Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 26.08.2018
Okunma Sayısı : 1621
Yorum Sayısı : 0


Genel  olarak  aptal,  bön insanlar  için  kullanılan  bir  aşağılama  ifadesidir  ''Allahın  Andavallısı ''  Ya  da  kısaca  ''Andavallı '' deriz  böyle  insanlara. 

Şimdi  biraz  yazım  kuralları  ile  ilgili  olan  vatandaşlar  ''Andavallı''  kelimesini  niçin  büyük harfle  yazdığımı  merak  etmişlerdir.

Efendim  meğer  bizim  güzel  ülkemizde  ''Andaval''  diye  bir  yerleşim  yeri,  bir  köy  varmış. Yani  Andaval  bir  özel  isim. O  sebeple  büyük  harf  olarak  yazılmalı  ilk  harfi. 

''Bir  köy  varmış''  Diyorum  ama  bugün  bu  isimde  bir  köy  yok.  O  köyün  bugünkü  adı : Aktaş...Niğde  ilimize bağlı  bir  belediye... Ancak  Roma döneminde  adı  tam  olarak ''Andabalis''  olan  köy (  ya  da  şehir,  orasını  pek bilemiyoruz ) bugünkü  Aktaş'ın Yenimahallesinde bulunuyormuş.  Tam  yeri  ise  Niğde-  Kayseri  kara  ve  demir  yolunun  yakınında  olup Niğdenin  8  Km  kuzeydoğusuna  düşüyormuş.

Efendim  bu  yerleşim  yerine  Roma  İmparatoru  I.  Konstantin,  annesi Helena  adına  bir  kilise  bile  yaptırmış. Ne  zaman  yaptırmış  derseniz  kesin  tarihi  bilmemekle  beraber  Helena MS 330  yılında  öldüğüne göre  demek  oluyor  ki  300 lü  yıllarda  yaptırmış.   Bu  da  demek  oluyor  ki  Anadolumuzda Ayasofya'dan  çok  daha  önce  ( Yaklaşık  200  sene  önce) Allah  adına  yapılmış  bir  ibadethane  bulunuyordu.

İşte  bu  kilisenin (  Bazilika ) hikayesi de  ilginçtir  zira Kiliseyi  yaptıran  Kral  Konstantin  Bizans'ın  ( Doğu  Roma  İmparatorluğu ) ilk  Hristiyan kralıdır.  İstanbul'u  başkenti  yapan  odur. ( Kostantinopolis ) Hristiyanlığı  devletinin  dini  haline  getirmiş  olmakla  birlikte  kendisi 60  Yaşında  vaftiz  olmuştur.

Constantin'in annesi Helena aslında  bir  fırıncının  kızıdır. Bu  sebeple  daha  önce  sadece  bir  Romalı  askerken  sonra  imparator  olan  kocası  tarafından  boşanmış  o  da  soluğu  Kudüs'te  almıştır.

Kudüs'te  kendisini  tamamen  dine  veren  Helena  bu  arada  Hazreti  İsa'nın  gerildiği  çarmıhı,  hatta  onun  ellerine ve  ayağına çakılan  çivileri  bulduğunu  iddia  etmiş,  bu  iddialarının  kabul  edilmesi  sonucunda da azize  ilan  edilmiştir.

Büyük  bir  Hrıstiyan  koruyucusu  olan  Helena 330  Yılında  ölmeden  evvel  oğlu  Constantin  onun  adına  Niğde'nin  Aktaş  Kasabasında ( Andaval'da )   bir  bazilika  inşa  ettirmiştir  ki  işte  bu  bazilika  da  Hristiyanların hac  mekanlarından  biridir.

Bu  arada  hemen  belirtelim:  Hrıstiyanlıkta hacı  olmak  için  biz  Müslümanlar  gibi  tek  bir  yeri  ziyaret ( Kabe ) temel şart değilmiş.  Mesela  İzmir'deki  Meryem  Ana  mezarını  ziyaret  eden  hacı  olurmuş.  Kudüs'ü  ziyaret  eden  hacı olurmuş. Papalığı (Vatikan ) ziyaret  eden hacı  olurmuş.  Aynı  şekilde  aziz  ve  azizelerin  mezarlarını  ziyaret  eden hacı  olurmuş. Bu  bağlamda  Azize  Helena  adına  yapılmış  olan  Andaval  Kilisesini  ziyaret  eden  de  hacı  oluyordu.

Yüzlerce  yıl  sonra  Andaval  Köyü  önce  Müslüman  Selçukluların,  daha  sonra  da  Osmanlıların  eline  geçti.  Onlar  dönemindeki  adı  da Andabalis'ten  çok  da  farklı  olmayan  Andaval  olmuş.

Eee bu  köy sakinleri  aptal,  bön  insanlar mıymış  ki  bugün  saf,  bön,  aptal  insanlara  Andavallı  diyoruz?

Ben  yazayım  hükmü  siz verin.

Efendim,  bu  Andaval  Köyü sakinleri  oldukça  misafirperver  insanlarmış.  Hatta  misafirperverliği  biraz  da  abartıyorlarmış. 

Köy,  Kayseri-  Niğde   yolu  üzerinde  olduğundan  Kayseri'den  Niğde'ye  ya  da  Niğde'den Kayseri'ye  giden  herkes  bu  köyden  geçermiş. Andaval  köyü  sakinleri  ise  bu  yolcuları  evlerine  çağırır,  karınlarını  doyurur,  bir  güzel  dinlenmeleri  için  ellerinden  geleni  yapar ama  tek  kuruş  para  talep  etmezlermiş.

Gel  zaman  git  zaman  artık yolcu  filan  olmayanlar  da  bu  köye  uğrayıp  bedavadan  karınlarını  doyurmaya,  köyde  konaklamaya başlamışlar. Andaval'lılar  ise misafirperverlikten  her  şeye  rağmen  taviz  vermiyor,  köylerine  gelen  bu  beleşçileri  doyurmaya  devam  ediyorlarmış.  

İllevelakin  zamanla  bakmışlar  ki  misafire  vere  vere  elde  avuçta  bir  şey  kalmıyor.  Kendileri  yoksulluk  çekmeye  başlamışlar.  Normalde böyle  bir  durumda  yapılması  gereken  şey  nedir? Elbette  ''  Tamam  kardeşim,  buraya  kadar.  Bundan  sonra  ne  yer  içerseniz,  ne  kadar  konaklarsanız  ücretini  vereceksiniz''  demek  değil  mi?  Ama Andaval'lılar öyle  yapmamış.  Birer  ikişer  köylerini  terk  ederek  ya  Niğde'ye  ya  da  Kayseri'ye  gitmişler  ve  köy  bomboş  kalmış. Sonraları  köye  tekrar  yerleşenler  olmuş  ama artık  köyün  adı  Andaval  değil  Aktaş olmuş  ve  şu  an  itibariyle ( 1999 dan  itibaren )   de  artık  köy  değil bir belediye imiş.

Velhasılıkelam  bana  göre  Andaval'lı  olmak  kötü  bir  şey  değil.  Asıl  kötü  olan  o  insanların  misafirperverliğini  suistimal  etmek. Ne  dersiniz?

Resimlere  gelince:

Resimlerin  siyah-beyaz  olanları 1900 lü  yılların  başında  Anadolumuzda  arkeolojik  kazılar  ve  araştırmalar  yapan  İngiliz Gertrude Bell'in  çektiği  resimlerdir. ( Tam  olarak  1907  yılında  Türkiye'ye  gelmiştir  bu  kadın. ) Yalnız Gertrude Bell  öyle  masum  bir  arkeolog  değil  aynı  zamanda  Lawrens  adlı  dünyaca  ünlü  İngiliz  casus ile  birlikte ve  hatta  ondan  çok  daha  etkili ve  önemli çok  müthiş  bir  İngiliz  ajanıdır. Bugün ortadoğuda  otuz  ülkenin  sınırları  bu  İngiliz ajanı  Gertrude  Bell  tarafından  pergel  ve  cetvelle  çizilmiştir.

Diğer  resimler:

1- Niğde-  Aktaş ( Andaval )  Kasabası
2- Aktaşlı  gençler  Askere  gidiyor.  Sol  başta  belediye  başkanı Yaşar  Çamur (Resim  2016  Yılına  ait )  
3- Andaval Kilisesinin restore  edilmiş  son hali.  (  Elde  ancak  bu  kadarı  kalabilmiş ) 

( Allah'ın Andavallısı başlıklı yazı Sami Biber tarafından 26.08.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.