Otelin mermer duvarlarına akşam güneşinin son ışıkları düşmekte, pencereler ışıldamaktaydı. Bahçe kapısının önüne genç kadın motosikletiyle yanaşıp park etti. Demir kapının kanatları kendi kendine açıldı. Otelin ihtişamı bahçenin düzeni kadını büyülemişti. Attığı her adımın keyfini sürerek otel girişine kadar yürüdü. Orta yaşlı bakımlı adam kapıya çıkıp kadını karşıladı. “Hoş geldiniz Melanie.” Melanie elini yavaşça uzattı. “Merhaba Bay Mcnufinn.” Adam Melanie’nin parmaklarını gözlerini Melanie’den ayırmadan öptü. “Uygun görürseniz sizi verandamızda ağırlamak isterim. David diyebilirsiniz.” Melanie kendini ne kadar sıksa da gülümsemesini engelleyemiyordu. David önde Melanie arkasında pencere çerçevelerinin restorasyonu için kurulmuş iskelenin altından verandaya geçtiler. Korkulukların hemen yanındaki beyaz masaya yerleştiler. Garson yanlarına yavaş hareketlerle sokuldu. Neredeyse heceleyerek konuşuyordu. “Ne alırsınız?” diye sorarken bakışlarını Melanie’ye çevirince Melanie donup kaldı. David araya girdi. “Bize kahve servisi açabilirsin Bruce.” Garson başını onaylar anlamında sallayıp masadan ayrıldı. Melanie merakla arkasına dönüp garsonun yürüyüşüne dikkat kesildi. David “Çok etkileyici değil mi?” diye sorarak Melanie’yi önüne döndürmeyi başardı. Melanie el çantasından ses kayıt cihazı çıkarıp David’in önüne bıraktı. “Gözlerime inanamadım. Otel çalışanlarının tamamının robot olduğu söylendiğinde bu kadarını beklemiyordum.” David arkasına yaslanıp bacak bacak üstüne attı. Kendinden emin ses tonuyla “Yapay zekada standartları artık biz belirliyoruz. Üstelik otelimizde projemizi hükümetle ortak yönetiyoruz.” Garson fincanları koyarken tepsiyi dengeyi sağlayacak şekilde döndürüyordu. Servisini bitirip David ve Melanie’yle göz teması kurarak istekleri olmadığından emin olup masadan ayrıldı. Melanie’nin gözleri sirkte gösterileri hayranlıkla izleyen küçük çocuklarınkinden farksız parlıyordu. David istediği gibi devam eden röportajdan memnun kahvesini yudumlarken Melanie ciddileşti. David zor yutkundu. “İnsan kaçakçılığı yaptığınıza dair suçlamalarla ilgili ne söylersiniz? Hükümet kaçakçılığın neresinde?” David’in suratı asıldı. Fincanı bıraktı. Cevap verecekken iskeleden aşağıya bir adam düştü. Melanie çığlık çığlığa masadan kalktı. Adamın yanına koşturdu. Kafatası açılmış kan göl oluşmuştu. Adam kıpırdamıyordu. Melanie taş kesmişti. Kekeliyordu. “İnsan, insan.” David’e döndü. David’in kılı kıpırdamıyordu. Melanie boğazını yırta yırta bağırdı. “Ölmüş.” Garson soğukkanlı tavırlarla iskeleye geldi. Melanie’ye baktı. “Robot ölmez.” Eğilip adamı ayaklarından kavradı. Sürükleye sürükleye götürürken akan kan iz bırakıyordu. David ‘gördüklerinde şaşılacak bir şey yok’ anlamı taşıyan vurgularla “Kullanılmayacak hale gelen vücuttaki bilinç başka bir vücuda aktarılır. Bir tür reenkarnasyon diyebiliriz. Böylece tecrübe kaybı olmaz.” Melanie’nin kulakları uğulduyor söylenenlerini anlamıyordu. Sarsılmış bir halde masaya döndü. Oturmadı. Çantasını aldı. David ayaklandı. “Sizi başka bir gün tekrar misafir eder sorularınızı cevaplarım.” Melanie’nin koluna girip bahçe kapısına kadar eşlik etti. Melanie ezberlenmiş hareketlerle motosiklete bindi. Yola çıktı. Otel arkasında ufalırken sağlı sollu ağaçların dizildiği yolda karanlığa doğru ilerliyordu. Yol tek şeritten biraz genişti. Üzerine doğru gelen kamyonun ışıkları yolu aydınlattı. Melanie sağa çekip durdu. Kamyon sallana sallana yanından geçerken başıyla takip etti. Kamyondan kurtulunca gaz veriyordu ki kasa brandasının altından bir elin uzandığını fark etti. Başka bir el uzanıp sarkan eli içeriye çekti. Melanie farı söndürüp kamyonun peşine takıldı. Kamyon otelin arkasına dönen yola girdi. Melanie’nin korkudan ağzı kurumuştu. Kamyon yavaşlayıp kapıda durdu. Şoförle yardımcısı kabinden inip kasanın arkasına yürüdü. Kasadan aşağıya iri kıyım adam atlayıp kapağı açtı. Şoförle yardımcısı brandayı sıyırdı. Kasada bir deri bir kemik onlarca insan birbirlerine sarılmış bekleşiyordu. Şoför bağırdı. “Boşaltın!” İnsanlar yorgun bedenlerini zoraki hareket ettirerek indiler. Bir araya toplandılar. Adamlar çoban köpekleri insanlar koyun kapıdan içeri girdiler. Melanie dualar mırıldanarak peşlerinden koşturdu. Gizlenmeyi başarmıştı. Tavanı basık bir kişinin tek başına yürüyebileceği koridorda sessizce takibe koyulmuştu. Koridor geniş bir alana çıktı. Kamyondan inenler tel kafese sokuluyordu. Başka bir grup dev ekranların önüne sıralı demir koltuklara elleriyle ayaklarından sıkıca bağlanmış, başları kayışlarla sabitlenmiş, at gözlükleri takılmış, kulaklıklar geçirilmişti. Ekranlarda sağa sola sallanan köstekli saatlerin görüntüleri oynuyor, kulaklıklardan belli belirsiz telkinler duyuluyordu. Yeni gelenler sessizce yere çökmüş başlarını kollarıyla dizlerinin arasına sokmuşlardı. Adamlar kafesi kontrol edip koridora döndüler. Gözden kaybolduklarında Melanie saklandığı köşeden çıkıp demir koltuklara bağlanmış grubun arasına girdi. Eğilip gözlerine baktı. Gözler ekrandan başka bir yere bakmıyordu. Melanie aceleyle arka cebinden telefon çıkardı. “Kahretsin çekmiyor.” Selfi moduna geçirdi. “Şu anda insan kaçakçılığıyla suçlanan David Mcnufinn’in otel mahzenindeyim. Çalışanların hepsi sözde robot deniliyordu.” Telefonu oturanlara çevirip serum şişelerini, açılmış damar yollarını gösterdi. “Hükümetle yürütülen projeyi anlamak imkânsız,” derken başına çuval geçirildi.


David hamağa uzanmış gözleri kapalı yavaş yavaş sallanıyordu. Üzerine birinin gölgesi düştü. “Bay Mcnufinn.” David gözlerini açıp doğruldu. “Teşekkürler Bruce.” Melanie limonata bardağını tepsiden alıp uzattı. David bir yudum içti. Ağzını arka arkaya şaplattı. “Tam kıvamında Bruce.” Melanie arkasını dönüp yürürken David kendi kendine güldü. “Bruce.” Melanie durdu. “Yeni vücuduna alışabildin mi Bruce?” Melanie ayaklarına baktı. “Topuklularla yürümek zor.” “Sana kadın adı koymalı. Melanie fena değil.”

( Yapay Kimlik başlıklı yazı E.Kirişçi tarafından 25.10.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.