Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 7.09.2018
Okunma Sayısı : 1785
Yorum Sayısı : 1
İNSANIM,  İNSANCIL  OLAN HİÇ  BİR  ŞEY BANA  YABANCI  KALAMAZ - İRTİCA  PROPAGANDASI  YOLUYLA KOMÜNİZMİ  YAYMAK (!) 

Normal  şartlarda ''İrtica''  denince  aklımıza  hiç  bir  zaman  komünizm  gelmez. Lakin  gelin  görün  ki  ileride  kendileri  de  mürtecilikle  suçlanacak ve  partileri kapatılacak olan  bir  iktidar döneminde  1957  de bir  doktor irtica  propogandası  yoluyla komünizmi  yaymak  suçundan  suçlu  bulundu  ve  kurduğu parti kapatıldı. Yani  komünizm ve  irtica  kelimeleri  yan yana  gelmiş  oldu  bir  mahkeme  kararında.

Bahsettiğim  Doktor  Hikmet  Kıvılcımlı  idi. Partisi  ise  Vatan  Partisiydi.

O  zaman  gelin  biraz  daha  yakından  tanıyalım  Hikmet  Kıvılcımlı'yı.

Hikmet  Kıvılcımlı  1902  yılında Priştine'de  doğdu.  Henüz  19  yaşındayken Yörük  Ali  Efe idaresindeki  Kuvay-i  Milliye  teşkilatına gönüllü  olarak  katıldı  hatta Köyceğiz  Kuvay-i  Milliye Askeri  Kumandanlığı  görevini yüklendi. Vefa  Lisesi  ve  İstanbul  Askeri  Tıp  Fakültesini  bitirip  doktor  olduysa  da  okul  yıllarında  komünizmle  tanıştığı  için siyaset  daha fazla  ilgi  sahası  oldu.   1920  de  kurulmuş  olan  Türkiye  Komünist  Partiye  1921  yılında  üye  oldu.

1925  Yılında  Şeyh Sait  isyanı  sebebiyle  çıkartılmış  olan  Takrir-i Sükun  Kanunu (  Örfî  idare,  Sıkı  yönetim )  Hikmet  Kıvılcımlı'yı da  rüzgarına  kattı  ve  ilk  hapis  cezasını aldı: 10  Yıl Kürek  cezası...Lakin  1  yıl  yattıktan  sonra  çıkan  afla  serbest  bırakıldı. ( Yanlış  anlaşılmasın.  Şeyh  Sait  İsyani  ile  ilişkilendirilmedi. ) 

1927  Yılında 3  aylık  bir hapis  cezası  daha aldı.

1929 yılındaki İzmir Tevkifatında 4,5  yıl  daha  hapis  yattı.

1937 de '' Demokrasi  Türkiye  Ekonomi  ve  Politikası ''  adlı broşürü  bizzat  Atatürk  tarafından  tehlikeli görüldü  ve bu  broşürün satılmasına  yasak  kondu ( 4.  Resim )

1938  yılında  Nazım  Hikmet ve  Kemal Tahir'le  birlikte  Donanma  davasında  yargılandı  ve  tekrar  hapse  kondu. Hapisten  çıktığında  tarih 1950  idi  ve iktidarda  Demokrat  parti  vardı. ( Hayatının  22,5  senesi  hapiste  geçmişti. ) 

1954  Yılında  Komünist  Parti  artık  Vatan  Partisi  olmuştu  ve  Hikmet  Kıvılcımlı  da  bu  partinin  başındaydı. 

Türkiye'nin  ABD  nin  gözüne  girmek  için  her  türlü  atraksiyonu  yaptığı,  hatta  hiç  alakamız  olmadığı  halde  Kore  Savaşına  asker  gönderdiğimiz  1950 li  yıllarda aynı  zamanda ABD  nin  uykularını  kaçıran  komünizim tabii  olarak  Türkiye'nin  de  baş düşmanı  olmuştu.  Bu  durumda  Komünist  Hikmet  Kıvılcımlı'nın  bir  sebep  bulunarak  tekrar  içeri  tıkılması  gerekiyordu.  

1957  yılına  gelindiğinde  ( 15  Ekim  1957 )  Hikmet  Kıvılcımlı  işte  bu  imkanı  kendi  elleriyle  sundu.  Lakin  bu  sefer  yaptığı  şey  irticaydı...Evet,  şaşırtıcıydı  ama  Hikmet  Kıvılcımlı  gibi  biri  en  azılı  mürtecinin  bile  söylemeyeceği (!) sözleri  15  Ekim  1957  de İstanbul- Eyüp  Sultan  Meydanında  sarfediyordu.  Hem  de  çıktığı  kürsüde  tam beş  saat  konuşarak.  Hem  de  bu  arada   ezan  okunması  üzerine  yaptığı  konuşmayı  yarıda  keserek...Adam  komünist  olduğu  için  sağcıların  zaten  hedefindeydi.  Bu  konuşmadan  sonra ise asılsa  tek  solcunun  itirazı  olmazdı. Nitekim  de  hiç  kimse  umursamadı  bile  bir  kaç  komünist  dışında...

Peki ne  demişti  Hikmet  Kıvılcımlı? '' Kubbeler  Miğfer,  Minereler  Süngü''  mü demişti?

Hayır,  onun  sözleri  çok  daha  fazla  irtica  kokuyordu(!)  Aynen  Şunları  demişti: ( Önemli  bazı  pasajlar ) 

....Bugün, Müslüman İstanbul’umuzun, İstanbul’dan önce Müslüman olan Eyüp bölgesinde Vatan Partisi’nin sesini duyurmaya geldik.
İslamın büyük prensibi, hepimizin bildiği gibi: “leyse lil insane illâ mâ seâ” der. (yani: insan için, çalışmaktan , emekten başka her şey yalandır) der. İşte, o büyük hakikat, aradan binlerce yıl geçtikten sonra bugün, dünyanın en ileri memleketlerinde dahi, tek büyük içtimai hakikat, insanlığın bulabildiği en büyük hakikat olarak tanınmıştır. Bugün insanlığın yarattığı değer emek üzerine kurulur. Avrupa’nın en büyük iktisat alimleri, İngiltere’nin klasik iktisatçısı denilen Adam Smith’ler, Ricardo’lar: binlerce senelik insan ilminin neticelerini toplarken, o hakikati bulabilmişlerdir: “leyse lil insane illâ mâ seâ!” hakikatini: “Değer, insanın emeğinden doğar” şeklinde ifade etmişlerdir… İşte Vatan Partisi’nin prensibi de, her şeyin temelinin, memleket siyasetinin de üzerinde kurulması icabeden temelin emek olması lazım geldiğini ifade eder.
Vatandaşlarım!

O zamana kadar insanlar arasında bütün düzeni kuran kanunlar ve kaideler “gökten iner” di. Hazreti Muhammed: “ben sonuncu peygamberim!” demekle, bizlere şu büyük hakikati anlatmış oluyordu: ''Artık kanunlarınızı kendiniz yapacaksınız''! demek istemiştir… Ve onun için insanların büyük toplantı yerleri Camiler meydana gelmişti. Bütün İslamların camii: Adı üstünde cami!..
......Mübarek Ezan-ı Muhammedi dolayısıyle buradaki hak davamızın konuşulması bir an için durdurulmuştu. Sözümüze, -müsaadenizle- yeniden başlıyoruz.
Ne zaman mübarek bir camiin, mübarek bir mescidin önünde bulunsam, daima, Hülefâyi Raşidin ( İlk  dört  Halife )  zamanındaki vatandaşların siyas hayatları gözüm önüne geliverir.. Bilirsiniz, o zamanlar, camiler Müslümanların siyasi toplantı yerleri idi. yani her cuma, halife bizzat camiin içerisine gelir, karşısındaki vatandaşlara bütün memleketin umur ve hususu hakkında hesap verirdi. Gene çok iyi bilirsiniz ki, devlet başkanı olan halife, bizzat halk tarafından biat suretiyle reis olur, yani seçimle iktidara gelirdi. Bizzat halifeler seçilmiş devlet başkanı idiler. Bu seçilmiş başkanlar, her hafta, bütün Müslümanları önüne toplıyarak, camide onlara memleket işleri hakkında hesap verirlerdi.
......Tek parti değil mi? Demokrasi yokmuş o zaman.. Şimdi bunu diyorlar.. O zaman da demokratız diyorduk, ama, şimdi anlaşıldı ki (7-8 seneden beri) o devrin ismi bal gibi istibdatmış. Yani, işte, halkın hissi sorularak; halkın reyi alınarak işler yapılmamış. Ya nasıl yapılmış? İşte böyle: Falan vekaletten bir memur koysun adaylığını, alkışlıyalım şakşak! Maaşallah büyük adamdır..Ver oyunu, girsin meclise.

Evet,  bu  konuşma  sebebiyle Hikmet  Kıvılcımlı  ''İrtica  Propogandası  yoluyla  Komünizmi  Yaymak ''  Suçlamasıyla  bir  kez  daha  hakim  önüne  çıkar. Yani  bu  ülkede  komünist  olmak sebebiyle  peşin  peşin  dinsiz  addedilmek  bile  bir  insanın  ''  Allah,  Peygamber,  İslam  Dini ''  gibi  kelimeleri  ağzına  alması ,  hele  hele  ayet  okuyup  manasını  vermesi  sonucu  '' Mürteci ''  olarak  damgalanmasını  engelleyememiştir  ve  işin  garibi  bunu yapan  da  1932 den  beri  Türkçe olarak  okunan  ezanı  1950 de  tekrar  Arapçaya çevirdiği  için  ''  Mürteci ''  olarak  damgalanan  DP  iktidarıdır. 

Kıvılcımlı, yukarıdaki  konuşma nedeniyle 5 Kasım 1957’de tutuklanmış, parti faaliyetleri, bir süre daha devam etmiştir. 30 Aralık 1957’de ise İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nce partinin faaliyetleri durdurulmuş, Kıvılcımlı dahil 25 üyesi tutuklanmıştır.

Tutukluların soruşturması Harbiye Askeri Cezaevi’nin zindanlarında sürdürülmüştür. 1958’in sonlarına doğru tutuklular sivil Sultanahmet Cezaevi’ne nakledilmiş, “Komünist teşkilatı organize etmek” suçlamasıyla Ağır Ceza Mahkemesi’ne çıkarılmışlardır. Hikmet Kıvılcımlı, 2 Aralık 1959’da Vatan Partisi davasından tahliye olmuştur.

Hapisten  çıkmasından 1  yıl sonra  yapılan  ihtilale  Kıvılcımlı'nın  yaklaşımı  ilginçtir. Hatta  bu  ihtilali  bir  gaza  olarak  nitelendirir.Nitekim  Cemal  Gürsel'e  

"Tarihimizde daima kuvvetle çarpan kalbimizin; yiğit ordumuzun kötülüğe baş eğdirişini huşûla selamlarım.İkinci Kuvvayı Milliye Gazanız kutlu olsun.Gerçek demokraside Allah yanıltmasın.
Vatan Partisi Genel Başkanı
Dr. Hikmet Kıvılcımlı"

Şeklinde bir  mektup  yazmıştı. Ancak ne CHP  ye  ne  DP  ye  yaranabildiği gibi 1960  Darbesinin  Milli  Birlik  Komitesine  de  yaranamamıştı.  

11  Ekim  1971  de Belgrat'da  dünyaya  gözlerini  yuman  Hikmet  Kıvılcımlı'nın  İstanbul- Topkapı'daki mezar  taşında dini  hiç  bir  ifade  yoktur. ( Annesi  Münire  Kıvılcımlı'nın  mezarında  da ...Ne  Hüvel Bâki,  ne  Ruhuna  Fatiha... ) Onun  yerine  mezarı  çevreleyen  mermer  üzerinde  şunlar  yazar: 

“İnsanım: İnsancıl olan hiçbir şey, bana yabancı kalamaz”(Bu  sözler Karl  Marx'ın  da  çok  sevdiği  Latin  Şair  Terentius'a  aittir.)

Ne  diyelim:  Tanrı  taksiratını  affeylesin. 

RESİMLER:

1-2-  HİKMET  KIVILCIMLI
3- HİKMET  KIVILCIMLI'NIN  İRTİCA İLE  SUÇLANDIĞI GAZETE  HABERİ
4-   Kararname

T.C.  Başvekalet  Kararlar  dairesi Müdürlüğü  

Karar  Sayısı 2/ 7829

Hikmet  Kıvılcımlı  tarafından  yazılarak İstanbul  Gütenberg  Matbaasında  basılan  '' Demokrasi Türkiye  Ekonomi  ve  Politikası '' adlı  broşürün zararlı  yazıları  taşıdığı  anlaşıldığından Matbuat  Kanunun  51 inci  maddesi  mucibince satışının  yasak  edilmesi : Dahiliye Vekilliğinin 18.11.1937 , 10.12.1937 Tarih  ve 7478/33  , 7969/3 sayılı  tezkerelerile yapılan  teklifi  üzerine icra  vekilleri  heyetince ( Bakanlar  Kurulu ) 15.12.1937  tarihinde onanmıştır.        

15.12.1937

Reisicumhur  K. ATATÜRK.                              

Bş v. (  Başvekil ) 
CELAL  BAYAR

Ve  diğer  Bakanlar......

5- 1954 Tarihinde  Kurulan Vatan  Partisinin  Amblemi
6- Hikmet  Kıvılcımlı  ve  Annesi  Münire  Kıvılcımlı'nın  mezarı.

( İnsanım İnsancıl Olan Hiç Bir Şey Bana Yabancı Kalamaz - İrtica Propagan başlıklı yazı Sami Biber tarafından 7.09.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.