“Kestane gürgen palamut/ Altı yaprak üstü bulut.
Gel sen
burda derdi unut./ Orman ne güzel ne güzel…”
Şiir, ormanın
güzelliğini, insanların gönlünde hümanist duygular çağrıştığını fısıldıyor.
Lakin bölgemizin köylerinde durum öyle mi? Son 20-25 yıla kadar bölgemizde
ormanların güzelliğinin farkında bile değildik. İşten-güçten başımızı kaldırıp
şöyle bir çevremize bakmaya “Yeşili görmeyen gözler renk zevkinden yoksundur.”
sözü doğrultusunda yeşillik denizi ormanların güzelliğinin seyretme duygusu
henüz yeşermemişti köylünün gönlünde.
Köylerimiz tipik orman
köyüdür. Doğa cömert davranmış ormandan yana bölgemize. Gökyüzüne direk köknar
ve ladin ağaçları bir orman denizi oluşturur. Kudretten bitip büyüyen çam ağaçlarının
ihtişamı da övgüye değer güzelliktedir. Sadece iğne yapraklılar mı var? Hayır. Kayın mı, gürgen mi, karaağaç mı dersin her
çeşit yayvan yapraklı ağaçlar da süsler ormanlarımızı. Meşe, kavak… daha
niceleri.
Köylünün biricik kaygısı geçinmek,
ipin ucunu bir araya getirmek olmuştur sadece. Ormanların güzelliğini idrak
edecek ortam yoktu. Ektiği ürünleri, bağda-bahçede ıslatmadan, çürütmeden
yetesiye devşirme işi gönlünce sonuçlanacak mı? Beslediği küçük ve büyükbaş
hayvanlarla ilgili beklentisi gerçekleşecek mi? Havalar nasıl gidecek? Çayırlar,
ekinler yetesiye göğerip köylünün yüzünü güldürecek olgunluğa erişmesi en
önemli beklentiydi. Kaygı konuları buydu yıllarca.
Köylünün büyük
çoğunluğunun geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Kaygıları da yaptıkları bu
işlerle ilgilidir. Oysa ormanlarımız tarifsiz güzeldir. Bir güzel havada
eşle-dostla kırlara açılıp, ormanların derinliğine dalıp piknik yapmak gibi bir
alışkanlık oluşmamıştı. Köylerde biricik eğlence sadece köy düğünlerinde işleri
yüz üstü bırakarak az da olsa eğlenebilme olanağı elde etmekti.
Köylünün iş zamanı bir
saati bir güne, bir günü birkaç haftaya bedeldir. Biçilen otlar ve sapları
(buğday-arpa başakları) kaldırmakta biraz ihmalkârlık edilirse yağan yağmur işi
berbat eder. Hele havalar uzun süre bozuk giderse işte o zaman yandı keten
helvası. Islanan ot ve saplardan hayır gelmez. Ört ki, ölem…
Ormanlarımıza nazire
olacak düzeyde köy içlerinde, çayırlarda bolca meyve ağaçları vardır.
İlkbaharlarda meyve ağaçlarının renk renk çiçek açması köyün güzelliğine büyülü
bir hava katar.
Ne çok meyve çeşidimiz
var. Erikten vişneye, kirazdan kaysıya, cevizden incire, elma-armudun her
çeşidi meyve bahçelerimizi süsler. Köylerimizin birçoğu adlarını meyve ve orman
çeşitlerinden almıştır. Çamlıca Köyü, Meşeli Köyü, Kirazlı Köyü, Erikli Köyü,
Dutlu Köyü, Elmalı Köyü, Armutlu Mahallesi, Cevizli Köyü…Tüm bunlar gerek
ormanlarımızın, gerek meyve bahçelerimizin ne kadar gür ve çeşitliliğine
örnektir.
Ormanlarımız geniş ve
güzeldir. Lakin güzellikler baki kalmıyor doğada. Köylerde konutların yapı
malzemesi yıllarca ormanlardan sağladı. Sadece konutlar için mi ormana müracaat
edildi? Hayvan barınakları, samanlıklar içinde boy boy ağaçlar kesildi. Haydi,
evler için tahta kullanıldı nispeten az ağaç zayiatı oldu. Ya ahır ve
samanlıklar için! Ahır ve samanlıklar için ise 25-30 cm, 35-40 cm çapında ağaçlar
olduğu gibi kullanıldı. Acımazsızca ağaç katli yaşandı.
Ailesi uzak batı
kentlerinde oturan bir akrabanın çocuğu orman mühendisi olarak okulunu bitirip
köyde oturan dedesini ziyarete gelmişti. Genç mühendis dedesinin samanlık ve
ahır için kullandığı ağaçların çokluğuna hayret ederek:
“Dedem ne kadar çok
ağacın canı kıymış…” diyerek ormanların bilgisizce kıyıldığına isyan etmişti.
Köylerimiz orman köyü.
İnsanların geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır dedik. Lakin bazı köylüler ise
işin kolayına kaçıp ormandan geçimlerini sağlama yolunu tutuyorlardı. Hayvan
beslemek oldukça meşakkatli bir uğraş. Uzun ve sıcak yaz günlerinde ot
devşirmek gerekir hayvancılık için. Ayrıca hayvan gütme, kışın her gün
hayvanları besleme… Hiç kolay değil.
Ormandan geçinme
yollarının en katmerlisi kağnı arabası yapıp Ardahan köylerine satmaktı. Yıl
içinde bir ya da iki araba satınca evin bir yıllık yağ-peynir ihtiyacını
karşılamak mümkün. Bunun yanında tırmık-yaba, balta sapı, kazma-kürek çapa sapı
için ormana müracaat edip onlarca ağacın canına kıyılıyordu. Örneğin tırmık
sapı için genç köknar fidanları kesiliyordu. Elde edilen bu araçlar da yine
Ardahan köylerine bir biçimde pazarlanırdı.
Nihayet aradan yıllar geçti. Üretim ilişkileri
değişti. Köylerin nüfusu arttı. Araziler artan nüfus için yeterli olamadı. İnsanlar
köylerde geçinemez oldu. Batı illerine göçler başladı. Çeyrek asırlık bir süre
içinde köylerimiz büyük ölçüde boşandı. Okullar kapandı. Tarım alanlarına
traktör girdi. Kağnı arabaları tarihe karıştı. Tarım için ormana müracaat iyice
azaldı. Köylere dönen yurttaşlar yeni evlerini betonarme yapıyorlar artık. Ahır
ve samanlık yapımı için briket kullanılıyor.
Köylerimizde nüfusun
azalması ve tarım araçları için büyük oranda ormana gereksinim duyulmaması en
çok ormanlara yaradı. Ormanlarımız gürleşti.
Eski yıllarda orman içlerinde ada ada boşluklar vardı. Şimdi o boşluklar
tamamen kapandı. İklim de ormanların büyümesine uygun. Bol bol yağmurlar
yağıyor. Yağmurlar da ağaçların büyümesini daha da hızlandırıyor.
Günümüzde ormanlar iyice
sıklaştı. Ekolojik denge yeniden kuruldu. Bu arada eski yıllarda fazlaca
görülmeyen orman hayvanlarının sayısı arttı. Ayıların yaşama alanları
genişledi. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarımızda güle oynaya geçtiğimiz orman
içindeki patika yollarda yürümeye yürek gerek. Ormanlarımızı seyretmek, kuş
seslerini dinlemek, uygun yerlerde piknik yapmakla sağlanan ruh dinginliği
kelimelerle anlatılamayacak kadar güzel olmaktadır. Ve ormanlarımız artık
özgürce büyüyor.