Metruk ev kurumuş ağaçların yükseldiği bakımsız bahçenin arka köşesinde sessiz sedasız bekliyordu. Paslı bahçe kapısına iki adam geldi. Öndeki avukattı tanıdı. Arkadaki delikanlıyı bir yerden hatırlayacak gibi oldu. Avukat paslı kapının anahtar deliğine avuç içiyle birkaç defa vurdu. Kapı açıldı. Delikanlı küçük adımlar atarak avukatın arkasından yürürken gözünün önünde babasıyla top oynadığı, koştururken yere kapaklandığında annesinin kanayan yeri silip öptüğü, sünnet cemiyetinde incir ağacının yanına süslü yatağının kurulma anları canlandı. Avukat pantolon cebinden anahtarları çıkarıp evin kapısını açtı. Kapının açılmasıyla hava hareketlendi. Tüller perdeler uçuştu. Delikanlıya döndü. Delikanlı sanki başka bir dünyadaydı. “Metin, dondun kaldın.” Avukat salonun ortasına yürüyüp durdu. Metin peşi sıra geldi. Tozlu ahşap kokusu ciğerlerine doldu. Metin çarşaflarla örtülmüş kanepelerden üçlü olanına oturdu. “Salih abi başlayalım istersen.” Avukat evrak çantasından çıkardığı dosyayı açıp sesli okumaya koyuldu. “Çeşitli türlerde on bir adet yağlı boya resim, beş adet İran halısı…” derken Metin ‘yeterli gördüğünü’ anlatan ses tonuyla “İmzalayacağım yeri göster Salih abi.” Elini kaldırdı. Avukat dosyayı uzatırken diğer eliyle ceketinin iç cebinden tükenmez kalem çıkarıp verdi. “Ev artık senin. Hayırlı olsun.” Metin imza atıp ayaklandı. Dosyayı avukatın koltuk altına sıkıştırdı. Kapıya kadar eşlik etti. Avukat bahçede yürürken arkasından kapıyı örttü. Yandaki odaya yöneldi. Eli kola gittiğinde duraksadı. Küçük bir çocuk koşturarak arkasından gelip önüne geçti. Hızla kolu indirip girdi. İçeriden öfkeyle bağıran erkek sesi duyuldu. “Eşek sıpası kapı çalınmadan girilir mi!” Çocuk başı eğik çıktı. Görüntü kayboldu. Metin gülümsedi. Kapıyı tıklatıp ittirdi. Çalışma masası, sandalye, büyük dünya küresi aynı yerlerindeydi. Attığı her adımda zemin gıcırdıyordu. Masaya yanaştı. Sandalyeyi çekip oturdu. Masanın tozunu üfledi. Ayağını uzatınca ‘tokkk’ sesi çıktı. Eğilip ne var ne yok yokladı. Tahta bir sandığı çekerek çıkardı. Ayaklarının arasında duran sandığın kapağını kaldırdı. Eski, ağır kitaplar, paslı çakı, gümüş gövdesi kirlenmiş köstekli saat, bir camı kırık gözlük. “Babamın küçük hazinesi.” Kitapları alırken gözüne yağ lambası ilişti. Kitapları bırakıp yağ lambasını aldı. Serçe parmağını soktu. “Yağ da var fitil de.” Eli pantolon cebine gitti. Çakmak çıkarıp ateşledi. Alev fitile değince ışık odayı aydınlattı. Lambayı masaya bıraktı. İçeri babası girip kucağına oturdu. Arkasından ağlaya ağlaya annesi geldi. Babası masada beliren kitap yığınından bir tane almış sayfalarını çeviriyordu. Annesi pencerenin önüne yere tebeşirle çizilmiş yıldızı işaret edip kitapların arasında kaybolmuş babasına yalvarıyordu. Babası dinlemiyor sürekli bir şeyleri fısıldayarak tekrarlıyordu. Annesi kitabı elinden çekip yere fırlatınca babası kalktı. Annesine tokadı yapıştırdı. Annesi sustu. Gözleri yaşlarla dolmuştu. Yanağını ova ova odadan çıkarken çocuk koşarak içeri girdi. Annesi çocuğu tutup kucakladı. “Baba, babaaa” Odadan çıkarken babası çekmeceyi açıp çakıyı aldı. Annesini eşikte saçından yakaladı… Metin üfleyip lambayı söndürdü. Görüntüler silinip gitti. Lambayı tuttuğunda bakır gövdenin sıcaklığını, üzerindeki kabartmaları parmaklarında hissetti. Göz hizasına kaldırdı. Kabartmalar kalın toz tabakasının altında kalmıştı. Ovdu ovdu. Aniden lambanın ucundan beyaz bir duman üfürüldü. Tavanda bulut toplandı. Nane kokusu genizlerini yakıyordu. Bulutun içinde cezbedici, akıl karıştırıcı, yürekleri hoplatan ses yankılandı. “Dile benden ne dilersen!” Metin pencere önüne baktı. Babası yıldızın ortasına oturmuş çakıyla bileğini kesiyor, annesinin vücudu eşikte hareketsiz uzanıyordu. Çocukla göz göze geldiler. Metin işaret parmağıyla lambanın ucunu tıkadı. Bulut dağılıp kayboldu.
( Dejavu başlıklı yazı E.Kirişçi tarafından 21.10.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.