*
hatırlıyor musun
şehrin en verimli toprağına ektiğimiz gözyaşlarını birden bine kadar bir iki, üç beş diye sayarak
sayısız vakitlere binerek giden
gökten düşen yıldızların vuslat yolculuğunu
*
ikiz aynanın ikincil yüzüne benzerdi ruhumuz
ateş almış güneşin suya yansıyan yangınları gibi kızarmış
bir sır tabakası kadar yakındı canlarımız
mavera çiçekleri rengince göğsümüze iliklenen kızıl kor demetlerince aşk
*
yoksa hayallerimizi kim ısıtırdı
yumuşak yastıklara dokunmuş rüyalar misali
güneş görünmez olurdu gök bulutlanırdı hani,
bilemezdik kara mı, ak mı,
yakın mı, uzak mı
sonu gelmez bir uykuya dalar gibi girerdik nevbahar ülkesine
bir ucunda yanışlar
bir ucunda uyanışlar
*
toz değse ,toza tavır alırdık
gözlerimiz bir kez gözlerimize değdiğinde uzun yolculuklara hüküm giymişlerin anlattığı öyküler gibi
*
redfer