Memur oluşu duyulmuştu ilçede. Büyük bir saygı, sevgi ve takdir görüyordu yaşlı insanlardan bile. Okuyan; hayata atılan ve memur olanlar çok azdı o zamanlar. Bunun keyfini, gururunu yaşadı hep. Sevilmek, sayılmak ne güzel şeydi. Bu güzel duygularla tutundu yaşama mücadelesine. Yürüyüşü, havası değişti tabi ister istemez. Ama şımarmadı hiç, sadece gururlandı, onur duydu hep.

                        Çok çabuk kavrıyordu memuriyeti ve görevi ile ilgili öğretilenleri. O nedenle de ön plana çıkmaya başladı işyerinde. Çok konunun sorumlusu oldu birkaç ayda. Enerjisi, azmi ve görev mesuliyeti çok doruktaydı. Çalıştı bıkmadan gece gündüz. Sıkça büyükleri ile köy ziyaretlerindeki toplantı ve etkinliklere katılarak, bilgisini arttırma gayretini hiç eksik etmedi. İlçenin tarımındaki gelişmelere ileride ön ayak olmaya başlayınca, bir başka sevmeye başladı mesleğini. Tatil günlerinde bile daireye geliyor, çalışıyordu bıkmadan usanmadan. Köy ziyaretlerinde bazı geceler yatılıya kalarak, o hayatı bire bir yaşanmaktan geri kalmadı. Aynı sofraya oturup kaşık salladı, sohbetlere iştirak etti.

                            Yıllar öncesinin bir Eylül ayı idi. Devlet memuru olalı üç ay kadar olmuştu henüz. İncecik bıyıkları, yatılı okulda verilen lacivert elbiseleri hala üstünde, mensup olduğu ailenin geçim derdi genç omuzlarında.

                           Öğle mesaisi yeni başlamış, büyük bir hevesle oturmuştu ki koltuğuna; yanındaki manyetolu telefonun zil sesiyle irkildi. “—Ben Kaymakamlık Yazı İşleri Müdürüyüm efendim. Hükümet Binasının bahçesinde yatan sarhoş bir vatandaş var. Polis ve kimse oradan kaldıramıyorlar. Araştırmışlar o şahıs babanızmış. Kaymakam Bey sizi bilgilendirmemizi istediler.” “—Teşekkür ederim. Hemen geliyorum. Lütfen o halde bırakın ! “

                           Süratle ve endişeyle çıktı genç adam. Çok değil, daha 4 sene kadar önceleri yağmur çamur demeden yırtık ayakkabılarıyla düşe kalka; kimse görmesin diye arka yollarda kan ter içinde babasını sırtlayıp eve götürüşü ve sırf bu nedenle zatürre oluşunu hatırladı nedense. Yayları kırık dökük yatağından 5 ay kalkamamıştı. Ama; şikayetçi olmadı halinden çocuk sessizliğinde yaşadı o sıkıntılı dönemi. Söz konusu baba idi çünkü nekahati atlatıp salaha kavuştuğunda ise; babasının trafik kazası geçirip naçar kaldığında işyerlerini idare edişi geldi gözlerinin önüne. O küçücük haliyle, sarhoşlara hizmet edişini hatırladı kocaman işletmede. Ve o yaşlarda küçük aile reisi oluşunu!

                                Hükümet konağı binasının bahçesine yaklaştıkça bir hızlı çırpınıyordu yüreği. Heyecanlanmış ve oldukça yorgundu. Çimenlerin üstüne kıvrılmış yatan, başında kasketi ile babasını gördü bahçeye girdiğinde. Koşar adımlarla ilerledi ve tuttu o öpülesiye ellerini. Sızmıştı! Soluk soluğa idi; bekledi başında kendine gelmek istercesine. “—Baba. Babacığım. Aç gözlerini. Bak ben geldim.” dedi genç memur. Gözlerini yarı araladığında sevgiyle yoğrulmuş bir ışık parladı adeta.“- Oğlum. Geldin dimi? Ne zamandır seni, odanı arıyorum; bulamadım bir türlü. Makamında kutlamak istiyordum.” Dedi ve sızdı tekrar.

                                Bir fayton kiraladı oğul son parasıyla.. Oradakilerin yardımı ile babasını faytona bindirdiğinde Kaymakam’ın makam odasının penceresinde;  tüllerin ardında ki bir gölgeye takıldı gözleri.

                                 Gelmişlerdi İki katlı ahşap evlerine. Götürdü babasını yatırdı yatağına. Üstünü örttü ve öptü ellerinden saygıyla. Ve tekrar mesaisine yetişmek üzere koyuldu o kadar yola. Sarhoş eşini azarlayan annesinin sesini duydu giderken.

                                   Gözlerinde biriken yaşları göstermemeliydi; sildi ve geçti oturdu koltuğuna. Bir çay söyledi hademeye. Bir yudum almıştı ki; daire amiri ve bir adam girince odaya yarım bıraktı ve doğruldu koltuğundan; ceketinin düğmelerini iliklemeye  çalışırken küllüğe bastırmayı ihmal etmedi sigarasını. O adam Kaymakam Beydi! “-- Bırakın öyle kalsın ceketiniz. İliklemeyin. Sen değil, ben iliklemeliyim karşında düğmelerimi.” ve o genç delikanlıya sarılıp kucakladı ve öptü alnından.  Genç memur telaşlanmış, heyecanlanmış titriyordu. Şaşkındı. İlk defa görüyordu Kaymakam Bey’i. “-  Haber verdirdiğimde merak etmiştim ne yapacağını. O tülün arkasından izledim yaptıklarını. Gurur duydum. Bir evladın ne şartlarda olursa olsun babasını nasıl sahiplendiğini yaşattın bana. Helal olsun. Örnek ve ibret alınacak bir davranış. Takdirimi sunuyorum. Hep böyle kalın” dediğinde kaymakam beyin gözlerinden akan yaşları gördü o genç memur.

                                   Hep öyle kaldı o şimdilerde kocaman olan adam. Sarhoş’un oğlu olmaktan utanmadı. Her zemin ve şartta daima yanında oldu babasının son nefesine kadar. Onun oğlu olmaktan gurur duydu, onur duydu.

                                   Ve sonrasın da; bir gece yarısı özel olarak açılan röntgen merkezinde filmi çekilirken son nefesini oğlunun avuçlarında veren o muhteşem babanın sağ avucu kapalıydı sımsıkı. Evdeyken yastığının altına bakkal borcu ve harçlık olarak bıraktığı parayı gördü oğul; güç bela açtığında avucunda. Oğul her şeyine kefildi. Ve bugüne kadar da babasına hiç söz edemediler, ettirmedi.

                                   O genç memur; babasının ve ailesinin avukatı kaldı hep. Müvekkilleri kabul etti ve hep savunup dururken; hayatı boyu onlarla anılmaya mâhkum olduğunu unutmadan asla.

                                   Bu takdire şayan davranışı ile Kaymakam Bey’in gözdesi olmuştu. Onu sıkça makamına çağırıyor, ilgi gösterip taltif ediyordu. O nedenden olsa gerek; Hükümet Komiseri, Muhakkik ve 5917 sayılı Meni Müdahale Kanununa muhalefet keşiflerine onu görevlendiriyordu hep.

                                  Henüz 6 aylık memurken, bir köy muhtarının işlediği fiilleri nedeniyle Muhakkik olarak görevlendirilen Murat Bey; bu görevin ne olduğunu  bilmiyordu.  Sorumluluğu ve görevi için epeyce araştırdı, örneklere başvurdu ve muvaffak oldu öğrenmeye. Kendini savcı gibi hissetmeye başlamıştı bile. Şahıs ölü insanlar üzerine Samsun Ziraat Bankası’ndan adlarına imza atarak tonlarca gübre ve tohumluk buğdayları zimmetine geçirmişti. Ayrıca diğer çiftçilerinde borçlandıkları

 

Miktarda ki tohum ve gübreyi eksik teslim etmişti. Köyün ileri gelenlerinden cesur bazı kişilerin müşterek şikâyeti üzerine Kaymakamlıkça Lüzumu Muahkemesi için başlatılmıştı soruşturma.

( Do Re Mi .. Es- 13 - başlıklı yazı KENAN KOÇ tarafından 6.02.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.