İtibar bir sunumla tutuklu ve tetiklenmiş her münferit hece; her mütereddit gece.

 

Geceden kasıt aşkın azası.

 

Aşktan kasıt; kayıp tebaamın yasası.

 

Şimdi billur bir su diliyorum Tanrı’dan ve soytarı gökyüzü düşürüyor maskesini.

 

İçim azıcık ezik.

 

Fazlasıyla da eksiğim.

 

Bir kanayan yaramda da saklı değil hani tüm gizim.

 

Yanlı ve köz yüklü bir sunumla ihya ederken yüreğin izinde kayıp leşini ölü şiirlerimin, ben bir çocuk kadar telaşlı bazense yenik düşmüşken hicvine aşkın…

 

Zar tutan bir künyem yok, azizim.

 

Düne gebe yüreğimde yarın minvalli tomurcuklara haizim.

 

Ne hazandan yana derdim ne de mevsimi olmayan kalemin doğasına aykırıyım.

 

Ben ki; bir ayrık otuyum aşkın hurafelerinde dolduruşa gelen bir hezeyan ve kopuk düğmenle görünmesin diye bağrım içimdeki safsatayı uyuttum da geldim yanına bağdaş kurduğum şiirin en şirin cümlesine âşık bir Leyla gibi, közümü közledim de geldim Mecnuna kavuşmayı filan da talep eden bir yaren değilim asla.

 

Canım yanmalı hem de en alasından.

 

Ne gam, demeyi öğrendim ve sevgilinin yüreğinde mahşeri tattım yaşarken.

 

Nakşeden bir heceyi kulağından tutup da getirdim bu yazının başına aslında baş bilinen ayaklara filan da kapanmadım ne de ayakların baş olduğu deyişine itibar etmedim bir ömür.

 

Ben bir başağım, sevgili.

 

Hem de baş aşağı…

 

Bayağı da âşık bir tereddüdüm ben aslında en çok kendine muhalif bir şiir ya da şaibeli bir sunum da değilim hani.

 

Benim mizacım ne soluk ne soyguna mahal verir.

 

Ben kibirli bir yalnızlığım belki de en çok sevdiklerine uzak; en çok sevdiklerine yakın ve yangın.

 

Köhne bir geçitte es veriyorum.

 

Bir dehlizde ise kundaklanıyor bağlaçlarım.

 

Ben aşk tarikatının mürşidi bir yanılgıyım, sevgili.

 

Tıpkı seni yanılttığım gibi ama en çok kendini yanıltan ve sadece Tanrısına sadık ve âşık senden çok önce.

 

Senlik bir mizacım da yok zira senden çok farklıyım oysaki ruh ikizini ararmış insanlar.

 

Buldum işte buldum: ama en çok da kendimi seni sevdikten sonra.

 

Sevgiyi lav edenleri lanetledi evren.

 

Kehanet böyle buyurdu/buyurmuş.

 

Sonrasının afakî açılımında aşkı da rahmet belledik madem.

 

Bir de matemimi nasıl nasıl kundakladı faniler.

 

Örselenen ruhuma kancayı takan bir araz ile gölgemi kaybettim ben ansızın.

 

Zifiri karanlığa teslim oldum ne de olsa içimdeki ukdeydi beni aydınlık kılan.

 

Karanlığın sefasını sürüyor içimdeki aydınlık bir de yasını filan tutmuyorum hani yaşayan ölülerin ne de olsa ben yaşattığım kadar ölü her biri.

 

Mizacıma gelince…

 

Farklı olduğumu kabullendim artık sanırım sen de ve bu yüzden çıkmıyor sesin.

 

Sağlık olsun, azizim.

 

Ne de olsa Pişekâr bir coşku ile yeşeriyorum aşkın tarhında.

 

Tanrı affetsin tüm günahlarımı ve recm ettiğim kaygılarımı da saldım boşluğa sanırım ben beylik bir günahıyım kalemin az sonra kırıp yeniden yeşerecek satırlarımla yarını ilah bir düş’e benzettiğim tıpkı kimsele benzemezken seni en çok sevdiğim yanılgısına düşsem de zaman zaman…

 

Sevgiden muzdarip yüreğimle nasıl ki iflah olmam…

 

Dördüncü noktayı da sen koy bu kez.

 

Yarına Allah kerim.

 

 

 


( Dördüncü Noktayı Da Sen Koy. başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 19.01.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.