Makale / Toplumsal Makaleler

Eklenme Tarihi : 13.11.2018
Okunma Sayısı : 1277
Yorum Sayısı : 0

    Adalet kavramının kaynağı ve dayanakları

     Kendi evinizde bir odada yalnız yaşıyorsanız; adalet anlayışınızı ve beklentilerinizi, ilişkilerinizi, yakın çevreniz, komşularınız şekillendirecektir ve yeterli olacaktır. Robinson Crusoe gibi bir adada yaşıyorsanız; toplumsal ilişkileriniz biraz daha genişleyerek, toprak, doğa ve hayvanları da dikkate alarak bir adalet duygusu/ruhu geliştirmek zorundasınız. Bir ailede, bir apartmanda, kentte, işyerinde, ülke planında ve dünya ölçeğindeki sosyal ilişkilerimiz, eylemlerimiz, talep ve iletişimimiz genişledikçe, sorumluluklarımız, hak ve ödevlerimiz yeniden şekillenmekte ve çeşitlenmektedir.

     Mağarada yaşar gibi davranamayız artık, özgürlüğümüzü kullandığımızı zannederken, çevremizdekilerin yaşamına kastediyor ve hareket alanını daraltıyorsak, işte o zaman adalet duygusu, kuralları ve yaptırımı devreye girmesi gerekiyor.

     Her şeyden önce, adaletin ruhu; sosyal barış, hakkaniyet, doğru ve gerçeğe ulaşma, geleceğe güven, toplumsal tedavi sağlayabiliyorsa, özüyle barışık hareket ediyor demektir.

“Adalet mülkün temelidir” cümlesi doğrudur fakat yeterli değildir.

“Adalet devletin temelidir” cümlesi de doğrudur ama bu mantık önermesi de noksan kalmıştır.

Adalet; sadece mülk ve devlete, ruh ve karakter, nitelik kazandırmak için mi vardır?

Adalet, sadece devleti ve mülkü yaşatmak ve korumak için mi vardır?

Adalet; hücredir, gendir, kandır, candır, mayadır, elektir, filtredir, terazidir.

Mülkün sahibi ve devleti yöneten özne de; zaten insandır.

İnsanı düzeltirsek, her şey düzelir. Adalet duygusunun ilk yerleşeceği yer, insan kalbi ve beynidir.

O zaman daha geniş bir genelleme yapmamız gerekiyor:

adalet, insanlığın ve evrenin temeli ve mayasıdır”

Irmaklar temiz aktığında, denizler kirlenecek diye korkmaya gerek kalmayacaktır.

     Günümüzde hukuk kuralları; bilimsel gelişmeler, evrensel deneyimler, ihtiyaçlar, sosyolojik ve psikolojik hareketlilikler, yeni mantık ve felsefe akıl yürütmeleriyle yeniden şekillenebilmektedir.

Suç ve ceza kavramların genel tanımı değişmese de, her yüzyılda yeniden detaylandırmak gerekebiliyor.

     Tüm insanlar, melek gibi masum yaşayabilseler, belki de kural, kısıtlama, hak arama, cezalandırmaya pek gerek kalmayacak. Herkes şeytanca yaşamış olsa, zaten adaletin bir hükmü kalmayacak. Bu varsayımların hiç birisi olmayacak elbette.

Biz adalete ihtiyaç hissetmeli, güvenmeli ve teslim olmalı ve onu hakkıyla yaşatmak zorundayız.

     Adaletin gücünü, kaynağını nereden almaması gerektiğine açıklık getirirsek, nerelerden beslenmesi gerektiği de ortaya çıkacaktır.

Adalet, kural ve ölçülerini bir dini öğretiden aldığında; uygulanacağı toplumda, farklı inançlara sahip bireyleri kapsamayacak, eşitlik ilkesiyle ters düşecektir. İnanç kişisel ve hür iradeyle belirlenen bir tercihtir. Birey inanç tercihini değiştirdiğinde, adaletten mahrum mu kalacaktır?

Adalet, kural, hak ve yaptırımlarını, hükümleri, bir milliyetin beklenti, örf ve geleneklerine göre belirlediğinde, yine kalıcı ve kapsayıcı olamayacaktır. Farklı milliyetten iki bireyin, evlenerek aile oluşturduklarını düşünün. Bir aileye iki farklı adalet anlayışı mı uygulayacağız?

Adalet mekanizmaları, kurul, kural ve hükümleri; bir felsefi inanç, mezhep, din, tarikat, cemaat, siyasi ideoloji ekseninde, yörüngesinde, atmosferinde şekillendiğini/ şekillenmesi gerektiğini öngörmek/kabullenmek, insanlığa ve geleceğine yapılabilecek en büyük ihanet olur.

     Böylesi durumlarda, yönetim erki, siyasal güç, ekonomik güç, askeri güç, inanç birliktelikleri,

baskın lobi faaliyetleri ve dayatmalarla, adaletin ruhunu lekelediklerinde; her dönemde adaletin rengi de farklı olacaktır. Tartı, terazi, suç tanımı, ceza anlayışının içeriği de değişecektir.

Adalet; ellerde oyuncak, korkutmak için sopa, susturmak için aparat, menfaate alet edilen bir sistem haline gelebilecektir.

     Bu nedenle, toplumdaki bireylerin yüksek sosyal bilinci, birikimi, felsefi dolgunluğu, mantık öngörüsü, yaşamı ve evreni anlamlandırma yetisi, toplumsal fayda öngörüsü, bilimsel yeterliliği çok önemlidir. Bu birikimler toplumda yaygınlaştığında, adalet duygusu da peynir ekmek gibi her aileye

misafir olacaktır. Diğer türlü adalete ihtiyaç ve güven; bireylerin, zihinsel gündeminde yer alamayacaktır.

 

Adaletin kapsamı ve kuralları; mevcut güçlere ve konjonktüre göre değiştiğinde, bugün takdirname alıp alkışlandığınız bir eylemden, yarın idamla yargılanmayacağınızın garantisi yoktur.

     Farklı zamanlarda, adalet ve hukukla ilgili yazdığım özdeyişlerimi paylaşayım:

     Hukuk herkese aynı işlemezse, huzur duvara toslar. 09.02.2006

Adalet yok ise; Merhamet, dilencidir. 22.09.2018

Önce Ahlak, adalet, mantık ve kaliteye, kutsal inanç hassasiyetiyle inanalım, teferruatta anlaşmamız kolaylaşır. 05.11.2018

Felsefe, mantık ve sağduyu; ilke ve ölçü olarak aktif değilse, adalet ve ahlâkın da pek değeri kalmıyor.

25.10.2018

Mantık, sağduyu, hukuk ve zarafetle uyuşmayan hiçbir şeyle yol arkadaşı olamam. 06.08.2018

Mantığı, sağduyuyu tükettiğimiz zaman;

demokrasi, hukuk, adalet, hakkaniyet ve zarafetin, tutunacak dalı kalmaz. 03.07.2018

Hak ve adalet kavramları, insanlık terazisinin iki kefesinde dengeli olmalıdır. Hak ettiklerimizi adaletle tartmalı, başkalarının hakkını, hukukunu gözetirken de ölçümüz adalet olmalıdır.

Adaletsizlik en basit anlatımla; bir fidanı güneşten mahrum etmektir. 18.03.2018

Bilim, felsefe ve mantıktan sınıfta kalanın; adalet ve ahlak anlayışı da yarımdır.04.06.2018

Önce ahlâk ve adalet ayağa kalkabilirse; Demokrasi, özgürlük, eğitim, kalkınma, insana saygı hazırola geçer.06.05.2018

Ahlâkın ve adaletin; "fakat, ama, şayet, lâkin"i olmaz. Böyle bir şart ile şekillenen düşünce ve eylem; zan, kin, korku ve evham ile hareket ediyor demektir. Bu bir uçurumdur, çukurdur, çıkmaz veya dar bir sokaktır.Kimseye kalıcı ve kaliteli bir yaşam sunamaz. 05.05.2018

Dünya tarihi gözlemlerimden şu kanıya vardım:

Bilim, etik, sağduyu, adalet, estetik ve felsefeden beslenemeyen siyasi ve din merkezli iradeler; insanlığın baş belasıdır. 04.05.2018

Tarafgirlik toplumun her alanında hükümran olursa; adalet, ahlâk, akıl, asayiş ve anlayış devre dışı kalır. 16.01.2018

Hukuki vicdanın ilk şartı safi bir ahlâktır.

Öyle içten bir bakış açısıdır ki o, kendi cebini boşaltsa da, kendi yolunu daraltsa da adaletin gereğini yapar. 28.12.2017

Hukuk, adalet dağıtamıyorsa, zulüm hükümdar olur. 10.09.2014

Kendi ayağına çivi batınca hatırlanan değil, bir ucu sana dokunsa bile gerçeği haykırabilmenin adıdır hukuk. 27/02/2012

Adalet, ahlak ve mantık, toplumda gerektiğince yer edinmişse, aç kalmaya razıyım.

 

13.11.2018

Ali Rıza Malkoç

#armozdeyis

www.arm.web.tr

 Samsun

 

( Adalet Kavramının Kaynağı Ve Dayanakları başlıklı yazı Ali R.MALKOÇ tarafından 13.11.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.