*
alacakaranlık bir sisin içinden geçiyorum
nefesime musallat
katran ve kurum
griye çalan şehir sokakları, uzun bir süre boyunca ince bir karın altında göğü kaplayan duman izin verdiği müddetçe
köklü bir değişim geçiriyorum
havaya yayılıyor kömür kokusu
kurum ve katran soluyor gök
*
içeri sızıyor birkaç rüzgar kaçkını
ruhun uçsuz bucaksız sıkıntılarında
eski bir aşkın hayaleti salınıyor
zihnime yerleşen problemler silsilesi
kah ordan kah burdan
atmosfer kül renginde
puslu bir sis yumağının arasında ilerliyorum
zangır zangır titreyerek dolanıyor
*
bir boğuk ses ağlar gibi ta uzaklarda yalnız
kısık bir ses gözyaşsız, çığlıksız zemheride gri duman gibi cansız
gökyüzü buzlu cam gibi renksiz
hırıltısını duyar gibiyim karşı tepelerden
havada taze kar kokusu var
sadra serpiliyor onca saat, onca zaman
tesadüfen dizlerim tir tir,
alnımda boncuk boncuk soğuk ter,
nereden baksan saçma
tüfeğin saçması gibi dağılmışım ortalığa
*
anlaşılan bu kış çok şiddetli geçecek
adımımı attığım her yere soğuk taşıyor rüzgar
bahçedeki ağaçların kahverengi yapraklarını hırpalıyor
felaketin kollarına sürüklüyor her birini
hayatlarını zindana çeviriyor
gök içindekileri döktükçe fırtına şiddetleniyor
fırtına şiddetlendikçe kar yağıyor
kar, don, tipi
gökyüzü renginde üç karış buz
beynimde dörtnala koşuyor
kopup gelen birkaç korkunç uğultunun
imdat çığlıklarını duyuyorum
peşi sıra, ardı sıra
daha fazlası … daha da fazlası
öyle sersemler ki
dinecek gibi … susacak gibi değil
*
pencere aralıklarından,
kapı altlarından,
görünmez çatlaklardan rüzgar doluyor içime
camlar sallandıkça şıkır şıkır …
böğrümde büyükçe bir öksürük boğuluyorum
zor, çok zor ocak ayı
anlaşılan bu kış zorlu geçecek
hey kar alevi
hey rüzgarın hızı
hey vaat edilmiş soğuk
hey gökten inen sesler
topunuz gelin…bekliyorum
*
redfer