Gönlüme kurulan kara çadırdı
Ne güleni vardı ne bahtiyarı
Yakıyor dedikçe meşin kırbacı 
Vurdu da sineme sarmadan gitti  

Sevdaya düşen bilmezdi nazı 
Ne  silahı vardı nede pusatı  
Aşkın  imbiğinden  acı şarabı
Doldurdu kadehe içmeden gitti 
 
Ne gözyaşı dindi ne bitti yası
Kabuğun altında paslı bir yazı 
Evvelsiz ahirsiz büyük ustayı
Elinde kalemle görmeden gitti 

Karların altında sarı başağı
Yağmurdan sonra çıkan kuşağı
Ter içinde her dem söken şafağı
Sevdadan gayrı sanıpta  gitti 

Tükenen ömüre  olmasın çare 
Kana banıldıkça her gün nevale 
Ateşe uçarken gülen pervane 
Kanadım dal gibi  kırıpta gitti 

Yokuşsuz yolda bekleyen hancı 
Gurbette sılada vermez mi sancı? 
Yürekten duvara sızan feryadı 
İsimsiz sanıpta gülüpte gitti 

Sevda'nın böylesi gelmesin başa 
Ne düşmana dilerim nede gardaşa
Bir bakış ardında ki sinsi yılana 
Yar diye seslendim duymadan gitti 

Neylesin bu yetim hercai yâri 
Şenlensin bahçesi tütsün ocağı 
Birgün  çağırınca   canın ortağı 
Bir helallik olsun almadan gitti..

Ümit Seyhan

(Eski Türk örfünde acısı, kaybı olan, kara çadır kurardı..)
( Kara Çadır başlıklı yazı Ümit Seyhan tarafından 19.12.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.