı birbirine, kırılıyorlar tabi haliyle, bana değil bana değil, tavaya tabi ki, sonra homini gırtlak götürüver...
 



Ya arkadaş her gün de aynı şeyler yenmiyor ki... Arkadaşlara söylüyorum, ''Oğlum biraz çeşitlendirelim şu öğrenci menüsünde ki yemekleri.'' diyorum hiç tınmıyorlar. O zaman öyle piyasada fazla yemek kitabı filan da yok ki bakalım da oradan kopya çekelim. Bizim okuduğumuz yıllarda daha Ümit Usta tıfıl bebe, turizm meslek lisesinin aşçılık bölümünde yemek yapma ilminin inceliklerini öğreniyor...
 



Bir de tatlı eklesek de çeşitlendirsek şu yaptığımız yemekleri ya, tatlı da çok zor bir olay birader. Ben küçükken annem sup yapardı, ara ara ona bakardım ama hiç bir şey aklımda yok yahu! Baklava zaten zor ıııh ona hiç bulaşmamalı. Hanım göbeği, dilber dudağı geç bir kalem. Aşure desen, o tarihlerde zaten ağzıma sürmüşlüğüm yok. Kadayıf yapsak, anca onu deneyebiliriz. Yakınlarda bir yufkacı var. Hadi lan Erdem birader, gel gidip alalım. Çaktırmadan sorarız da amcaya, anlatır bize o. Çok da zor değil gibi be! Canımda bir tatlı çekti, bir tatlı çekti...
 



Güzelce eve gelinir. Bir yerlerden genişçe bir tepsi ayarlanır, biz de yok da komşulardan rica minnet işte... Fırında yan apartmanın kapıcısı Hadi ağabeyden, ''Siz yapın hele de bir lokma da bana diş kirası verirsiniz.'' diyor. Tepsiye dizeriz hep beraber. O arada karşı komşu sevimli mi sevimli tonton Hafsa teyzemiz de ''Yapın bakayım ben de gelip kontrol edeyim.'' der. Atarız fırına, hepimizin kolunda saatler. Tik tak tik tak tik tak... Bu zaman da bir türlü geçmiyor. O kadayıf bizim için o tarihte çok lüks hem de çok... Zaman akmıyor sanki uçuyor, beş dakika, on, on beş otuz derken, epey bir zaman geçiyor. Fırından kokular azıcık. ''Hafsa teyzeeee gel bir bak şuna gel bir bak yandı mı ne?'' Hafsa Teyze hemen çat kapı dalar içeri... Çıkartır tepsiyi fırından. Döner bize ''A benim saf evlatlarım, a benim saflarım, hani bunun şerbeti balı, kadayıf böyle pişmez ki, yanmış bu külliyen, bana bir sormaz mısınız.''
 



Tamam canım tamam. Gideriz biz de şu yakında ki tatlıcıdan öğrenci harçlıklarımızı denkleştirip yarım kilo kadayıfı alıp nefsimizi köreltiriz. Onu da yaparız yani. Kırk da yıl da bir tatlı geçecekti kursağımızdan o da olmadı... Ankara'ya gidince annemden alayım şu tatlıların nasıl yapıldığı ile ilgili bir kaç tüyo...
( Öğrenciyken Neler Yaptık Neler başlıklı yazı AhmetZeytinci tarafından 22.02.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.