Yüreğime perdelendi sensizliğin iniltisi
Mevsimler muzdarip, öksüz şimdi eylül
Kalmadı artık yalnızlığın asırlaşmış bahanesi
Gel gayrı, hicretine muhtaç bu deli gönül
Sürgününden habersiz yüreğim, o şehla gözlerine
Şimdi güldestedir gamzelerin, yanakların lalezâr
Hangi bahar denktir ki o karanfil gözbebeklerine
Görmeyince gönül çeker derinden bir ah u zar
Gelmelisin, acze düştü son nefesinde yağmur
Hüzün bedesteninde kelepir satıldı gülüşüm
Şimdi nefes ketum, hayat son deminde mahmur
Gel gayrı, bari anlam kazansın yokluğunda ölüşüm
Şimdi göğe bak, yıldızlar dökülsün avuçlarına
O gül yüzün, ressamların hayalinde yatan resim
Rüzgâr değse bile kıskanırım, o mağrur saç uçlarına
Sorarlarsa bana, bil ki yüreğindir kaldığım adresim
Ellerimden tut, kurtar bu ıstırap tünelinden
Bu vahşi zemheride sensizlik yüreğime ağırlık
Biliyorum, sükûta gömülecek gönlüm dilinden
Gel gayrı, felaha kavuşsun bu muamma çığlık
Muhabbetine müebbet kıl, bakışlarına eyle esir
Yüreğime sert kelepçeler vurulsun, kirpiklerinden
Binbir güzelin bakışı senin kadar eylemez tesir
Biri de ben olayım ömür boyu sevdiklerinden
Gel artık, başkasında demlenmesin kirpiklerin
Bak gecem aya küs, gökyüzü yıldıza yabancı
Merhemi olur belki, pervasız ağrılarıma gözlerin
Gel gayrı, dinsin bu kalbin Hira’sında çektiğim sancı
SAMET AKÇAR