Yolculuk kalbe-öze doğru olmalı, heyecan her an çağ atlamalı, dönüşü olmayan ilahi aşka, teslim olmalı! Kalbe giden hisler dönmez geri… Mesele kalbi keşfetmekte, mesele ağızdan girene yahut ondan çıkana bakmamakta! Ağızdan çıkan uzayda uçar gider, sözler unutulur yalan olur, dilde söylenen yaşanmaz olur, kısacası dil her yöne oynar. Oysa kalp sadece çırpınır, çırpınır çünkü,  beni keşfedin mutlu olun demektedir.

Kalp, fena fillah’ın kapısıdır. O kan pıhtısı gibi görünse de aslında o manevi alemin kapısıdır. Gerçek aşka açılıp bekaya yükselen, ağızdan çıkan veya giren maddeyi unutturan yokluktur. Dünyalık ne birikse, soğukta korunmazsa kokar. Kokmadan önce bayılırcasına baktığımız, yemeyi istediğimiz yine dünya normlarında hızlıca değişime uğrar. Adeta dünya insanla oyun oynar. Dalgınlığa düşen akıl, nefsin isteklerine boyun eğen ego, bu değişim ve ziyan karşısında hata affetmez, ah vah dinlemez.

Hep tedbirli olmak gerekir. İsraf eden insana ders verir, ağızdan giren her fazlalık, insanın düşmanı olur, ona hizmetçilik ettirir adeta. Ağızdan çıkan her fazlalık ve israfla, dostluk kaybettirir, düşman kazandırır, savaşlara zemin hazırlattırır. Oysa kalp masumdur, romantiktir, duygusaldır… Aşka tutunan her kalp, asla katı olamaz. Aşktır kalbin suyu… İlahi aşktır, zemzem içer gibi kalbe ayna. O zemzem ki, durudur, saftır, mineral doludur, besleyicidir. Eğer gerçek aşkı keşfetmişse bir de, ah ilahi aşk… Onu dünyalık hiç bir şey, isteklerine boyun büktüremez. O asla ölümden korkmaz. Zaten dünyalık bir göz onu ölmüş gibi görür. Onda ki sese sağırdır da…

Ah... İlahi kalpte, tamamen Allah’a teslim olmuş ve yalnızca Allah’ı zikreden aşk vardır… O aşkla, evrene bakan göz, evren kadar büyür, evreni gezer, gezerken oksijen var mı diye aranmaz, hani İslam öğretisine inanmayanların Marsta su araması, oksijen araması gibi, öyle derdi yoktur. Her yerde o kalp, Allah’ı görür… Gördükçe ona koşar, koşar… Su aramaz, aş aramaz, bedene sarılmaz!

Aman dil ne söyler, aman süper güç ne yaparda beni sıkıntıya sokar, aman yağmur mu yağar, sıcak ne zaman basar gider, döviz yükselirse halimiz ne olur… Her an şikayet derdinde olan dil ve onun aşıkları nereden bilsinler bu güzelliği… Arasaydı o kalpleri, Allah aşkını, ereceklerdi yücenin en yücesine! Nerden bilsinler ki, inanmak Kur’an bakmakla olmuyor ki… Peygamberi anmakla, onun kabrini ziyaret etmekle olmuyor ki… Onun ruhu nerede diyen, onu arayan olabilmek… İlk ayette denildiği gibi “Oku”mak… okuduğunu anlayıp yaşamak… Cahillikten kurtulmakla mümkün yalnızca! Oku ve kalbini ara… O kalbi öldürme, uyutma, tembelleştirme, heyecansız bırakma… aşksız-susuz bırakma… Bırak sana romantik desinler, duygusal desinler… desinler Aldırma…

İnin kalbinize doğru…. Sakın vazgeçip, ağzınızdan çıkıp dışarıya doğru gitmeyiniz…

Saffet Kuramaz

( Yolculuk Ancak “Oku”makla Başlar başlıklı yazı safdeha tarafından 29.08.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.