Hikaye / Dostluk Hikayeleri

Eklenme Tarihi : 8.02.2019
Okunma Sayısı : 2827
Yorum Sayısı : 8

       

Üstat Fatma Çetin Kabadayı'nın Sahi mi Sami adlı öyküsüne nazire, ya da ne bileyim belki de öyküde

naçizane imece :)


    Fatma, Nevin ve Mehmet Fikret Sami ile vedalaşırken elma yanaklı genç kız Asuman onları 

karşı kaldırımdan  seyrediyordu,  


Sami ise misafirlerin ardından sinsice gülüyordu.


Genç kız neredeyse koşarcasına Sami’nin yanına geldi.


-Söylendin mi Sami?


-Neyi?


-Neyi olacak evleneceğimizi, sakın ha Sami söylemedim deme.


-Sakınan göze çöp batarmış.


-O ne demek şimdi.


-Hiç hiciv yaptım


-Şakanın sırası değil bak bebeğim, demek söylemedin.


-Bebeğim mi?


-Evet bebeğim dedim ne olacak, sen benim bebeğimsin


-Ben alışkın değilim öyle şeylere


-Alışacaksın çaren yok


-Tamam armut yanaklım.


-Armut mu, o da nereden çıktı, hani sen bana yanaklarım al al olduğu için elma yanaklım diyordun, 

bu ne şimdi?


-Hiciv yaptım.


-Usandım senin bu hicivlerinden, bırak bu işleri artık.


-Ben hiciv yapmadan duramam ki.


-Yeter hiciv yaptığın bir an önce evlenip de civciv yapalım.


-Civciv mi?


-Nevet, öyle pembe panjurlu ev falan istemiyorum senden, boy boy civcivlerimiz olsun yeter. 


-Boy boy civciv öyle mi?


-Nevet de sen kalbimi kırıyorsun, bir de sitenizde on dört şubatta sevgilim yok diye şiir yazmışsın.


-Vay sitemiz sıkı takip de demek.


-Tabi ki hem yalnız seni değil diğer yazarların yazdıklarını da okuyorum. Mesela Adem bey 


Amerika’ya gitmeden önce çok güzel tutku denemeleri yazıyordu.


-Ne var onda ben de yazarım tutku denemesi.


-Sen önce beni sevdiğini aklında tut da yeter.


-Len benim adım Sami, deli Sami, tersim var benim...


-Ne?


-Şaka şaka, gözlerin, gözlerine vuruldum senin gökyüzünden birer parça sanki.


-Ne sandın rahmetli babam onun için adımı Asuman koydu.


-Hım ben, ağabeyin Osman’a  uygun olsun diye sanmıştım.


-Ne alaka?


-Hiciv yaptım.


-Sami…


           Sami  “sevgi ile genç kızın elini tuttu ve hadi gel bir yerde oturup kahve içelim, hem sana 

neden onlara evleneceğimizi söylemediğimi anlatayım “ Dedi. 


           Birlikte yolun karşısına doğru yürümeye başladılar, tam yolun ortasına geldiklerinde Sami durdu 

ve genç kızın gözlerinde kayboldu. Kız da bu bakışa cevap verince öylece kalakaldılar.


Arabalar bu defa yol ortasında duran şaşkın iki aşığa korna çalıyor fakat sevgililer duymuyordu. 

Cadde yine iki dakikada kalabalıklaştı. Yine arabasından inip seslenenler camdan kafayı uzatıp 

söylenenler oldu. En sonunda trafikte görevli manav Rüstem megafondan;


-Yahu açın yolu, yine ne dikildiniz orada! Ezileceksiniz, diye bağırdı. 


Yol açılıp manav Rüstem öbür görev mahalline dönerken bizimkilerde oturacakları yere doğru yöneldi.


Bu arada Mehmet Fikret mola vereceği yere doğru yaklaşırken, Nevin durmadan çantasında bir şeyler arıyordu.


-Hayırdır hayatım ne aranıp duruyorsun.


-Rujumu yine rujumu bulamıyorum.


-Ama sen ruj falan kullanmazsın ki.


-Ne bileyim kullanacağım tuttu, ah işte burada.


-Hayret peki,  sahi sen neden saçlarını siyaha boyamaktan vazgeçtin.


-Siyaha mı? Ama bu rengi sen istemiştin.


-Sanki ben bunu bir yerde okumuştum, yoksa bir rüya mıydı?


--Dikkat et,  yine nasıl ani bir sollama bu.


-Tamam hayatım, dikkat ederim kaygılanma, bilirsin seni gözümden bile sakınırım, sakınırım da, 

sanki bunu da bir rüya gibi hatırlıyorum, eh sürekli Sami Biberoğulları'nı durup düşünürsem olacağı 

bu, hem şu mucizeye bak yine koyunlar otluyor, gördünüz mü Fatma hanım? Siz mucizelere

inanırsınız.

 

Neyse mola yerimize geldik işte,  bakalım bu küçücük moladan da mutlu olacak mısınız ?

“çaylar firmadan, bardakları kırmadan”


Nevin;


-Sami dedin de  bence Sami sitenin kapanmasını bahane ediyor ve bir şeyler saklıyor bizden.


-Nasıl yani?


-Bilmem evleniyor belki de…


Fatma;


-Bana da öyle geldi, kesinlikle bir şeyler saklıyor.


Mehmet Fikret kadınlara şaşkın bir ifadeyle bakarak, ömürsünüz hanımlar nereden çıkarttınız bunu, iki cihan bir araya gelse Sami evlenmez, aha da şuraya yazıyorum dedi.


Sen öyle san diyerek gülümsedi Nevin,  Fatma da onu desteklercesine başını salladı.


Oturdukları dinlenme yerinde Mehmet Fikret konuyu değiştirmek istercesine;


-Yine mola da kahve keyfi diye fotoğraf çektirip paylaşsak ya, diyerek Fatma’ya doğru döndü.


-Efendim, kim, ne, ne yapmış?


-Fatma hanım pencereden manzaraya çok fena dalıyorsun ve sanki bazen söylediklerimizi anlamıyorsun.


-Yok, aslında tam olarak öyle değil, arada yazıyorum aklımdan.


-Anladım, bunu bazen ben de yaparım, Nevin’in birkaç kez uyarısından sonra nerede olduğumu hatırlarım.


Nevin;


-Öyle şekerim, bazen unutuyorsun kendini, yazılara dalıp, hem daha gelirken yaptık bu, fotoğraf çekme 

işini şimdi sanki Sami’ye nispet yapar gibi…


-Evet ya baksanıza adam paylaşımlarımızı bile takip ediyor, tamam vazgeçtim.


Fatma;


Bizim evin orada fotoğraf çeker paylaşırız dedi ve az sonra onu bırakmak üzere İvrindi’ye doğru 

yola çıktılar.


Yol boyunca muhabbet sürüp giderken, bir ara konu dönüp dolaşıp Adem’e geldi.


Nevin sordu;


Adem neden Amerika’ya gitmiş ki?


Mehmet Fikret;


Bilmem Fatma öyle yazmış öyküde.


-Anlamadım o ne demek.


-Hiciv yaptım.


-Bu hiciv bulaşıcı galiba, Sami’den mi bulaştı?


-Yok onun kadar olmasa da arada ben de yaparım. Ne bileyim ben de anlamadım Adem’in işini, 

benim hatırladığım İzmit, Kıbrıs, oradan Diyarbakır, şimdi de Amerika gezmeyi seviyor demek  komutan. 

Ama şu siteyi devretme işi iyi olmadı. Dediğiniz gibi bir de Sami de damat adayı ise, işler zorlaşır.

Nevin unuttu zannetse de, Mehmet Fikret Fatmaların evinin önünde fotoğraf çektirme fikrini hatırlatınca, 

poz poz resim çekildi.


Fatma; Bu resimlerin hepsini paylaşalım da, Sami görsün deyince;


Mehmet Fikret;


-Yok hepsini paylaşmaya gerek yok, Sami’nin tersi kötüdür.


-Ne olacak canım, ben paylaşırım o halde.


-Olabilir, ben senin kadar Çetin ve Kabadayı değilim.


Nevin;


-Sakın hiciv deme Fikret…


-Demedim zaten. Neredeyse iki ters bir düz diyecektim ya, neyse.


Üç arkadaş en kısa zamanda görüşmek üzere vedalaştılar, anlaşılan bu dostluk ve hikaye epeyce 

sürecek gibiydi.


Mehmet Fikret ve Nevin Fatma’yı İvrindi’ye bırakıp, Güzelçamlı’ya doğru yola çıktılar.


Fatma işinin başına dönüp, çocuklarına kavuştu.


Adem halen Amerika’da, buradan Avusturalya’ya gideceğim diye tutturmuş, Edebiyat evi Sami’ye mi 

kalacak belli değil.


Sami elma yanaklı Asuman’a evliliğini neden sakladığını bir punduna getirip anlatmadı.


Hikayenin devamı ne olacak, şimdilik o da belli değil…


Mehmet Fikret ÜNALAN

( Sakın Söylemedim Deme Sami-bir Dostluk Hikayesinin Devamı başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 8.02.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.