Her yerde kavga, savaş ve talan varken cenneti hayal et diyorlar. Cennet nasıl bir yer acaba? Eğer dünya olmasaydı, cennet olur muydu, insan olmasaydı Kabe ve Kur’an yaratılır mıydı? Kıyamet diyorlar, dünyada insan yaşamı son bulacak, hesap ve sorgu günü başlayacak! Dünya aynı mı kalacak, şekli mi değişecek… Bu kadar sorgu ve sualin, hayal etmek üzerine çıktığı bir gerçek… Yani hayal etmek, sorgulamak demek, sonuçlarını görmeyi arzulamak, ele avuca bir şey geçmiyorsa, bu ölüm gelmeden, boşu boşuna ölmek demek!


Hayal et diyorlar, bir nebze yaşadıklarını unutursun, belki uyuşurusun… Kim diyor bunu, politikacılar, sömürenler, zenginler… Hani fakirsen, sende zengin olursun, hani emir kulu olmakla bir gün sende emredersin, şiir ezberlersen, sende şiir yazarsın! Kısa bir heyecan, aşırı yağmurdan meydana gelen heyelan, sonunda zarar ve ziyan… Tek yaşanan! 


Hayal ile başlıyor gerçek kavga, o hayalde isyan var, aldatan yar var, dost var…  Birileri çalıyor aşk dolu temiz kalpleri, attırıyor kirletmek için hapları… Zehir illaki haplada olmuyor ki, çekiyorsun sigarayı, eroini hayale dalıyorsun… O hayal öyle gerçekçi hissettiriyor ki, haşhaşiler gibi bir ömrü çalmaya hazır! İranlılar gibi savaşta çocuklara mayın tarlasında yürü diyorlar, vardığınız yer cennettir ve çocuklar ölüyor… Gerçek askerler mayından temizlenmiş araziyi ölmeden geçiyorlar. Umut vaat edenler, hayatta kalıyor! 


Umut oluyor bankadan kredi-faiz almak, kredi kartından nasılsa alabiliyorum diye çokça alış-veriş yapmak, reklam yapıyorlar, istediğin andan falan bankadan hemen para çek diye! Sanki bu alışın karşılığı yok, bedavaymış gibi…En sonunda ya ödersin diyorlar, ya da hapishanede yatarsın. Banka verdiği paranın karşılığını alıyor, o kar ederken, umut verdiği kişiler adeta yerin dibine giriyorlar. 


Umut ne zaman sömürmüyor biliyor  musunuz? Her yaptığınızı kul olarak yapıp, böyle okuyun deyip, O ilahi öğüde kulak verip, dürüstçe çalışıp, helal yoldan yiyip içip, sabır edenlere… Kur’an göre yaşayan ve Allah’a güvenenlere! O kişiler, dünyadan umut beklemiyor, sırtını dünyaya dayamıyor, israf etmiyor, dayı aramıyor, haksızlık yapmıyor, yalan söylemiyor. Asla umutta vaat etmiyor. Ancak o umudu kendi kendine doğal olarak buluyor, ilahi öğüde sırtını her yaslayan, onu yaşadıkça, varlığını hissediyor yaşamında… Son görüyor, sonuç görüyor… Hem dünyada rahat ediyor, hem de sorguya inanıp, Allah’ın rahmetini umarak, onun aşkına ererek… aşka - cennete kavuşuyor. Bu yazdıklarımı yaşıyoruz, bunlara kimse yabancı değil… Ama ne yazık ki her şeyi bildikleri halde hala umut tacirlerinin peşinde helak olup gidiyorlar! Sömürülüyor ve aldatılıyorlar! Hala ilahi söze değil, sonu hüsran olacak hayallerin ve vaatlerin peşinde gitmekten geri durmuyorlar… Allah islah eylesin, hidayet versin. Benim elimden yazmaktan da başka bir şey gelmiyor.


Saffet Kuramaz   

( Umut Dağıtan Tüccarlar başlıklı yazı safdeha tarafından 29.12.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.