Makale / Güncel Makaleler

Eklenme Tarihi : 15.08.2018
Okunma Sayısı : 2091
Yorum Sayısı : 3
Günün Yazısı

Bu Yazı 16.08.2018 tarihinde
GÜNÜN YAZISI
olarak seçilmiştir.

1960 yılının Haziran ayında gözlerini dünyaya açan Battal Tagay, doğuştan bedensel engelli olarak dünyaya gelmiştir.

Malatya’nın Sıtma Pınarı Semtinde oturan uzun süre at arabacılığı yaparak daha sonra da Sümer fabrikasında çalışarak ailesini geçindiren emektar Mehmet Usta ile ev hanımı olan Hatice Teyzenin beşi kız ikisi erkek olan çocuklarından iki numara olarak dünyaya gelmiştir. Aile içerisinde Battal dışında hiç kimse engelli değildir.

Engelli olarak dünyaya gelmesi nedeniyle okul hayatı hiç olmamıştır. Bu nedenle okuryazarlığı çok az bulunmaktadır.

Okuryazarlık konusunda kendini neden yetiştirmediğini Battal’a soracak olursanız, “Zamanında okuyamadım. Engelli oluşumdan dolayı olsa gerek okula gidemeyince okumaya da sıcak bakamadım. Galiba en büyük tembellik yapanlardan biriyim” diye espriyle karışık açıklama yapıyor.

Engelli olarak doğduktan sonra 23 yıl boyunca hiç tekerlekli sandalyesi olmamış. Hep yerlerde oturarak, sürünerek ev içinde dolanmaya çalışmış. İlk tekerlekli sandalyesine ise 1983 yılında vefat eden birinin kullanmış olduğu aracı kendisine verilince kavuşmuştur.

Tekerlekli sandalyenin verilmesiyle yerlerde oturarak sürünmekten kurtulur. Bir başkasının yardımıyla iki buçuk üç yıl kadar gezen Battal, 1986 yılında üretici bir insan olarak kendi ekonomik bağımsızlığını kazanmayı düşünür ve bunu da hayata geçirmek ister.

Bu düşüncesini de gerçekleştirmek için tekerlekli sandalyesinin üzerine yaptırdığı bir tabla ile Sümer İlkokulu’nun bahçesinde çocuklara defter, kalem, silgi, kalem açacağı, çikolata vb ürünler satmaya başlayarak çalışma hayatına ilk adımını atmış olur.

Okul bahçesinde yaklaşık bir buçuk yıl kadar tablasıyla satış yapmaya devam eder. Kısa zamanda kendisini herkese sevdirir. Okuldaki idareciler, personeller ve öğrenciler ona sevgi dolu yaklaşımlar göstererek yardımcı olmaya çalışırlar.

Tekerlekli sandalyesi ile satış yapmaya giderken bir başka kişilerin yardımına ihtiyaç duymaktan kurtulmak, bağımsızca hareket edebilmek ve daha sağlıklı bir araç edinmek amacıyla 1988 yılında Malatya Valiliği Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına başvurur. Vakıftan üç tekerlekli ve benzinle çalışan motorlu bir araç talebinde bulunur.

Başvurusunun üzerinden kısa bir süre sonra kendisine talep ettiği aracın bir milyon 800 bin lira (o tarihteki para miktarı) olduğu ve vakıf olarak bunun tamamını karşılayamadıklarını bu nedenle bir milyon lirasını kendisinin karşılaması halinde alabileceklerini söylerler.

Bir an önce araca kavuşmanın hayaliyle ekonomik durumu iyi olmayan ailesinin bu miktarı karşılayamayacağını düşünemeden teklifi kabul ederek evet der.

Evet der demesine de bunu karşılayamayacağını kısa sürede anlar. Bu kadar yüksek bir parayı vermesinin imkânsız olduğunu anlatmak ve bu duruma bir çözüm bulmak amacıyla birkaç defa vâkıfa gidip gelir. Ancak soruna bir türlü çözüm bulamaz.

Bunun üzerine durumunu izah ederek yardım istemek amacıyla dönemin Malatya Valisi Kutlu Aktaş’a gider. Valiyi görerek olayı olduğu gibi anlatarak yardım ister.

Sonunda Vali Kutlu Aktaş’ın devreye girmesiyle hayalini kurduğu motorlu araç alınarak kendisine teslim edilir. Araca kavuştuğu gün mutluluktan havada uçmaktadır. Artık dünyalar onun olmuştur. Kimseye ihtiyaç duymadan istediği yere motoruyla gidecek ve satış yapacaktır.

Bağımsızlığını sağlayan motorunu teslim aldıktan sonra üzerinde satacağı ürünleri koymak için açılır kapanır şeklinde bir tabla düzenlemesi yaptırır.

Kollarından da engelli olduğundan motorun üzerinde rahat açıp kapatacağı gibi düzenlemeyi yaptırana kadar akla karayı seçer. Ustalarla adeta boğuşur. Ustalar ‘yapılması imkânsız’ olmaz der, o ‘siz yapın’ olur der. Sonuç kendi istediği şekilde düzenlemeyi zorla da olsa yaptırır.

Artık motorlu aracıda hazırdır. Satış yapacağı ay çekirdeği, kabak çekirdeği, şeker, fındık, fıstık vb gibi ürünleri tablasına yerleştirdikten sonra 1989 yılının Haziran ayında Malatya’nın merkezinde bulunan Gazi İlkokulu’nun önüne giderek tezgâhını ‘Bismillah’ diyerek açar. Tezgâhını açtığı ilk günden itibaren ay çekirdeği, kabak çekirdeği, şeker, fındık, fıstık gibi ürünler satarken bir defa dahi sigara ya da buna benzer sağlığa zararlı ürünleri satmaz.

Tezgâhını yani ekmek teknesini açtığı ilk günden bu yana aradan tam 29 yıl geçer.

Her yıl Nisan ya da Mayıs ayında hava şartlarına göre sezonu açarak çalışmaya başlar. Ekim ayının sonuna kadar güneşin kavurucu sıcağı altında, araçların egzoz dumanları ile tozun toprağın arasında çalışmasını sürdürür.

Bu güne kadar önünde satış yaptığı okulda eğitim gören binlerce çocuk mezun olur. Mezun olanlar tahsillerine devam ederler, evlenirler çoluk çocuğa karışırlar. O günkü çocuklar bugün artık kocaman kocaman insan olmuşlardır.

Aylar ayları, mevsimler mevsimleri, yıllar yılları kovalar. Motorlu aracını veren Vali Kutlu Aktaş’tan sonra tam on iki vali Malatya’da görevde bulunur.

Öğrenciler mezun olsa da, okulda çalışan personeller ile öğretmenler emekli olsa da, valiler gelip geçse de o hep aynı yerde artık emektar olan motoruyla satış yapmaya devam etmektedir.

Okulda eğitim gören binlerce çocuklarla birlikte personeller, idareciler, eğitimciler ve okul aile birliği üyeleri onu severler ve satış yaptığı ürünlerden alarak destek verirler.

Zaman bir su gibi akıp giderken birçok şeyi de beraberinde sürükleyerek götürür ve değişime uğratır. İnsanlar, öğrenciler, idareciler, caddeler, sokaklar ve birçok şey değişirken tek değişmeyen Battal’ın yaşadığı sorunlar, emektar olan motorlu aracı ve satış yapmak amacıyla durduğu yerdir. 

Engelliliğinden dolayı yaşadığı yüzlerce sorunlara rağmen bir defa dahi isyan etmez ve umutsuzluğa kapılmaz. Onun bir tek isyanı ve sitemi vardır. Üretken bir insan olarak toplum içinde hak ettiği yeri alabilmek amacıyla zor şartlarda verdiği mücadelesine idarecilerin ilgisiz ve duyarsız kalışınadır. Bununda tek sebebi vardır. Yetkililerden bir tanesinin dahi kendisinin hangi şartlarda çalıştığını görmelerine rağmen yazın bunaltıcı sıcağı altında, tozun toprağın arasında, sonbaharda ise soğuktan ve yağışlı havalardan koruyacak daha sağlıklı ve güzel bir yer verelim dememesidir.

Bu konuda isyan etmesinde de haksız değildir. Geçmiş yıllarda bu konuda kendisinin talep etmesine rağmen en ufak olumlu bir yanıt alamamıştır.

Yıllardır yaşadığı sorunlara boyun eğmeden bir engelli birey olarak toplum içinde var olma mücadelesi vermeye devam eden Battal, anne ile babasını kaybettikten sonra kız kardeşiyle birlikte yaşayarak yaşam kavgasına devam etmektedir.

( On İki Vali Değişti O Hep Aynı Yerde başlıklı yazı AliHaydar tarafından 15.08.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.