Bir doğum gerekiyordu bu karanlık kente.
Öyle bir aydınlık olmalıydı ki,
Geceler de gündüzler kadar ışıl ışıl olmalıydı.
Sabahındaysa,
Sarı saçlı bir çocuk gibi güneş doğmalıydı mesela.
Seher vakti uçuşan kuşların kanatlarında,
Rüzgarın ılık nefesi olmalıydı.
Ve ben kendi ellerimle gitmeliydim ölüme.
Oysa şimdi batık bir gemiyim.
Limana varmadan tükendi nefesim.
O eski halimi çok özledim.
Tabuları yıkmadığım zamanları arıyorum.
Bu hırçın dalgalar arasında çok örselendim.
Neden büyüdüm hiç anlamıyorum.
Kaç anıyı daha hiç etmem gerekiyor.
Mutluluğu yaşayabilmem için.
Ya da kaç güneşli gün satın almalıyım.
Üzerimden çekilsin diye bu kara bulut.
Geçeceğini bilsem,
İnan tuz basardım yüreğime merhem yerine.
Bu kadar da olmaz dediğim ne varsa,
Bu kadarla yetinmeyip daha bir acıttı yüreğimi.
Kendime küstüğüm oldu.
Ve dahi yaşama kafa tutmayı bıraktım.
Ölümü almak istedim koynuma.
Vereceğim son nefesi herkesten gizleyerek.
Ve seni ey yaşama sevincim!
Kimseye göstermedim içimde öldürerek…