VAR MI MENDERESE TIK DİYEN? !…                                                              

                                                             Kırşehir in ilçe yapılması                                        

 

                  Öyküye başlarken şunu belirteyim ki amacım hakimliğe soyunup Kırşehir‘in kaderiyle oynayan ve şuanda hayatta olmayan kişileri yargılayıp aklamak veya karalamak gibi bir düşüncem olmamıştır. Araştırmalarımda şunu anlamışım ki bir döneme adını vuran Demokrat Parti ile Millet Partili yandaşların birinin ak dediğine diğerinin kara dediğini gördüm. Türkiye genelinde 1946 seçimlerinden 1960 ihtilaline kadar CHP –DP. Çekişmeleri yaşanırken Kırşehir ‘deki Millet Partililerle Demokrat Partililerin, bu partilerin kapanmasından bunca yıl geçmesine rağmen “Menderes Kırşehir ‘i kaza yapıp Nevşehir ‘e bağladı”  fikri halen devam etmekte, edecek gibide gözükürken Menderes’in “Yunanla barıştım da, Kırşehirlilerle barışamadım” sözü geçerliliğini halen korumaktadır.

               1945 yılında biten İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Amerika ve müttefikleri Rus ittifakına karşı  “NATO “yu kurarlar. İsmet İnönü Cumhurbaşkanıdır. Stalin her seferinde kendisinden Kars ve Ardahan illerini istediği gibi bunun yanında boğazlardan geçiş için üst istemektedir. Buna içerleyen İnönü NATO ’ya girmek için  ettiği müracaatı ”siz daha tek partili sistemle yönetiliyorsunuz, ne zaman ki çok partili sisteme geçer, demokrasiyle idare edilmiş olursunuz o zaman sizi ‘NATO’ya kabul ederiz “teklifiyle askıda kalır.

               CHP içinde senlik, benlik hizip ve menfaat çekişmeleri başlamıştır. 7 Aralık 1945 tarihinde Celal Bayar, Adnan  Menderes, Fuat Köprülü, Refik   Koraltan, Osman Bölükbaşı  gibi partide sözü geçen kişilerin önderliğinde iç çekişmelere daha fazla tahammül edemeyen birçok mebus(milletvekili) CHP’den istifa edip Demokrat partiyi kurarlar.Yapılan seçimlerde Celal Bayar’ı partinin başına getirirler.1947 yılında yapılacak olan seçim bir yıl önceye alınmış” açık oy gizli sayım “yapılarak %85 oyla CHP birinci parti olurken bu seçim tarihe ”kara seçim” olarak geçmiştir.

               Hiçbir hususta anlaşamayan bu iki partinin mebusları arasında sert çekişmeler oluyordu.Sertlik yanlısı tutum sergileyen başbakan Recep Peker’e Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün 12 temmuz 1947 tarihinde çektiği beyanname sonrası görevinden istifa etti.

              İlerde yapılacak seçimler için Celal Bayar; İnönü’yle anlaşıp demokrasinin çerçevesinde yapılmasının yollarını arıyordu. Yapılacak seçimi eğer DP kazanacak olursa geçmişteki yapılan yolsuzlukların hesabı sorulmayacak,”devri sabık” yapılmayacak gibi vaatleri öne sürüyordu.

              Geçmişten hesap sorulmayacak tezine kızan bazı demokrat partililer 19 temmuz 1948  de partilerinden ayrılarak Mareşal Fevzi Çakmak önderliğinde Osman Bölükbaşı ile Millet partisini kurdular.1950 yılında yapılan seçimlerde DP.ezici bir çoğunlukla  420 milletvekili çıkarırken CHP 63  kaldı,M.P.si de 1 milletvekili aldı(Kırşehir Milletvekili Osman Bölükbaşı).Celal Bayar Cumhurbaşkanı olurken,Adnan Menderes’te hem partinin genel başkanı hem de başkanlık koltuğuna oturuyordu.Seçimlerden bir müddet sonra Stalin zamanında İsmet İnönü’ye yaptığı teklifi bu kez DP.hükümetine sununca Nato’ya girmek için şartların elverdiğini bilen Bayar ve Menderes müracaat için gecikmedilerse de onlardan “sizi Nato’ya alırız ama şuan da devam eden Kore savaşına asker verirseniz ”yanıtını aldılar.

              Nitekim şartlar kabul edilerek 1953 yılında Albay Celal Dora ve Tuğgeneral Tahsin Yazıcı komutasındaki askerimiz Kore’ye hareket ettiler. Bir Kırşehir ziyaretinde M. partililer  Bölükbaşı ’ya “neden DP. den ayrıldın diye “sorduklarında “Ben koynundan ‘haç’ çıkaran kişilerle çalışamazdım diyerek zembeleğinden boşalan saat misali hükümet aleyhinde olur olmaz atıp tutarak halkın güvenini almaya çalışırken onların DP.iktidarına karşı kinlenmesine  zemin hazırladığının farkındadır.”Koynundan ’haç’ çıkarma demekle” Nato’ya bağlı muttefik devletlerini ve DP.lileri kastetmektedir.

            Kore’de çarpışan askerlerin memleketlerine naaşları geldikçe her vatandaş gibi Bölükbaşı’nın da canı yanmakta “Bizim oralarda ne işimiz vardı, bir pireye bir yorgan yakılır mı?”diye kendi kendini yemekteydi.Nitekim “Koniri” savaşlarında “400-450 askerimiz pusuya düşürülüp öldürülünce Bölükbaşı’nın ne kadar haklı olduğu ortaya çıkmıyor mu?Bu ve bu gibi olayları bahane eden Osman Bölükbaşı hükümete karşı sert ve sıkı muhalefet uygulayarak Menderes ve Bayar’ı gittiği her yerde yerden yere vuruyordu,hatta yeni bir parti kurma çalışmaları sırasında kendisine çok kızan Celal Bayar; İsmet İnönü’ye “Osman Bölükbaşı ile Fuat Arna ( Çiçekdağı kaymakamı ) size suikast yapacaklar” diye ihbarda bulununca  1949 da hapse girer.Anlatılanlara göre bir müddet sonra olayları duyan bu ikili Ankara Kızılay’da Celal Bayar’la karşılaştıkların da Bölükbaşı,Bayar’ın üzerine yürüyerek ”sen bize niye iftira atıyorsun,ayıp değil mi ”dediği sırada güya Fuat Arna’da,Bayar’a bir tepik atar.

           Bu ve bu gibi hadiselerin ilerde Kırşehir’in başına ne gibi bir çorap öreceğini kim nerden bilebilirdi ki?

           1954 seçimleri yaklaşmaktadır.Kırşehir’i çok merak eden Menderes’in içini “her ne kadar Bölükbaşı kendilerine aşırı muhalefet yapmış olsa da orayı ziyaret etme “ hevesi kaplar.Bu hususta çok söylemler vardır.Menderes Kırşehir’e gelirken Bölükbaşı’yı da yanında götürmek ister.Kendisiyle Başbakanlıkta…..saatte randevulaşırlar. Randevuya Bölükbaşı gelir fakat o saatte Menderes bakanlarla toplantı halindedir. Çok uzun süren beklemesine ve sekreterin de   Menderes’e haber vermesine rağmen Menderes’in toplantıdan bir dakika da olsa izin alıp yanına gelmemesine içerleyen Bölükbaşı “ben sana bunu pahalıya patlatırım ”diyerek öfkeyle oradan ayrıldığını veya “benim Samsun’da mitingim var sen yalnız git” diye Menderes’i atlatıp miting meydanına baskın yaptığını veya o gün Kırşehir’de Bölükbaşı’nın mitingi olduğu Menderes’in Kırşehir’e Samsun mitingini iptal edip baskın yaptığı veya Menderes’in Kırşehir’e bir başbakan olarak değil de “ bir parti başkanı”sıfatıyla geldiğini herkes kendi görüşüne göre yıllarca yorumlayıp durmuştur.

           Menderes; Fatin Rüştü Zorlu,Kadir Eruvan gibi hükümet’in önde gelen bakan ve şahsiyetleriyle Kırşehir’e gelerek Cacabey Cami ile şimdiki Akbank’ın olduğu bir ucu Terme yönüne giden dar yol ve meydanda toplanan kalabalığa bir traktör üzerinde konuşma yaparken yanındaki heyette Tataroğlu  kahvesinin önünde oturarak onu dinlemektedir.Biri yıkılan eski belediye (şimdiki cacabey parkındaydı) biri de şimdi ki Arif ağalara ait olan Denizbank önüne konan iki hoparlörden çıkan konuşmalar etrafı çınlatıp halkı coşturuyordu.Menderes konuşmaya başlamıştı ki kulaktan kulağa “Osman Bölükbaşı geliyor “ fısıltıları duyulmaya başlayınca meydan boşaldıkça boşalıyordu.Şimdiki askerlik şubesinin olduğu yerde Bölükbaşı’ yı sırtına alan halk önce “gövde gösterisi yaparcasına miting meydanına,oradan merdivenlerden Kale’ye çıktıktan sonra o zaman ki adı ‘millet bahçesi’ olan şimdiki stadın olduğu yere daha sonra da Menderes Ankara’ya hareket edince boşalttığı alana doluştular.

         Bir tarihte Celal Bayar yanındaki heyetle bir Malatya Kayseri dönüşü Kırşehir’e uğrar. O zamanki Davşan’ın kahvesi önünde mola verirler.Kendilerine ikram edilen ayranı içip müsaade aldıkların da tam arabaya bineceklerken Millet Partilerince öğretilen ……..adlı terzilik yapan birisinin Bayar’a “içtiğin ayranların parasını ödesene papaz” diyen bağırtısını duyunca irkilir.Olaya müdahale eden polislere Bayar” bırakın o çocuk heralde sarhoştur” diye mani olmuştur.Oradan ayrılırken ”Kırşehir ananız olayım bunun hesabını sorarım” dediği söylenir.

          Bu ve bunun gibi onca olaylara ve  MenTERES diye hitap edilmesine rağmen yine de Bayar ve Menderes kin gütmeyerek Bölükbaşının babası Ahmet ağayı hasta yatağında ziyaret etmeyi ihmal etmemişler.Bunu kendisine soranlara Bölükbaşı “ziyaretleri bahane .amaçları beni susturmak”demiştir.

         2 Mayıs 1954’te yapılan seçimlerde DP. 502 CHP 31 M.Partisi beş vekil çıkarmışlardır.Demokrat parti Kırşehir’de iplik dokuma fabrikası kuracaktır.Sanayi vekili Samet Ağaoğlu MP. Genel sekreteri Ahmet Tangılıcı arayarak Bölükbaşının Celal Bayar’la Adnan Menderes’e bir teşekkür ziyaretinde bulunmasını teklif eder.Bölükbaşı “ben o adamların ayağına gidecek kadar seviyemi düşürmedim” demesi diğerlerince duyulur ve  pek hoş karşılanmaz.

         Nevşehir heyeti Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ı makamında ziyaret ettiklerinde” Niğde vilayeti bize hem uzak,hem onlardan yabancı muamelesi görüyoruz.Bizi Kırşehir’e bağlayın deyince bunca olanları içine atıp Bölükbaşı’ ya kinlenen Bayar” siz memleketinize gidin Nevşehir’i vilayet,Kırşehir’i de size bağlayıp kaza yapacağım” der.

        Burhan Ulutan’ın  onca karşı çıkmalarına rağmen siyasi bir hırsa Kırşehir,Nevşehir’e bağlanarak 20 temmuz 1954 yılında kaza yapılır.Kırşehir kaza yapıldıktan bir müddet sonra DP. hükümeti Hilmi Dağcıoğluna ”Kırşehir halkını Bölükbaşı yandaşlığından  caydır ,D.P’li yap seni oraya vali olarak atayacağız” derlerse de dedikleri olmayınca adamı Nevşehir Valisi olarak tayin ederler.

         Yaklaşan 1957 seçimleri münasebetiyle hükümet üzerine uygulanan baskılar sonucu 30 Haziran 1957 tarihinde 272 lehte oyla(20 si DP’li mebus)Kırşehir   tekrar İl olsa da Kozak’lı, Avanos ve Hacıbektaş ilçeleri Nevşehir’e bırakılmıştır.

        12 Haziran 1957 de Kırşehir’in il olması mecliste görüşülürken üç ilçenin elden gittiğini gören Bölükbaşı Bayar’a şiddetli çıkışlarda bulunur, DP.li mebuslarla haklı olarak meclis koridorlarında kavgaya tutuşur.Kullandığı cümleler yüzünden üç celse için meclisten çıkarılır.Bir müddet sonra da dokunulmazlığı kaldırılır.Kırşehir il olduktan sonra Kaman’ın fahri hemşeriliğini alsa da Menderes Kaman’a Hirfanlı barajının açılışına katılıp” halkın tepkisini çekerim”düşüncesiyle Kırşehir’e gelmez ama 2 temmuz 1957 de hükümetin devlet vekili(bakanı)Celal yardımcıyı,dahiliye(iç işleri) vekili Dr.Namık Gedik’i,maarif vekili Tevfik İleriyi,sanayi vekili Samet Ağaoğlunu ve tayin olunan Vali Turgut Eğilmez’i”şehrin ne ihtiyacı varsa karşılansın “diye gönderse de gelenler küskün halktan gerekli ilgiyi göremezler.O gün Kırşehir de bulunan Bölükbaşı’yı dokunulmazlığının kalktığını,hakkında tutuklanma emri olduğunu bilen emniyet müdürü tutuklamaya kalkar.Halk müdür’ün üstüne yürüyünce Bölükbaşı onlara engel olur.Ankara’ya dönüşünden bir müddet sonra siyasi polislerce Bölükbaşı tutuklanmak üzere evinden alınarak meclise hakaretten dolayı cezaevine konur.Avukat’ı Fuat Arna’nın Keskin’de açtığı dava sonucu serbest bırakılsa da birkaç gün sonra Ankara mahkemesinin açtığı dava sonucu tatilini geçirdiği İstanbul’dan alınarak tekrara cezaevine konur.

          12 Ekim 1957 de yapılan seçimlerde DP.419 CHP 173 MP. İse 4 mebus çıkardığında o tarihte hapiste yatan ve Kırşehirlilerce MP’den aday gösterilen Osman Bölükbaşı da mebus olmuştur.Ardı arkası kesilmeyen DP.ye  hakaret davalarının sonucunda 1959 yılında on aylık bir ceza daha almıştır.

         1957 yılında yapılan seçimlerde Bölükbaşı ve MP.lilerin  olanca çabalarına rağmen D.P Kırşehir’de oylarının fazlasıyla artmış olması Menderes’e şevk vermiştir.

         Bu vesileyle hem Kırşehir’i ziyaret etmek hem de aradaki kırgınlıkları yumuşatmak,yanlış anlaşılmaları silmek,bir yerde de kendisini affettirmek düşüncesiyle içine Nevşehir ve Hacıbektaş’ı da  alan bir gezi düzenler.Aslında amacı bu üç yerleşim yerinin kendisi hakkında düşünce ve duygularının nabız yoklamasını yapmaktır.

        1 şubat 1960 tarihinde yanına D.S işleri umum müdürü Süleyman Demirel olmak üzere bir çok bakan,mebus,umum ve daire müdürleri, devlet erkanıyla bir pazartesi günü Kırşehir’e gelir o gün için şehir pırıl pırıl temizlenmiş,yollara taklar kurulmuş,Menderes posterleri asılmıştır.Soğuğa aldırmayan halk onu görmek için başta kale olmak üzere o yıllarda boş arsa olan şimdiki stadyum ve kapalı spor salonunun olduğu yerleri tabir yerindeyse hınca hınç doldurmuş,yer bulamayan çoğu kişiler damlara,ağaçlara çıkmıştır.Çevre iller ile kaza ve köylerden gelen ahalinin sevgi gösterileri arasında Menderes’in aracı bu kalabalıktan onun konuşma yapacağı yıkılan hükümet konağına ulaşmakta bayağı güçlük çekmiş,gördüğü ilgi karşısında elleri titremiş,gözleri yaşarmıştır.

       İnsan selini ağır ağır aşan araç onu zorda  olsa, kendisine uzatılan mikrofona ulaştırmış affedilmeyi bekleyen bir çocuk masumiyetiyle konuşmaya başlamıştı.

       Uzun süre konuşmasına başladığında sesi alkış ve ıslık sesleriyle kesiliyordu.”ihtiyaçlarınızı bana bırakın,size vekiliniz olarak hizmet etmeye geldim.”diyen konuşması “yaşa,varol” gibi tezahüratlarla  kesiliyor,atılan ıslıklardan etraf çın çın çınlıyordu.  

       Ne yazık ki “keskin sirke küpüne  zarar verir ”misali birilerinin tahrikiyle gelecek hizmetler itilip tepilmeye çalışılıyordu.Nereden geldi,nasıl geldi,yoksa Menderes’le beraber mi geldi bilinmez; Bölükbaşı sık sık Menderes’in konuşmasını kesiyor,onun” ak” dediğine” kara “diyor,bir yandan da toplanan halkı kendinden yana çekmeye çalışıyordu.

       Menderes her konuşmasına başladığında yoktan bahanelerle onu orada küçük düşürmeye çalışıyor,gittikçe iki taraf arasında sertliğe varan söz düelloları başlıyordu.Menderes ”yem fabrikası yapacağım “ derken Osman Bölükbaşı “Kırşehir halkı hayvan mı ki yem yesin,onlara tren yolu lazım “diyor bu gibi tartışmalar işi çığırından çıkarıyordu.Bu zıt çekişmelere Bölükbaşı son noktayı koyarak bir işaretle halkı oradan şehrin ileri gelenlerinin “yapmayın etmeyin “ ikazlarına rağmen toplayıp kapıcı camisi etrafına götürerek Menderes’i meydanda tek başına bırakıyordu.

       Menderes üç gün Kırşehir’de kalıp belediye encümeninden “fahri hemşerilik” anahtarının verilmesini beklese de eli boşa çıkıyor,gittiği  Nevşehir ve Hacıbektaş’ta gördüğü ilgi karşısında morali biraz düzeliyordu.Dönüşte tekrar uğradığı Kırşehir de eli yine boşa çıkıyor,belediye başkanı Vehbi Demir’in tüm çabalarına rağmen hemşerililiğe  kabul edilmeyince yukarıda da bahsettiğim gibi “ Yunan’la barıştım da Kırşehir’le barışamadım” diyerek şehri terk ediyordu.

        Buraya kadar yazdıklarımda Bölükbaşı’nın Menderes ve Bayar’la olan çekişmesiyle Kırşehrin gördüğü zararlar işlenmiştir Eğer ki bir öykülük konu bulursam CHP-DP parti çekişmelerini de yazacağım.Yazılanlardan şu sonuç çıkmaktadır.Kırşehir’e siyasi ihtirasları uğruna bunca olumsuzlukları layık gören  DP. iktidarı kadar Kırşehir’i iktidarla karşı karşıya getiren,devletin imkanlarından yararlanmasını önleyip engelleyen Bölükbaşı’da suçludur.

        1960 ihtilalinden sonra Yassıada da yargılanan Menderes’e Hakim Salim Başol Kırşehir’le ilgili sorgulamasında “Kırşehir’i neden kaza yaptın”diye sorunca Menderes “Vais ( yapılmayacak,yadırganacak) bir hata idi “der.Kırşehir’in ahından mıdır,yoksa yazgı mıdır bilinmez Menderes’e idam kararı verilir.Menderes idama gitmeden önce “Başbakanlığımın sekiz yılını tarih;iki yılını da dalkavuklar yazacak” derken idamını on-on beş asker izlemiş,idamını gerçekleştiren cellat Menderes’in ayakkabılarını ordakilerine göstererek “Bunlar benim ha,sakın kimse almasın “diyerek işgüzarlığını göstermiştir…

         1960 lı yıllarda şimdiki Ziraat bankasıyla Cacabey camisi arasında bir binada,Mermerler seyahat’in yazıhanesi vardı.Buradan Ankara ve İstanbul’a yolcu taşımacılığı yapıldığı gibi önündeki meydanda da köylere kalkan yolcu minibüsleri bulunurdu.

        Pazartesi günleri şehirde pazar kurulduğu için köylülerin  alışverişe gelince burada toplanması, hem de başka şehirlere gidecek ve oradan gelen yolcuların yoğunluğu burayı ana-baba günü ederdi.Mermerler seyahatin sahipleri siyasi görüş olarak  DP’liydiler.1960 ihtilaliyle bu parti kapatılmış olmasına rağmen görüşleri değişmemişti.Bunların yanında çalışmak isteyen şoför,muavin,değnekçi gibi kişiler kendilerince “hiçbir baskı görmemelerine rağmen “ hep bu partinin adeta bir avukatıymış gibi koruyucusu ve savunuculuğuna soyunurlardı. Mahsenli’li  Alaaddin ve kardeşi(er lakabıyla anılır)musluk Mustafa,zamanlaBeşler’li (namı değer)Deli Hüseyin yıllarca Almanya’nın işçi alımına kadar bu şirkette deynekçi (müşteri ayarlayan) veya katip olarak çalışıp geçimlerini temin eden kişilerdi.

        Beşler’li Hüseyin Lale camii karşısında bulunan dayısı Burhan Ulutan’a ait bi evde otururdu,Damadı efendiler efendisi,sessiz,sakin biri olan  Galibi de sonradan işe sokarak (Almanya’ya gidene kadar)oraya katip yaptırmıştı.Dayısı Burhan Ulutan yeğeni Hüseyin’i SSK’da işe aldırmıştı.Hüseyin 60 ihtilaline kadar SSK’da inşaat şefliği yapıyordu, dayısı Burhan Ulutan 1960 yılında Etibank genel müdürüydü,DP.hükümetine yakınlığı dolayısıyla tutuklanıp Yassıada’da yargılanıp 5 yıl hapis yatmıştı.(Aradan bir müddet sonra Hüseyin’de işten atılmıştı.Hüseyin dayısına  ve kendisine yapılan bu haksızlıktan dolayı hep DP.yi savunmuş ona kötü söz söyleyenlerin karşısında olmuştur.DP.nin yerine kurulan Adalet partisine de  aynı duygular içerisinde yaklaşmıştır. Menderes sevdalısı olması onun da idam edilmesi kendisin çok üzmüş ve etkilemiştir.Mermerlerin altına düşen işyerinde “Dadaş Kahvesi” bulunurdu.Bu kahvenin oranın yoğunluğundan dolayı müşterisi hiç eksik olmazdı.Beşler’li Hüseyin’in iri kıyım,deli göz,gözünü budaktan esirgemeyen  bir kişi olması insanlarda ona karşı bir çekingenlik hissi uyandırmıştı.Aslında saf,temiz,yürekli,ezilenin yanında olan tabiri caizse zenginden alıp,fakire veren kabadayı bir kişiliği vardı.Sonradan arkadaş olsalar da eski kabadayılardan namı değer Mucurlu Deli Ali’nin ondan çekindiği söylenirdi.

         Arada sırada vakit geçirmek için etrafta olta atarken bir gözüyle de gelecek yolcuları  kollardı.Kahvenin çok kalabalık olduğunu fark ederse hemen  kapıya dikilir,yarı şaka yarı ciddi “Ey kahve cemaati,var mı içinizde  Menderes’e tık diyen?”diyerek söylevini atarken bir yandan da bıyık altından nabız yoklar,huyunu bilenler oralı olmazken,bilmeyipte “desem ne olur “ dercesine hafifçe yerinden kalkacak olanları da diğerleri durdururdu.Durumu görüpte  görmemezlikten gelen Hüseyin tekrar “VAR MI MENDERES’E TIK DİYEN?”....i tekrarlardı

 

 

( Var Mı Menderese Tık Diyen başlıklı yazı İpciERDOĞAN tarafından 14.07.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.