Anladık, tamam tamam herkes ekonomik
sıkıntıdan payını alıyor, geçim darlığı çekiyor, ancak bu durumda saygısız
olmayı gerektirmiyor, sevgiyi akıldan çıkartmamız sonucuna götürmüyor
bizleri... Son senelerde toplumun büyük bölümü kredi borçlusu... Ya ev almış,
ya araba almış ya da her ikisini birden almış. Başka başka işleri için tüketici
kredisi kullanmış vs. Hal böyle olunca geçimde zorlaşıyor, seçimde...
Tuzu kuru olan belli bir kesimin dışında, zorlanan zorlanana ekonomik olarak.
Böyle olunca da herkes patlamaya hazır barut fıçısı konumunda... Öğretmen okula
geliyor bunun acısını öğrencilerden çıkartıyor zaman zaman. Amir daireye
geliyor memurlarını ya da sekreterini haşlıyor. Patron işçisine çıkışıyor. İşçi
kendinden aşağıda çırak ya da kalfa varsa onlara trip atıyor...
Saygı da azaldı sevgi de, hoşgörü ise yerlerde sürünüyor. Böyle mi olmalıydı?
Nerede nezaket, kibarlık, incelik? Trafikte insanlar dalgındır, hata yapabilir,
hemen arabadan inip de karşıdakini hırpalamak mı lazım? Sevinmeli insan cana
zarar gelmediği için... Alttan almayı çoğumuz beceremiyoruz toplumumuzda... Bir
anlık gaflet sonucu yirmibeş yıl cezaevi hiç de iyi bir alışveriş değil...
İş hayatında yüzlerce insan ile muhatap oluyor insan. Her kişiyi aynı oranda
sevdiğimiz, ilgi gösterdiğimiz söylenemez tabi ki ancak yine de saygıyı
yitirmemek lazım. Saygı sevginin de önünde olmalı her daim... Unutmamalı ki
''Tatlı söz yılanı bile deliğinden çıkartır.'' Ayrıca da her karşınızda ki
insana da yılan gözüyle bakmayın sakın. Sert insanların içinde bile bazen
yumuşacık bir kalp vardır, bunu sakın unutmayın...
''Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.'' derler. Başka bir deyiş ile az laf çok
iş yapmak lazımda diyebiliriz. Meclisimize, siyasi kişiliklerimize bakıyorum
orada da sinirler gergin. Herkes birbirine laf ile terbiye, ayar vermeye
kalkıyor. Kendini eleştirme cesaretini gösteren çok az politikacımız var
gibi... Oysa ki toplumları ilerletecek mekanizma eleştirinin varlığıdır.
Eleştiriye katlanamayanların hem kendileri hem de toplum ile sıkıntıları vardır
mutlaka...
Suyun sakinleştirici etkisinden çoğu kere yararlanmaya çalışmalı. Yoksa, ona
bağır çağır, öbürüne trafikte yanlış yaptı diye küfret, okulda çocukları haşla,
hatta haşlamakla da kalma cebir ve şiddet uygula... Bunlar çağın çok gerisinde
kalmalı artık. Yangına körükle gitmek kimseye bir şey kazandırmaz. Ha
gardiyanlar ve cezaevi müdürleri de aç mı kalsın, diyorsanız, o da sizin
bileceğiniz iş. Hayat her şeye rağmen değer verilmeyi hak ediyor...