Sür eşeğini Niğde’ye geçti Bor’un pazarı… Demiş atalarımız, boşuna değil bu laf. Eskiden gece on oldu mu insan uyur, sabah namazı vaktinde  kalkar. Öğleye kadar pazar dahil her işini yapardı. Sabah, seherinde rahmetini sokaklara döker, küfeleri taşıyan hamallar rızkını alırdı. 


Artık gece bir olmadan, hatta iki olmadan uyunmuyor, sabah namazında kalkmak zor geliyor, çarşı pazar işi öğlene doğru, saat onbirden sonra kurulup başlıyor, karanlık çökeceği zaman yoğunluk kazanıp, alış veriş bitiyor. İşinden gelen kişiler soluğu pazarda alıyor. Uyku uyunmayınca da, sabah namazı kazaya kalıyor, ruhta depresyon başlıyor, işlerimiz rast gitmiyor, unutkanlık başlıyor, başlayacağımız güne sıkıntıyla yine mi … Diyoruz.


Bu son model şehir yaşantısının adıdır. Ne sokakta ki, ne sitede ki, ne metroda ki birbirini tanımıyor, selam vermiyor, genellikle serviste ve metroda yarım kalan uykumuzu tamamlıyoruz. Bir kaç kişinin kitap okuduğunu görebilirsiniz, eğer rast gelirseniz.


Kadın ırmakta çamaşır yıkamıyor, süt sağmıyor, hayvanları çobana teslim etmiyor, tandır yakmıyor, tarlaya gitmiyor, çocuk bakmıyor, yemek yapmıyor… Ne yapıyor peki, erkek gibi çalışıyor, erkek gibi eve yorgun geliyor, lokantada yemek yiyor, çocuklarını kreşten yahut bakıcı kadından işten çıkınca alıyor. Kadının imajı oldukça değişti, saygın ve erkekle eşit şartlarda üretken çalışıyor. Değişen bir tek bu değil, eğer eşiyle sorunlar yaşıyorsa, çocuklara aldırış etmiyor, kısacası erkek kahrı çekmiyor, boşanıyor. İşi var, kazancı iyi… Özgür bir kadın işte!


Kadın özgür olmalı ama anne de olmalı… Kadın, fıtratına uygun hareket etmeli, ince olmalı, her şeyi düşünmeli, yapıcı olmalı… Erkekte maço olmaktan çıkmalı ve kadına saygıyı öğrenmeli… Her cins, çağdaş yaşam şartları ne gerektiriyorsa onu yapmalı! 


Bizim yaşlardaki kişiler, bu hızlı değişimi öyle hızlı yaşadık ki… Köyde büyüdük, şehirde olgunlaştık! Erken uyumanın, seherde kalkmanın ne demek olduğu biliyoruz. Ne kadar faydası olduğunu tecrübe de ettik. Ama bizden olanlara bunu aktaramadık maalesef… Erken uyumuyor çocuklar, çünkü biz geç yatıyoruz. Geç uyuyunca çocuklar, büyüyorlar ama bedenlerinde ve ruhlarında olgunlaşmayan parçalarla… Hiç bir şeyin değerini bilmeden! Yap dendiğinde, sen niye yapmıyorsun diyecek kadar, büyükleri kolayca sorguluyorlar. Bunu anlatabilecek kaç sabırlı ebeveyn kaldı ki… En nihayet ne yaparsan yap der gibi, uykusuz bırakıyoruz çocukları. Bir evde herkes kendi hayatını yaşar hale geldik… 


Ne bohça kaldı 

Ne davul zurna

Attık eskileri

Yetimler giysin dedik

İsrafın adı oldu bu da!

Attık gazeteleri, dergileri

İnternet yeter dedik

Sanaldan doyar olduk

Günaha yazgı oldu bu da…


Bize bu yaşamı görmek ağır geliyor. Elden de yazmaktan, anlatmaktan başka da bir şey gelmiyor!


Bize de bizden olanlar diyorlar ki, “Geçti Bor’un pazarı sür eşeğini Niğde’ye…”  


Saffet Kuramaz

( Her Gelen Gün Geçmişi Mi Aratıyor Ne başlıklı yazı safdeha tarafından 15.10.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.