Nazenin bir fısıltı düşüyor yorgun kaldırımlara ve iç gıcıklayıcı bir tekerlek sesi adeta az sonra infilak edecek motorun tasasını yüklenmiş sihirli bir şifre adeta bir iklimi bir de geçirdiğim evrimi yok saydığım.

 

Makbulü mademki yorgunluğun, o sitemkâr gülüş…

 

Muteber demek ki kelamla ilgili alıp veremediğim değil de alacaklı olduğum cümleler yine ruhumun nadasa bıraktığım tarlasında, ben soyut bir acı olmakla mutluluk arasında gidip geldiğim.

 

Kesiflerin derinliğinde bir de vukuat öncesi sebepsiz yere gerildiğim ve asla da izah edemediğim o devasa yüreğimde ben kıblemde doğurgan yüreğimle bir batında sayısız çiçek açtığım.

 

Öncesi var ya da yok.

 

Hem ötelenmiş olmanın bir sunumu da yok.

 

İfade güçlüğü çekmiyorum artık ve patavatsız gülebiliyorum ama sadece kendime: irkildiğim her sekans ve vurulduğum her zerrem bir de münafık baykuşun tünediği karanlık penceremde ben ışık emsali bir bir anlatırken içimdeki nükteleri.

 

Elzem bir çağrı belki de az sonra kapıma ulaşacak acil şiirin çıkış yaptığı şair kapısı.

 

Yorgun bir düş hatta ve hatta bir bir sıraladığıma başlık bulamadığım ve ben kanat açtığım her ruh sızısı için bir içimlik mutluluk ısmarladığım o pervasız ve dikiş tutmaz yüreğimde aklıma mukayyet olmak adına ser verip sır vermediğime dair üşengeç bir iklimken karaborsa hayallerim.

 

Nifak sokulası bir farkındalık ve tüy diken sıra dışı bir olasılık.

 

Bir kadının yorgun bedeni.

 

Bir adamın unutkan beyni.

 

Bir çocuğun daha kaybolduğu… ve gerisini getiremediğim yine mazlumdan yana iken tasam.

 

İrkildiğim kadar gerçek dışı her olay ve her insan.

 

Durduk yere birbirini karalayan lehçelerde nasıl oluyor da insanlar nutuk atıyor yerli yersiz ve göğün kaygan zemininde hala kuşlar mı gagalıyor delik bulutları?

 

Seyrüseferindeyim madem… ah, bir de yok yere üzmesem kendimi.

 

Sevip de sevilmeyi filan da dilemiyorum hem ne de başımı okşayacak bir aferin.

 

Terennümlerim kundaklanmışken bir ömür.

 

Sicilim temiz olsa da leke çalınmış olsa da.

 

Ve bir bir içlendiğim…

 

Ve bir bir dışlandığım…

 

Ve bir bir yüzüme kapanan kapılardan üstüne üstük kovulduğum.

 

Lades dediğim bir düşün arka odasındayım ve çok karanlık oysaki düş erbabı yüreğimde hep fısıldıyor melekler.

 

Kayıt altına alamıyorum insanların sunumunu.

 

Kayıt altına alamıyorum mahşer öncesi kalabalığı.

 

Ve ben bir lahit dillendiriyorum ne zamanki tebessüm etse aydınlık ve aşka bata çıka yürüyorum üstelik kendimi bildim bileli…

 

Bu ne perhiz? Bu ne lahana turşusu, diyenlerin yalancıyım ne de olsa yüreğimin git dediği yere gidemiyorum belli ki yönümde bir karışıklık söz konusu ve yol alamadığım kadar göze de alamadığım kaçışlarım…

 

Haykırışlarım ki tek duyan O.

 

Söylemler insan ırkının yüreğini siyaha boyayan yine de güneş balçıkla sıvanmıyor.

 

İdame ettirmek adına varlığımı.

 

Kuytularında ruhunda gezintiye çıkıp ansızın kendime rast geldiğim.

 

Sevip de irkildiğim.

 

İrkilip arkama bakmadan kaçtığım.

 

Dilendiğim rahmeti zaten Yaratan sunarken ve ben aşkımı içimde yaşarken üstelik beşeri bir aşktan çıkıp da yola evreni sahiplenme dürtüme eşlik eden yaşama sevincim yine de evet, yine de…

 

Bir ikilem doğuruyorum her an.

 

Hep hayata çapkınca gülümsediğim hem de ölümü sık sık zikrettiğim.

 

Bünyem kaldıramıyor ne de olsa öyle ya; durduk yere birbirine eziyet yapan ne çok kinli yandaş ve aşkı başka duygularla harmanlayıp kirletmeyi becerenler…

 

Asla da iflah olmayacağım nasıl da aşikâr ve ben ruhuma örttüğüm o tente sayesinde tüm sevgi iklimlerini tek günde yaşıyorum ve boyutsuzluğumun mecrasında bir düş’e düşüyor yolum yine ne de olsa ben bir düş yangınıyım en çok da içimde infilak eden duygulardan arda kalan sayısız ışık huzmesi…

 

 

 

 


( Bir Batında Sayısız Çiçek Açtığım... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 15.11.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.