Hatırlayınca
bunları mahcubiyet hissetti derinden. Eşini usulca öptü özür dilercesine.
Giyindi en yeni elbiselerini özenle çıktı
dışarıya; cebinde üç beş kuruşu da olsa. Bindi belediyenin otobüsüne, nasılsa
bedava 65 yaş üstüne. İndi sahilde; geçti
karşıya dikkatlice. Bir simit
aldı şöyle susamlı gevrek mi gevrek,
yedi çıtır çıtır. Attı bir kısmını martılara. Sevindirdi, sevindi kanatlarında. Merhaba dedi sağa sola; nasılsınız dedi, baksalar da
bakmasalar da. Oturdu deniz kenarında bir bankta. Denizin dalgaları ne hoş, martılar
çığlık çığlığa; sarhoş! Sahilleri okşamakta denizin köpükleri ne olmuş!
Hayat bedava. Park, bahçe, deniz,
otobüs ! Kokla, topla rengarenk çiçekleri, demet yap. Akşama götür eşine; sevinsin. Sevin. O her
şeyin!
Anlattı yanına gelen gençlere bildiklerini. Çıkardı
biriktirdiklerini yaşam heybesinden; ikram etti, günün ona verdiklerine denk. Şanslıydı, çünkü
Samsun şehrindeydi. Ve Samsun:
Yüksek
rakımlarda başlar doğanın yeşili ve tonlarında dağı, ormanı, yaylaları; mor
renkler eşlik eder aşağılara inildikçe. Akarsuları, şelaleleri ve göllerinde
bulutların gölgesinde raksı ile yağmurların, bir tabiat harikasına bürünür her
yan ve kavuşur uçsuz bucaksız ovaları ile engin, hırçın dalgalarına
Karadeniz’in. Med ve cezirlerinde yakamozlar karşılarken sizi; yeşili ,mavisi
ve onlarca rengin harmonisinde adeta gökkuşağını temaşa eder insan!Eşsiz bir
tabiatın renk cümbüşünde, bir orkestranın ritmik uyumu eşliğinde.
“Şehir ve İnsan”
sarmal tanımında, Amisos’la antik çağda yerini bulan, Amazonları ile savaşçı
kadınlara bağrını açan; Roma, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerine yurt
olan ve Kurtuluş Mücadelemizin ilk nefesle ilk adımı atılan kurtuluş yolu
sayesinde coşkusu hiç bitmeyen, 19 Mayıs sıfatıyla kimliğine kavuşan Karadeniz
Bölgesinin zümrüt şehri ve başkenti Samsun! Nasıl anlatılır ki bu şehir? Ne
anlatılsa eksik kalır işte.
Tarihin muhteşem
miraslarına sahip onlarca asırlara tanık, tarihi keşfe izin veren asırlık
sırların şifrelerini barındıran, medeniyetlere ev sahibi, efsanelerle dolu bir
tarih şehridir Samsun. Asırların ihtişamlı dua dergâhları, mağrur camileri,
koruna gelmiş onca tarihi yapılar, Anadolu’nun ahşap mimari örnekleri, manevi
rehberlerin türbeleri nasılda huşu ile huzur doldurur, doyum sağlar gönüllere.
Termal hamamları, kaplıcaları, su basar
ormanı, mesire alanları, şelaleler, bereketli ovalar, kuş cenneti deltaları,
parklar, bahçeler, oyun alanları, doğanın doyumsuz bin bir güzelliği ve
nağmeleri, muhafaza ile teşhir edilen tarihi kalıntı ve çok değerli eserleri,
barajları, bakir doğası, saklı cenneti, yosun kokulu sahili, gökyüzünden düşen
dolu bulutların doyurduğu ve coşturduğu akarsuları ve hüküm süren tarifsiz
farklı iklimler deryası.
Yolunuzu mutlaka rotalayın bu Allah’ın
armağanı şehre! İçinizdeki çocuğu bırakın güzelliklere, coşsun, oynasın işte!
Bu cazibe şehrinde, efsunlu ve egzotik antik zamanların naralarını duyun
derinden. Uğrak ve dinlenme yeri, kuşların meskeni, renk cümbüşü, medeniyet
elçilerinin bıraktığı izler kazınsın hafızanıza.
Ve gelindiğinde bu güne;
limanıyla dünyaya açılan pencereyi görün. Hava alanı, karayolları, diğer ulaşım
ağı ile her yere bağlantısıyla merhaba deyin . Süre gelen hızlı kentleşmede
modernliğe uzanırken kazanılan çehre güvenle bakmaktadır geleceğe. Doğal
zenginliklerine ilave edilen yatırımlar mutluluğa davet eder insanları.
Kıyılarına verilen çeki düzenle uzunca bir bant tesis edilmiş, turizm
yatırımları hız kesmemiş ve turizm merkezi olma hüviyetini kazanmıştır. Ön
plana çıkan çevre düzenlemeleri doğal varlığına renk katmış ve olumlu yönde
değiştirmiştir çehresini. Mağaraları turist kapısı olurken, otel, pansiyon ve
sosyal tesisler yeterli seviyeye ulaşmıştır bu şehirde. Su sporları, kış
sporları ve diğer spor aktiviteleri daima turizminde yer tutar.
Kültürümüz daima yer bulurken, zengin kültürü bayram sevincinde
onca folklor, festivaller ve sanat etkinlikleriyle kutlanır. Ulusal halk
dansları her yıl icra edilmektedir Samsun’da. Şehrin kültürüne değer katan
birçok sanatçı bu şehrin bağrından çıkmıştır.
Kültür, sanat, ticaret, turizm,
hizmet sektörü, onca özel resmi ve tıp fakültesi hastanesi ile sağlık
merkezidir. Gençlik Merkezleri, kütüphaneler, paneller, eğlence sektörü, Devlet
Opera ve Tiyatrosu, müzeleri, Üniversitesi gençliğin dinamizmini körüklemekte
ve çıkış noktası bu şehir olan 19 Mayıs Anma ve Gençlik Bayramı kimliğine
eklenmektedir.
Gönül sofraları kurulur her
köşe başında. Sevgiler ekilir, yerleşir ve yeşerir; ne varsa sevgiye dair meze
olur masadaki tabaklarda avuç avuç. Gelen alır, giden alır, ama hiç tükenmez bu
şehirde ne saygılar ne de sevgiler. Merttir, vatansever ve konukseverdir
misafirlerine. Hizmet sektörü el pençe divandır. . İnsanları sıcak. Neye
ihtiyaç duyarsanız büyük alışveriş merkezleri ve esnaf dükkanlarında
emrinizdedir, cıvıl cıvıldır çarşısı ve pazarları. Tüm ürünler çarşılarında
bekler sizleri. Her yan dostluk, sevgi, barış mesajı verir tükenmeksizin.
Marifetli eller sevgi ile kurar sofraları,
harikulade damak zevkleri sunulur tıpkı bir açık büfe gibi. Zevkinize göre
yöresel yemekler ikram edilir misafirperverlikle. Yürekte olanları işler halı
ve kilimlere tezgâhlarında. El sanatları ürünleri hayran bırakır görenlerini.
İnsan olmanın hazzının yaşandığı, yeşille
mavinin kucak kucağa olduğu tabiatıyla bir rüya şehirdir Samsun. Burada
yaşamak ve görmek ayrıcalık ve Allah’ın armağanıdır. Allaha şükre davet
eder doğası. Sevda türküleri söyletir bereketli mümbit toprakları.
Aşka davetkâr denizi, kumsal ve güneşi. Emsalsiz gün
batımları. Güneş bir başka doğar bu şehirde heyecanla. Denize açılan balıkçılar,
serer ağlarını ve sürür, doldurur çeşit çeşit balıkları ve özlemlerini; Ve
şarkılarla taşırlar sahile bereketli ürünleri ile sevdalarını.
Göllerinde dağlar kendini
seyreder. Bulutları okşarsınız tepelerinde. Bitimsiz doyumsuz anlar bırakır her
şeyi ile, içiniz ısınır bu harmonide. Kuşbakışı izlersiniz seyir tepelerinden
bu mağrur, zarif şehri ve onlarca kuşları. Bir cennet köşe, mutluluğun
gözbebeğidir. Mutluluğa davet eder her şeyiyle. Kapatın bir ara
gözlerinizi ve yaşayıp hissedin. Zaman neler fısıldar neler!
Unutulmaz anlar anılar biriktirin; her telden, her şeyi olan davetkâr
bekleyişiyle çağıran bu şehirde.
Kış sporları yapın, zor
günlere umut taşıyan mücadele azminin sembolü Bandırma Vapurunu görün… Kulak
verin doğanın sesine, eşlik edin bulutlara, yaşayın özgürlüğü. Göz kırpın
geçmişe Görün o tarihi dokuyu, keşfedin yaşayan tarihin şifrelerini.
Denize akarsulara girin, sevinsin sizinle. Geçmişin ezgilerinde, ulaşın
manevi doyuma. Yar, yaren olun sevdalanın flora zengini bu tabiata, yolculuk
yapın zaman tünelinde.
Baş döndürücü bir şehir. Bir omuzda
geçmiş bir elinde gelecek vaadi. Buluşsun tüm güzellikler ruhunuzla. Lütufkâr
bu naif şehir hayatı gülümsetir size. Mert yiğit oyunlar, eski şarkılar, büyülü
bir masal gibi tarihi dokusu, sanata, kültüre, eğitime önem verir doruklarda. Hatıralarda
derin izler bırakır, alın terinin karşılık bulduğu mümbit topraklarında tabiat cömertliğini
sunar, şefkatlidir, eşsiz manzaraları ile Karadeniz’in öz çocuğu ve renk
cümbüşü, derin kültürü zekanıza, hafızanıza dokuyan şehirdir. Geçmişin belleği
müzelerde vitrinleştirilirken , gönül yolculuğuna çıkılır manevi önderleri ve
mekanları ile. Sağanak sağanak ıslanacaksınız, temaşa ettiklerinizle mutluluk
içinde.
Tek
başına ele alındığında Şehir ve de İnsan kelimelerinin anlamları malumken; Şehir
ve İnsan ise sarmal yani iç içe bir tanımdır. İnsan şehrin bir parçasıdır. Ve şehrin
insanı biçimlendirdiği düşünülmektedir. Bu tanımda çıkış noktası şehirdir. Ancak
bu etkinin nasıl olduğu ne gibi özellikler taşıdığı kişinin yorumuna bağlıdır.
Şehrin sakinleri günlük yaşamlarını; organize alanlarda devam ettirdikçe sosyal
yaşam deneyimi kazanırlar. Okul, yuva, eğlence mekanlar gibi…
Geleneksel sokak kültürünün olmadığı
toplumda tarih sadece siyasi bir malzeme olarak kalır. Sokak algısı şehrin
kültürü ile tanımlanır. İnsanlara doğdukları ve doydukları şehrin değil
çocukluğunun geçtiği şehrin hafızasında daha çok yer bulduğu ve unutulmadığı,
dolayısıyla sosyal yapısının ve kültürün etkinin belirlenmesine vesile olduğunu
söyleyebiliriz. İşte çocukluktaki bu etkiler
hayatlarına yön verecek kavramlarla şekillenir. Şehir bilinçaltımıza
işlenir. Ve asla ihanet edemeyeceğimiz ruhsal bir eşimiz olur. Yaşanılan
sokaklar şehrin bir parçasıdır. Anılarımız hep o sokaklarda gerçekleşir ve bir
ömür boyu hafızamızda yer bulmaya devam eder.
Korku, huzur ve güven belirleyici
unsurlardır daima. Ve yaşantımıza yön verir. Özellikle şehir bireylerin sadece
kültür dünyasını değil, kişilik yapılarını da biçimlendirir. İnsan fıtratı
gereği doğada bağımsız özgür dür. Fakat şehirde sosyal çevre içinde belirli
kurallara uyarak yaşar. Şehrin mimari, tarihi ve kültürel yapısına sahip
çıkmayan toplum geçmişine de sahip çıkamaz. Şehir ancak kültürüyle korunur.
İnsan doğal hayatta yaşama yeteneğine sahip
bir varlıktır. Ama sosyal bir varlıktır aynı zamanda. Topluluk halinde yaşamaya
yöneliktir. Şehirler hem toplumlaşmalarına ve hem de doğal çevredeymiş gibi
yaşama isteklerine üst seviyede cevap verir. Şehir insandan ortak ve birlikte
yaşama kültürü ister. Ama aynı zamanda
bireysellik kazanma isteklerini de yerine getirme imkanlarını sunar. Şehir
insana hem tarih, hem sosyal ve hem de kültür varlığı olma özelliğini kazandırma
aracıdır.
Şehirler sahip oldukları ayrıntılarıyla kimlik
edinirken, insanda yaşadığı yere benzer. Suyuna, toprağına, her şeyine.
Şehirler; insana ait ayrıntılarla derinleşir, dallanıp budaklanır. Ve şehirde
artık ruhumuzun somut halini alır.
Bir şehrin yeri zikredilirken insan
zihninde bir şeyler canlanıyorsa o şehir kimliklidir. Mekke, Medine, Kudüs,
Konya, İstanbul gibi. Şehir ve İnsan ilişkisi anne- çocuk ilişkisine
eşittir.
Çarşamba’da geçti; Murat’ın
çocukluğu ve gençliği. Kestirme konuşmayı, kabadayılığı, küfür etmeyi o
sokaklarda öğrendi. Her gün yaşanan cinayet olaylarının içinde, belde silahla
dolaşmayı orada öğrendi, orada sevdalandı. Çarşamba Teksas diye ünlenmişti.
Bunun faydasını Malatya Ziraat Okulunda ve ileriki yaşamında gördü ister
istemez.
Dalıp gitti mahzun gözlerle Murat
geçmişine. Çocukluğunu ve gençliğini taşıyordu sanki denizin dalgaları.70 ine
merdiven dayamış bir çınarın dallarında gülücükler açmıştı, yapraklar oynaşıyordu
hafif esmeye başlayan rüzgârda.