Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 9.09.2018
Okunma Sayısı : 2213
Yorum Sayısı : 10

9 EYLÜL ve EMİR  SULTAN  DERGAHI  HAZİRESİNDE YATAN BİR  VATAN  HAİNİ

Bugün  9  Eylül.  İzmir'in,  dolayısıyla  da  Türkiye'nin  düşman  işgalinden  kurtuluşunun  96.  Yıldönümü. Lakin  ben  bugün  sizlere  İzmir'in  düşman  işgalinden  kurtuluşunu değil  düşman  tarafından nasıl  işgal  edildiğini  anlatacağım.
-----------------------------------------------------------
Hazire cami alanlarında yer alan, etrafı çevrili mezar yerlerinin genel adıdır dolayısıyla da genelde  bu  alanlara  başta camiyi (  veya  dergahı ) yaptıran  şahsın  kendisi  ve  yakınları  olan kişiler  ve  aynı  zamanda  tarikat  şeyhleri,  dindar  hüviyetiyle  tanınan  ve  sevilen  kişiler  defnedilir.  Lakin  görün ki  İzmirdeki Emir  Sultan Hazretlerinin  defnedildiği  hazireye  tam  anlamıyla  vatan  haini  olan  biri  defnedilmiş.

Şimdi  hemen  itiraz  edecekler  olabilir ''  Hocam !  Emir  Sultan  Hazretlerinin  dergahı  da  türbesi  de  Bursa'dadır''  Diyerek.  Evet  doğrudur  ama  bu  Emir  Sultan  başka  bir  Emir  Sultan. İzmir'in  ilk  fatihi Umur  Bey'in  hem hocası,  hem  komutanı  olan Mükremeddin  Emir  Sultan...O  da bir  evliya.

Neyse,  işte  bu  kahraman evliya  Mükremeddin  Emir  Sultan'ın  dergahının  haziresine  1920  yılında  bir  hain  gömülmüş.  Hem  de  Yunanlılar  tarafından. Bu  hain  ise  tarihimize  Kambur  İzzet  Paşa  adıyla geçmiş olan bir  alçaktır.

Peki  Kambur  İzzet  Paşa  ne  yapmış  ki  bu  adama bu kadar  öfke  doluyum?  Ona  hem  hain  hem  alçak diyorum. Kim  bu  adam?

Yazıyı  uzatmamak  adına  nerede  doğdu,  hangi  okulları  okudu  fasıllarını  atlıyorum.  

Kambur  İzzet  Paşa çeşitli  illerde  valilik  görevinde  bulunduktan  sonra  11  Mart 1915 de Aydın  Vilayeti ve  havalisinin  valisi oldu. İzmir  de Aydın  vilayetine ( Eyalet demek  daha  doğru  olur  aslında )   bağlı  olduğundan  23  Mart'ta  İzmir'e  gelen  Kambur  İzzet  Paşa bu  ilin  valiliğini  de  üstüne  aldı ve  icraata  başladı.

''İcraata  başladı'' diyorum  ama  onu  oraya  getiren  aslında  İngilizlerdi.  Nitekim İngiliz Yüksek Komiser Yardımcısı Richard Webb daha Ocak 1919 da İngiliz Dışişleri Müsteşarlığına yazdığı özel raporunda şöyle diyordu: “ Görünürde ülkeyi işgal etmediğimiz halde, şimdiden valilerini atıyor veya görevlerinden uzaklaştırıyoruz.” Kambur  İzzet  Paşa  da  işte  bu  valilerden  birisiydi.

İlk  icraatı  olarak Milli  Mücadele  ruhu  ile  yazılar  yazan Anadolu  ve  Duygu  gazetelerini  kapattı. Yerel  örgüt  yöneticilerini  makamında  toplayarak  '' ”Herkes sizi İttihatçılık ve Bolşeviklikle suçluyor. Devletin bu nazik günlerinde İzmir’de huzuru bozmanıza izin vermem”  Sözleriyle  gözdağı  verdi. İzmir  Valisi  Nurettin  Paşa'yı  görevden uzaklaştırarak  yerine  kendi  kafasında  biri  olan Ali  Nadir  Paşa'nın 17.  Kolordu  komutanlığına getirilmesini  sağladı. 

Gelelim  İzmir'in  işgaline...

14  Mayıs  1919 da İzmir'in  işgal  edileceği  artık gün  gibi  aşikar  olmuştu. İzmir'in  Türk  ve  Müslüman  halkı  büyük  bir  tedirginlik  ve  öfke  içindeyken  Kambur  İzzet  Paşa Islahat  Gazetesi  muhabirine '' “Halkı endişeye sevk eden bu tutum, Barış Konferansında zuhur etmeyecektir. Bu söylentileri çıkaranlar,kötü niyetli ve hayali geniş kimselerdir. Endişeye mahal verecek bir durum yoktur”  diyordu.  Kankası  Nurettin  Paşa  da  '' “Sadrazam Damat Ferit Paşa ile konuşulmuştur. Babıali’de işgal vukuuna dair bir malumatımız yoktur. Amiralin notası, mütareke hükümlerindendir ve doğal olarak kabul edilmesi gerekir” demekteydi.( Burada  bahsedilen  Nota İngiliz  Amirali  Galthorp'un Damat  Ferit  Paşa'ya ( Osmanlı  Başvekili )  İşgal değil sadece müttefik güçlerin bazı inzibat birliklerinin emniyet  ve  asayişi  temin  amacıyla kıyıya çıkacağını,  bunlar  arasında  Yunan askerinin  de olabileceğini bildirmesinden  ibaretti. Mütareke  yani  Mondros  Ateşkes  Antlaşmasının  7.  Maddesi  gereği  İtilaf  devletleri  güvenliklerini  tehlikede  gördükleri her  yeri  işgal  hakkına  sahipti. )  

14  Mayıs  1919 da Kambur  İzzet  Paşa  gelen  giden  heyetler,  halkın  heyecanı,  baskılar  derken  iyice  bunalır  ve  sonunda  açıklamayı  patlatır“İşgal haberi doğrudur, lakin işgal hakkında Babıali’den bir emir almadım. Ama müttefik devletlerden bu konuda bir yazı geldi. İşgal sırasında yapılacak aşırılıklar ve taşkınlıklar memlekete zarar verebilir, kan dökülebilir. Bu nedenle sükunetimizi muhafaza edelim.''

14  Mayıs 1919 akşamında Bahri Baba Parkında (Maşatlık=Yahudi mezarlığı) bir protesto gecesi düzenleneceği her türlü imkanla halka duyurulur. Gece on binlerin katılımıyla muhteşem bir protesto mitingi düzenlenir. Ama bu miting yapılırken, kolordu komutanı Ali Nadir Paşa da sorumluluğunda bulunan tüm subayları toplayarak durumu onlara anlatır, direniş gösterilmemesini, istendiğinde silahların teslim edilmesini ve birliklerin karargahlarından dışarı çıkmamalarını ister  ve hatta subaylarından bu konuda yazılı taahüt bile alır.

Geldik 15  Mayıs 1919 Sabahına

Gece yapılan mitingle oluşturulan yeni bir heyet, 15 Mayıs sabahı sat 6 sularında yine İzzet Paşa’nın yanına çıkar ve durumu sorarlar. İzzet  Paşa, “Ben dün akşam İngiliz amirali ile uzun boylu konuştum: Konuşmalarımdan çıkardığım sonuç ve hissiyatım, İzmir’de kesinlikle bir işgalin gerçekleşmeyeceği yönündedir. Belki müttefikler buraya, aynen İstanbul’da olduğu gibi polis kolları çıkarabilirler, belki de bunların içinde Yunanlılar da olabilir .Bunun sebebi, İttihatçıların azınlıklar hakkında son günlerde yaptıklarıdır. Fakat kesinlikle söyleyebilirim ki,İzmir’e bir tek Yunan askeri çıkmayacaktır”. der. Ancak  tam  bu  konuşmaların  olduğu  saatlerde  Yunan  askerleri  İzmir'e  çıkmaya  başlamışlardır  bile.

İzmir  Metropoliti  Hristomos'un  karaya  çıkan  Yunan  askerini  takdis  etmesi, İzmirli  Rum  kızlarının  Yunan  bayrakları  ile  Yunan ordusunu  sevinç  çığlıkları  içinde karşılaması, Hasan  Tahsin  ve  ilk  kurşun  olayı,  ''Zito  ( Yaşasın )  Venizelos ''  diye  bağırmadığı  için  kafası  dipçik  darbeleri ile  parçalanarak  şehit  edilen  Albay  Süleyman Fethi Bey olayı  çok  bilinen  olaylar  olduğu  için  o  kısmı da atlıyorum.

İşgalin başlamasıyla birlikte Yunanlıların yıllardır bekledikleri fırsat ellerine geçmiştir. 28 yüksek rütbeli olmak üzere 100 subay, 540 er ve binlerce sivil yaka paça limandaki Patris gemisinin hayvan ambarlarına tıkılmıştır. İlk gün şehit olanların sayısının 2.000 kişi olduğu pek  çok  kaynakta  mevcuttur.

Yunanlılar,  bir  Yunan  Subayının  da  itiraf  ettiği  gibi : '' “ Mutaasıp domuz Türklerin kafalarını vücutlarından ayırıyoruz…Vardığımız köylerde batıl Türk inancının simgeleri olan minareleri ve mescitleri dinamitle havaya uçuruyoruz…Memleketimizi, Fatihin sülalesinden gelenlerin derya gibi akan kanlarıyla temizliyoruz “  ruhuyla hareket  ederken  İngiliz  Elçiliğine  sığınmış  olan  İzzet  Paşa  halen  şerefsizliğe  devam  etmektedir. Nitekim  İzmir'de  kan  gövdeyi  götürürken o  hâlâ  zamanın  Köylü  Gazetesine  '' “İzmir olayları büyütülüyor…Yunanlılar, itilaf devletlerinin kararını uyguluyorlar. Bazı kötü niyetliler İzmir’in Yunan tarafından işgal edildiği söylentisini çıkardılar…Bu yalandır, tekzib olunur.” Diyebilmektedir. Yunanlılar  tarafından  tartaklanan  oğluna ''  Evladım  Seyfi ! Zito  diye  bağır''  derken  hâla  nasıl  olup  da  ''Yunan  İşgali  diye  bir  şey yok''  diyebilmiştir  anlamak mümkün  değil.

Nadir  Paşa  Peki?

Albayı  Süleyman  Fethi  kahramanca  şehit  olurken  elinde  beyaz  bir  bayrakla  Yunan  askerlerinin  karşısına  çıkan Nadir  Paşa rütbesiz  bir  Yunan  askerinden  nadir görülen iki  tokat  yiyerek  yere  serilmiş,  ardından  da  kıçına  tekme  yemişti. 

25  Haziran  1915

İzmir'in İşgalinin  üzerinden  yaklaşık  kırk  gün  geçmiştir  ama  Kambur  İzzet  Paşanın  şerefsizliğinde  bir  gram  eksilme  olmamıştır.  O  hâla   bir  bildiri  yayınlayarak  şöyle  demektedir:

 “Yunan’ın işgal ettiği yerlerde, şimdiki politikamızı bilmeyen bazı kötü niyetli ve sorumsuz kimselerin rehberliği ve teşebbüsleri ile bir takım saldırgan hareketler düzenlendiği anlaşılmaktadır.(  Kuvay-i  Milliye  Hareketinden  bahsediyor )  Bunun zararlı ve acıklı sonuçları açıklanmaya muhtaç değildir. Bu nedenle, başından beri yaptığım öğütleri ve bildirileri doğrulayarak şu noktaların bilinmesini zaruri görmekteyim:

1) Çete veya gönüllü olma yoluyla bu yönde yapılacak her türlü teşebbüs, bizim için maddi ve manevi yönden büyük zararlar vermektedir. Buna kalkışanlar çok büyük bir sorumluluk altına gireceklerdir.

2) Bu kargaşa ve bunalım hali tabii ki daha fazla devam edemeyeceğinden ve Allah’ın acıyıp yardım etmesiyle çok yakında sona ereceğinden  bu tür zararlı hareketlerden kesinlikle kaçınılmalı, halk ağır başlılığını ve sükunetini koruyarak günlük işlerini döndürmeye çalışmalıdır”

Allahının  acıyıp  yardım  etmesi? 

Düşmanına  karşı  tek  bir  kurşun  bile  atma,  koyun  misali  boynunu uzat kasabının  bıçağına,  sonra  da  kurtuluş  için reçete  olarak  ''Allahın  acıması  ve  yardımı '' de. Atatürk'ün  ''Gaflet,  dalalet ve  hatta  hıyanet''  dediği  şeyin  tam  olarak  somut  bir  örneği...

5  Ocak 1920

Kambur  İzzet  Paşa  bir  kalp  krizi  sonucu  geberdi gitti.  Cenazesi  ise Yunan hükümeti tarafından, korgeneral rütbesine ulaşmış bir asker cenazesine eşdeğer tutuldu ve devrin askeri ve mülki erkanının katıldığı muhteşem bir törenle İzmirdeki  Emir Sultan Dergahı Haziresine defnedildi.

Kalp  krizi  geçirip  öldüğü  anda  göğsünde  Yunanlılar  tarafından  verilmiş  olan Anoteron Taksiarhis nişanı  bulunmaktaydı. 

Sondan  bir  önceki  not: 

İzmir'in  düşman  işgalinden  kurtuluşu 1938  Yılına  kadar  ''Kurtuluş  Bayramı''  olarak  ve  oldukça  görkemli  şekilde  kutlanmışken  sonraları  iki  üç  şiir,  üç beş  nutukla  geçiştirilmiş.  Şimdilerde  nasıl  kutlanıyor  bir  bilgim  yok.

1938 e  kadarki  kutlamalarda  gazeteler  genelde  şu başlıkları atmışlar   ve şu   yorumları  yapmışlar  İzmir'in  Kurtuluş  Bayramı  ile  ilgili  olarak:

 “Cihanın bir milletine nasip olmayan, cihanın hiçbir milletinin yaratamayacağı bu zafer bayramı…”, 

”Vatandaş!  9 Eylül senin en mesut günündür. Sana bugünü gösterenleri unutma!”, “9 Eylül 1338’de ( 1922 )kahraman Türk süvarileri mızraklarının ucunda yalınız İzmir’in değil, tekmil Türkiye’nin zafer ve halas beratlarını getirmişlerdi.”
 
“Dokuz Eylül İzmir’in düşman işgalinden  kurtulduğu gündür diyorlar, hayır dokuz eylülde kurtulan İzmir değildi, bütün Türkiye idi.”

“9 Eylül’de yalnız İzmir kurtulmadı, bütün bir husumet dünyasının ölü zannettiği Türk milleti        9 Eylül günü var olduğunu ispat etti” 

“Büyük Bayram”, “9 Eylül Bütün Yurdu Kurtaran, Dünya Tarihini Değiştiren Bir Hadisedir.”

Ancak  bu  anlamlı  mesajların  yanında  bana  göre  şöyle  saçmasapan  mesajlar  da  olabiliyordu:

“Türk-Yunan Dostluğu Her Sahada Kendisini Gösteriyor. 9 Eylül Türk-Yunan milletlerinin ortak bayramıdır. '' (  Yeni  Asır  gazetesi  12  Eylül  1934 )

Son  not: 

Kambur  İzzet  Paşa'nın  yakın  zamana kadar  Sakarya  Valisi  olan  Hüseyin  Avni  Coş'un dedesi olduğu  iddiları  vardır. ( Adana  valisi  iken  vatandaşa  ''  Kavat''  dediği  iddia  edildi.  Sakarya  Valisi  iken de 15  Temmuz  darbesine  -elinde  makineli  tüfekle  sokağa  çıkarak-  direndiği  iddia  edildi. ) 

Ve  son  söz: 

VATANIN HER  KARIŞ  TOPRAĞI  VATANDAŞ  KANIYLA  SULANMADIKÇA  DÜŞMANA  TESLİM  EDİLEMEZ

Mustafa  Kemal ATATÜRK



Kanları,  canları  ve  alın  terleriyle  bu  vatanı  bizlere  armağan  eden  tüm şehit  ve  gazilerimizin  aziz  hatıraları  önünde  saygı  ve  minnetle  eğilirken  her  birisinin  ruhu  şad,  makamları  cennet olsun. Allah  bu  millete  bir  Kurtuluş  Savaşı  daha yaşatmasın.

RESİMLER

Üst  sıradakileri  tanıyor  ve  biliyorsunuz  o  bakımdan  numaralandırmadım.  Alt  sıradakiler  de  aslında  malum  ama  kısaca  hatırlatalım  yine  de.

1-  Yunan  palikaryaları  15  Mayıs  1919 da İzmir'e  girerken
2- İzmir'in  işgali  sırasında  İzmirli  Rum  kızları  Yunan  bayrakları  ile  Yunan  askerini  böyle  karşıladı.
3- Kambur  İzzet  Paşa...Yunan  Kızılhaçı  ve  Yunan  subayları  ile birlikte Yunan  bayrağı  altında   bir  Paskalya  Bayramı  kutlamasında.
4- İzmir'in  Emir  Sultanının Tekkesi  ve  vatan  haini  Kambur  İzzet  Paşanın mezarının  da  bulunduğu  haziresi. 

( 9 Eylül Ve Emir Sultan Dergahı Haziresinde Yatan Bir Vatan Haini başlıklı yazı Sami Biber tarafından 9.09.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.