Hepimiz okullara gittik. İlkokulda kırmızı kurdeleler takarak büyük bir
hevesle okuma yazma öğrendik. Daha sonra da ortaokul ve lise, sonrasında
üniversite tahsili... Gazete okumak, kitap okumak, ara ara bir şeyler karalamak
edebiyat adına şiir adına, ne kadar güzel...
Bizim bu güzel ülkemizde ki çoğu zaman gelişmekte olan ülke diye de
adlandırırlar bizi bilumum çevreler, hiç eksik olmaz ekonomik sıkıntılar,
parasal darlıklar güzel yurdum Türkiye'de... Toplum da ekonomik sıkıntı da
olduğu zaman en aşağıda ki insandan en yukarıda ki kişiye kadar herkesin
asapları tavan yapmış duruma geliyor. Kısaca herkes birbirinin çanına ot
tıkamak, canına okumak için, okuma yazma bilse de bilmese de harekete
geçiyor...
Bu sinir harbi hemen hemen toplumun her kesiminde var. Adı harp ise de bu sinir
harbinde binlerce insan ölmese de bir çok insanın morali bozuluyor,
psikologların psikiyatrların yolunu tutuyor... Ruhu zedeleniyor... İnciniyor,
kırılıyor...
Teknoloji geliştikçe insanlar birbirlerine yabancılaşıyorlar. Koca koca
apartmanlarda kimse kimseyi tanımıyor. Asansör de bile tebessüm etmek artık
neredeyse ortadan kalktı... En ufak bir olumsuzlukta barut fıçısına dönüşüyor
insanlar...
Babanın işleri iyi gitmiyor, eve gelince hanımının ve çocukların canına okuyor.
Patronun kar marjı azalıyor, işçilerin canına okuyor. Komutanın ev de hanımı
ile problemleri oluyor, kışlaya geliyor askerlerin canına okuyor. Öğretmen
incir çekirdeği doldurmaz şeylere sinirleniyor, okulda öğrencilerin canına
okuyor... Bunlardan kurtulmak lazım en kısa zamanda... Herkes okusun tabi ki
bir şeyler de o okudukları gazete olsun, dergi olsun, kitap olsun... Nasıl olsa
eninde sonunda hepimizin ruhuna birileri Fatiha okuyacak. O gün gelene kadar
birbirimizin canına okumaktan vazgeçelim de dünya da insanlar daha huzurlu ve
mutlu olsunlar...
Rahmetli Barış Manço'nun Ayı adlı şarkısında geçerdi o cümle ''Oku bakiyim''
derdi Manço çocuklarda AAAYI diye tekrarlardı... En güzeli Allah'ın emri olan
''OKU'' hitabını merkeze alıp onun gereklerini yerine getirmek...