Asla sonlanmayacak ufkun hizasında, deşifre ediyorum tüm mevsimleri.

 

Uyruğu olmayan ve uyluğu kayıp mısralar gezegeninden sesleniyorum.

 

Hangi tentenin altındayım da rencide edilen hayallerin sunumuna nokta koydum?

 

Hayal kurmaktan imtina ediyorum belli ki olmayacak düşlerin hayatıma engel teşkil etmesine sebep oldum bunca zaman.

 

Bunca zaman ve bunca mekân gezip görmediğim neresi kaldı ki?

 

Coğrafyalar saltanatını sürerken; ben onaylanmayan kimliğime rakamlar atıyorum sonra da göğün kuşaklarında ben bir gök kuşağına müdahil olmak adına engelsiz koşuyorum.

 

Devrik satırlarında dirlik kaygısı.

 

Ne aşkın hitabesi ne de insanların sevebilme yetisi.

 

Nakşeden iklimde ben Kasım’dan yana telaşlıyım ilk günden beri.

 

Mevsim devingen bir sıcaklık atadı. Belki göğün terennümü donup kaldı yüzünde göçmen kuşların ki onlar da geç kaldılar benim gibi.

 

Hangi kuşağa ve hangi yarım adaya gitmeli ki kazan kaldıran hüzün mevsimini bir nebze de olsa ben aldatayım?

 

Zamandan yana sancılı değil aslında mekândan yana da belki illet bir gösterge içimde devinen sarkacın ibresine emsal teşkil edecek.

 

Bir yangını ihbar ediyorum acil çıkışta hangi kırmıza araba gelecek de öğütecek içimdeki ritüeli?

 

Ölümsüz olmadığım için mutluyum en azından yoksa nasıl dayanırdım sonsuzluğa kadar cehennem denen olgunun bilfiil yaşatıldığına tanık olduğum bu yerkürede, nasıl uyuturdum çocuk yanımı ve ölü çocuklarımdan kalan son hediyeyi nasıl saklı tutardım eline geçmesin diye iblisin?

 

Hangi tanık?

 

Hangi sanık?

 

Hangi hâkim?

 

Hangi suçtan yargılanacağım yine bu gün?

 

Karamel renginde doğurgan acılardan ördüğüm bir mersiye yine kundaklanan gölgemde ben yaşama savaşı verirken, hangi öngörüde saklıyım?

 

Muhafaza ettiğim bir sayaç adeta.

 

Zemzem suyu ile yıkanmış bir kova telaş, ben hep sevdiklerime riayet ederken sevilme kaygısından da çok uzak.

 

Bostan korkuluğu gibi tüm yüreksiz işçiliği bir azap başlığı altında birbirine iteleyen insanlar ve menfaatler.

 

Bir tetikçi adeta içimi ihbar eden ve yanlı bir şiir.

 

Belki de maktulü olmayan bir cinayet.

 

Soytarı bir sitem de olabilir için için en çok da kendime kızdığım.

 

Paslı tadında dilimin ben bir gövde gösterisi yapmıyorum ki üstelik sevgiden yana kastı olanlara da asla bir gönderme değil.

 

Varsa yoksa içimdeki tarlada, nadasa aldığım düşüncelerim ve yine bir bostan korkuluğuna dönüşen tanrısal sıfatları insan ırkının.

 

Ayan beyan soyutlandığım; bir ahraz gibi sürüklendiğim.

 

Menşei olmayan bir kaygı mıyım da ben mütemadiyen sağ gösterip sol vuranların kayıt altına aldıkları bir sorgu hâkiminden yediğim fırçaları da hesaba katmadan soluklanıyorum?

 

Göğün ve yerin mimarı; aşkın ve evrenin tek sahibi yine konuşlandığım umut deryasında soluduğum havayı ters yüz edip duygu bombardımanında tezahürat yapan bir şiirden de alacaklı adeta.

 

Tetikleyen duygularımı… zamansız bir sevinç gösterisi belki de işinin erbabı kim ise saygımla yaklaşıp kendime de pay çıkarmak adına yine o yetilerinde izafi sıfatların vurduğu sol yakam.

 

Bir terennüm misali sevdiceğim bir yalan bile olsa ben yine inanmaktan geri durmadığım üstelik ölümüne sevdiğim bir bulut misali dolandığım boşlukta kelamı da selamı da eksik etmeden yaşamaya şerh düştüğüm üstüne üstük tüm kırgınlığıma sadece O vakıf iken ve de yanımdaki tek güç.

 

 


( Acil Çıkış... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 17.11.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.