Arzu Çumra’da yaşıyordu. Bir rüya görmüştü. Çatalhöyük ona sesleniyordu. “Bizim için buraya gelecek misafirler bize can katıyor. Eğer istediğimizi yerine getirirsen yaşantımızda ki esrarı sana açacağız.”
Ter içinde uyanmıştı Arzu. Ne demek oluyordu şimdi bu. Hem Çatalhöyük için ne yapacaktı. Höyük ona seslenmiş ama isteğini söylememişti. “Dur bakalım dedi Arzu. Oraya gidersem isteğini de öğrenirim. Elbet benimle konuşan toprak tepe değil altında yatan insanlar.” Diye de ekledi. 
Hemen erkek arkadaşı Emre’yi cep telefonu ile aradı. “Alo Emre dedi. Bugün garip bir rüya gördüm. Çatalhöyük benimle konuşuyordu. Ne dersin senin motorunla oraya gidelim mi. Hem sen oraya hiç gitmemişsin. Gezer geliriz.”
Emre “Benim için sorun olmaz. Ancak iki saat sonra fabrikada vardiyam başlıyor. Hemen gidersek iyi olacak. Yarım saat gidiş geliş, beş on dakikada orada geçirirsek bir saatimizi alacak. Değişik bir gün yaşayacağız galiba.”
Arzu “Çok teşekkürler Emre. Bilsen ne kadar sevindim. Annem seninle arkadaşlığımı bir duysa o da benim kadar sevinirdi ancak. Ama söyleyemeyiz biliyorsun. Hemen bizi evlendirmeye kalkarlar. Gençliğimizi yaşayalım değil mi?”
Emre bir yorumda bulunmadı. “Hemen geliyorum.” Demekle yetindi. 
Arzu evden çıkıp her zamanki buluştukları yere garajın karşısına göbeğe geldi. Heyecanlıydı gezeceği için. Diğer taraftan tedirgindi. Çumra küçük bir yer. Tanıdık birine rastlayabilir. Ev kızı rolü sokak kızına dönüşebilirdi. 
Arzu “Aman ne derlerse desinler. Umurumda bile değil. Emre ile evlendiğimde ağızları açılmamacasına kapatırım.” Diye söylendi. Tam o an  Emre ara sokaktan çıkıp motoru ile Arzu’nun yanında durdu. Konuşmadılar. Arzu motora binince oradan uzaklaştılar. 
Tren yolunu geçtiklerinde resmi plakalı araçlarla konvoy olan bir hayli, kalabalık araba grubu ikisinin yanından geçiyorlardı. Arzu ve Emre o an durdular. Motordan indiler. Araçları süzüyorlardı. 
Arzu “Galiba Çatalhöyük’e gidiyorlar. Resmi araçların plakaları da yabancı. Dur bakalım kimmiş. Oraya varınca öğreniriz.”
Tekrar motora bindiler. Birkaç dakika sonra Çatalhöyük’teydiler.
Müzenin yüz metrelik yolu araçlarla doluydu. İçlerinden insanlar inmiş girişi kalabalıklaştırmışlardı. Emre motorunu en son arabanın yanına bırakıp kilitledi. Ardından Arzu ile girişe doğru yürüdüler.
Çatalhöyük’e gelen İngiltere Prensi Prens Charles’di. Arzu ve Emre kapının önünde görmüşlerdi onu. Kalabalık kafile önce kazı alanına girdi. Arzu ve erkek arkadaşı da peşlerinden. Kameralar vardı. Hem kafileyi çeken hem Prens Charles’i çeken. Bir tercüman anlattıkça anlatıyordu. 
Emre “Arzu senin İngilizcen iyidir. Kulak kabart bakalım ne diyorlar?”
Arzu duyduklarını ince eleyip sık dokudu. Parça parça İngilizceyi çevirdi. 
Tercüman “Sayın Prens inanınki bu tepenin altında yatan insanlar canlı. Ziyaretçilerimiz o kadar çok ki biz bunu, reklamlarla bile sağlayamayız. Burada yatan insanların ziyaretçi kriteri de var. Bu insanlar daha çok sizin gibi elit ve tanınmış insanların gelmesini istiyorlar. Buna da hakları var. Çünkü biz zamane insanları onları torunlarıyız ve kısa yoldan dünyayı onlara bağlamak sizin gibi insanlarla mümkün.” Dedi.
Arzu duyduklarına şaştı kaldı. Demek ki rüyasının manası değerli insanların bir şekilde buraya gelmesinin istenmesiydi. Bu çıkarımı Emre’ye söyleyecekti ki sanki konuşuyormuş gibi bir ses “Bunu kimseye söyleme.” Dedi. Arzu bir an etrafına baktı kimdi bu konuşan diye. “Galiba hayal görüyorum.” Diye düşündü.
Kafile kazı alanından çıkıp girişteki kazıdan, çıkan eserlerin kopyasının sergilendiği müzeye girdi. Arzu ve Emre bir beş on dakika da orada zaman geçirdi.
Emre sergilenen mücevher kutusuna gözlerini dikmişti ki yanına gelen kafilenin, yabancı bir insanı İngilizce bir şeyler söyledi ona. Arzu hemen tercüman oldu. “Sana burada mı yaşıyorsun diye soruyor.” Dedi.
Emre “Herhalde kılık kıyafetime bakıp not verdi.”
Arzu “Ne diyeyim?” diye sordu.
Emre “Çatalhöyük’ü bilmem ama Çumra’nın içini avucumun içi gibi bilirim de.” Dedi.
Arzu “Böyle söyleyemeyiz. Başka bir şey de.”
Emre “Baksana adam bizi kıyafetimize bakıp küçümsüyor.”
Konuşma birinin dikkatini çekiyordu. O kişi Emre’ye doğru “Bu beyefendi İngiltere’nin maliye bakanı. Giyim tarzınız şık olmalı ki ondan öyle sordu.”
Emre “Ben bilmez miyim hiç. Şakadan dedim. Farkındayım. Giyim sektöründe dünyadan üst sıralardayız. Bakana biraz takılayım dedim.”
Arzu nihayet bakan olduğunu öğrendiği adama İngilizce “Bizler buralıyız. Siz ve çevrenizi her zaman buraya bekleriz.” Dedi.
Bakan cebinden birkaç tane kartvizit çıkardı. İngilizce “Bu firmalar turizm firmaları. Onlara burayı benim değil sizin davet etmeniz yerinde olur. İletişime geçerseniz buraya rağbet artar.”
Arzu “Ben daha çok öne çıkanları tercih ederim. Mesela bir Michael Jackson, bir Tom Cruise, bir Putin, öte yandan TaTu grubunun buraya gelmesini isterim.” 
Bakan “Bunun için sizlere yardımcı olabilirim. Benim tercihim de Putin’in buraya gelmesinden yana. O iyi bir siyasetçi, iyi bir lider.”
Kafile müzeden çıkıyordu. Arzu ve Emre İngiltere bakanı ile kapı ağzında tokalaşıp ayrıldılar. 
Kafile arabalarına doğru hareket ederken Arzu ve Emre motora binmiş yola çıkmışlardı. Çumra ile mesafelerini yarılamışlardı ki Prens Charles’in kafilesi vızır vızır yanlarından geçti. 
Arzu evinde İngiltere bakanının verdiği kartvizitleri inceliyordu. Bakana içinden teşekkür etti. “Ne kadar nazik biri. Ama Emre kırdığı potu kolayca düzeltti. Bakan nazik ise Emre zeki biri. İnsanlar çeşit çeşit. Bu çeşitliği seviyorum.” Diye söylendi. 
Televizyonu açtı. Haber kanalını açtı. Akşam haberleri henüz başlamıştı. Ekranda ilk gördüğü haberin içine düşmüşçesine dikkat kesildi. Haber Prens Charles ve Çatalhöyük gezisinden bahsediyordu. Ekranda ne kendini gördü ne Emre’yi. Bilerek kameralardan kaçmışlardı. Çumra’da bu duyulsa ne olurdu sonra. Arzu’nun ev kızı rolü sokak kızına dönerdi. “Kız olmak ne zor. Acaba İngiliz kızları böyle mi. Onlar çok özgür olmalı. Öyledir öyledir. Baksana bakana ne kadar nazik. Öyle erkeklerin kızları da ona göre olur.” Diye söylendi.

Tuna M. Yaşar

( Çatalhöyük'ün Beklediği Misafirler başlıklı yazı Tuna M.Yaşar tarafından 6.02.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.