Daha küçüklükten beri yarışmaları çok severim, hakeza iddiayı da ben beni bildim bileli ve de İsmail olalı beri. Henüz bebe iken ağaçlarda ki güvercinlere taş atardık atmaya emme, daha o zaman akıl ben diyeyim beş karış siz deyin on karış on beş karış havada. Arkadaşım Necmi'de benim kafada zaten. İddialaşırdık kim en çok kuş vuracak diye. Ta ki yoldan geçen fötr şapkalı bir amca ''Oğlum etmeyin gitmeyin öldürmeyin garipleri sonra cehennemde yanarsınız'' diyene kadar. İşte o saat kafama dank etti. Geçtim aynanın karşısına kendime sövüyorum sayıyorum, bir de tükürdüm aynada ki bene, baktım o da bana tükürüverdi yine döndüm kendime ve de Necmi'ye ''Oğlum bu saat bıraktık kuşlara kışt kışt demeyi ve taş atmayı''deyiverdim...

Bir gün yine bizim ev de Necmi ile sünepe sünepe otururken kafamda şimşekler çaktı, döndüm Necmi'ye ''Gel birader hızlı pantolon don giyme çıkartma yarışması yapalım''dedim. Necmi'nin gözleri parladı meğer o da haylazlık da benden altta kalmaz, fazlası var eksiği yok ''Tamam birader yapalım amma kimseler olmasın sen ile benden başka utanırım sonra'' dedi. Döndüm ''Kimse olmaz birader ben de utanırım haniyse'' Aldım elime düdüğü bir öttürdüm başladık zırt pırt don giyip çıkartmaya, pantolon giyip çıkartmaya. Bir iki derken benim ufaklık bir takıldı fermuara yandım Allah ki ne yandım. Necmi'de tutuştu sıkıştı kaldı, biz doğru pederin yanına. At gibi hem kişniyorum hem koşuyorum emme. Peder bey de homur homur kestiriyormuş öğlen uykusunda. Benim canhıraş feryatları duyunca hışımla bir irkildi''Ne oldu ula ne zırlıyorsun ağaçtan mı düştün, araba mı çarptı, darbe mi oldu'' diye söylenmeye başladı. Benim halimi de görünce doğru kaptı beni köyün hem berberi hem de kadrolu sünnetçisi Ziya Amca'ya. Ziya Amca cin gibi bir adam baktı fermuardan kurtaramıyor babama döndü ''Bahane ile sünnet edelim şunu''dedi. İsmail olaraktan canım acıyor, ortalığı velveleye veriyorum ama her şey boş nafile. İki koluma iki kişi girince, az buçuk anladım ki benim ufaklığın ucu gitti gider, gidiş o gidiş. Bebe aklımdan neler geçiyor neler. Bunun düğünü vardı, para yapıştırması vardı, Karagözü Hacivat'ı vardı, tatlısı böreği vardı tüh ki ne tüh!

Başka bir gün kadim dostum Necmi ile yine iddiaya girdim. Döndüm Necmi'ye ''Ben ne içersem içer misin birader yıkılmacasına amma''dedim. Necmi'de delifişek zaten ''Tamam birader varım''dedi. Daha o zamanlar ortaokuldayız. Girdik bizim köyün bakkalı Hasip Ağabeyin dükkânına döndüm ''Bir su ver en klorlusundan Hasip ağabey'' dedim. Necmi'de aldı peşine ''Bir kola ver ağabey''dedim. Necmi'ye de bir tane. Üstüne bir de limonata içtik yine, peşine bir sade gazoz en Uludağlısından. Baktım Necmi de şarteller atıyor yavaş yavaş. Döndüm Hasip Ağabeye ''Bir toz deterjan ver ağabey oradan en Tursillisinden ''dedim. Necmi dondu kaldı. Açtım kapağını havaya kaldırdım, kafayı bozdum dökeceğim ağzıma. Necmi döndü bana ''Yürü git Allah aşkına gördüm gördüm ama senin gibi dişlileri sıyırmışını da daha yeni görüyorum az git de hava al hava beynine oksijen gitsin oksijen'' dedi. İşte böyle bizim iddia hikâyelerimiz iddialıyım yani iddia konusunda sonuna kadar. Benim adım İsmail nerede iddia varsa ben oradayım. İddia olsun da İstanbul Boğazını bile geri geri yüzerek geçerim, geçemesem de geçmeyi denerim harbi ha...

( İddia Olsun Yeter Ki başlıklı yazı AhmetZeytinci tarafından 26.11.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.