Var oluş dış dünya ile yalıtımın birbirine karşılıklı
oluşuydu. Suların karalara düeti gibi. Dağların düz alana karşıtlığı gibi.
Ormanın ağaçsız bozkıra karşıtlığı gibi. Çölün vahaya karşıtlığı gibi.
Bataklığın açık alana karşıtlığı gibi bir yalıtımın (ortamın) dış dünyaya ve
yalıtımların yalıtımla birbirlerine düetiydi.
Organlar iş birliği gibi devasa bir bedene daha çok enerji
bulup harcamaktansa; en az dış dünya ilişkisi içinde olan virüs gibi bir var
oluşun; bu devasa organizmanın DNA'sını kontrol edip kendisine uygun enerji
sentezleri yaptırması daha avantajlı bir düet ve niş alanını doldurmaydı, belki
de...
En az dış dünya ile olma yalıtması inorganik bileşiklerle
atom düzeyinden hücre düzeyine geçmişti. Böylece en az dış dünya ilkesi hücre
düzlemiyle de kişi özneli (bilen ben olan) sürece gelmişti.
En az dış dünya ilkesiyle oluş dışın enerjisinden kopmak
demekti. Kendisinden kopulan enerji; gereksinimi duyulandı. İthalatı duyulan
enerjiydi. Yalıtımlı iç çevreniz enerji bağıntısı nedenle sizi dış dünyaya mahkûm
ediyordu. Bu nedenle “en az dış dünyaya göre oluşun seçme ayıklaması nedenle
seleksiyon” vardı.
Seleksiyon dış dünyanın baskı ve basıncına karşı çok yüksek
bir barajdı. Ama bu dış dünyanın muhtelif (çeşitli) yönlerle içinize yansıma
vermesine tam anlamıyla engel bir durum değildi. Ama bu baraj yine de bu haliyle
akıl almaz denli çok büyük bir seçilim ve korunumun yalıtılmasıydı.
Deniz gibi ortam içinde size bire bir temas eden
difüzyonlarla bu seleksiyonlar olasıydı. Ama kara üzerinde inorganikler
içindeki seleksiyonlarınızla organik sentezli bir besin depolama; organik depolu
enerjiden kontrollü bir enerji dönüştürmeleri yapamıyorsanız siz; dışta enerji
veren "organiğe " doğru hareket etmek zorundaydınız.
Bu nedenle yalıtımlı oluş, yalıtım içinde kendilik örgütlü
organize oluştu. Yalıtmalı ortam içinde temel hareketlerden birisi de dışa
doğru "enerjiye yönelimdir". Ya da "enerjiye çekilimdir".
En az dış dünya ilkesi içinde olma yalıtım içinin enerjiye yönelimi nedeniyle,
seleksiyon vardır. En az dış dünya ilkesi ile olma kendilikten bir örgütlenme
oluşla yansıma ve belirim vermeydi. Bu yansıma ve belirimin enerji girdisi de
seçilimdi (seleksiyondu).
Tamlayan tamlaşıyordu. Tümleyen tümleniyordu. Tamam olan
eksiğiyle var oluyordu. Tamlanma, tümleşme, eksiğiyle var olma kendisinden
ötürü kendi üzerine etkiydi. Olgu eksiğine eğilim ediyordu. Bir olgu ve olayın;
karşısını, karşıtını aramak ta türlü biçimde o şeyin delilini bulmak oluyordu
zihnimize. Tüm dediğimiz olam durumuyla, sanal (üst üste olan) haliyle ve olası
durumuyla eksikti.
Ki bu tür enerji çevrimleri içinde var oluş da hayatın niş
alanlarını doldurmasına da çok uygundur. Var oluş enerji çevrimleri üzerinde akıl
almaz var oluşları ortaya koyuyordu. Bir inşa kendi eksikleriyle diğerine
tamlayan oluyordu. Şeyin sanallığı dış dünyanın tümler yansımasından
kaynaklanıyordu.
Dışta en az dış dünya ilkesi ile "enerjiye
yönelen" kişi, dıştaki toplam zorluklar karşısında araç aracılar
kullanıyor, kendisi gibi kişilerle yardımlaşıp iş birliğine tutuşuyordu.
Kişi dıştaki bu yardımlaşan kolektif iş birliğini kişi-kişi
ilişkisi kılmakla kendisini aitti siniyordu. Sosyal oluyordu. Bu sosyal aitlik
giderek te üreten hareketlerle üretim aitliği içinde toplum oluyordu. Sosyo
toplumun temelinde "enerjiye yönelim" vardır. Ya da "enerjiye
çekilim" vardır.
Sosyo toplumsa yapının temeli kolektif bir "enerjiye
çekilim" ya da "enerjiye yönelim" olmakla toplumda içinde
enerjiye çekilim üreten ilişki bağlacıyla üretmeye çekilimdi. Geri bağlanım
yasası budur. Sistemin referansları buna
göre doğrulma ve buna göre düzeltme olmak zorundadır.
Bu referans sizin bilincinizden ve sizden bağımsız olmakla
sizin dışınızdadır. Keyfinizin üzerindedir. Görülüyor ki sosyal oluşun ve
toplumsal oluşun temeli ne akrabalık ilişkisidir. Ne atacılık ilişkisidir. Ne
de ecdat bilincidir.
Dıştaki sosyo toplum içinde kolektif oluşla "enerjiye
yönelim", en az dış dünya ilkesiyle sosyo toplum olmaktı. Sosyo toplumlar en
az dış dünya ilişkisi olmakla üçüncü bir yalıtımlı yeni inşadır. Ve bu durum inşanın
öğesi olan kişi için dördüncü bir "en az sosyo toplumla olmanın" da
yeni bir yalıtımdır.
Kişi de sosyo toplum içinde kolektif miraslı üretim
hareketinden sonra "enerjiye çekilim nedenle en az dış dünya ilkesinden
hareketle, "en az sosyo toplumdur" (özel yaşamladır). İnsan kendi bencilliğine
karşı dışta en az sosyo toplumla olmanın içinde ruhsal bir özgecilik olmuştu.
Sizin dışınızda ve hem sizden hem de sizin bilincinizden
bağımsız olan sosyo toplum sal ilkelerinin zorunlu oluşu yerine El gibi bir
mana anlayışı korsanız, El'in eylemi ve El’in mana düşüncesi zorunlu olur.
Böylece El düşüncesi nedenle gerçekler silikleşir. Eğer
duygudaşlık ruhsallığını kazandığınız sosyo toplumlarla "en az sosyo
toplum oluş ilkesi" iyi ayarlanmazsa; El mana anlayışlı sosyo toplumlarda,
ecdat perest olan sosyo toplumlarda ve sağlıklı bölüşmeyen sosyo toplumlarda
ruhsal gerilim ve ruhsal hastalıklar artar.
İşte Yüce Tanrı bağlacı burada ortaya çıkıyordu. Yüce Tanrı
kavramı "en az dış dünya bağıntısı üzerinde en az sosyo toplum bağıntısı
olmakla ancak ortaya çıkar. Nasıl en az dış dünya ilkesi ile dış dünyadan kopamıyorsanız,
en az sosyo toplum bağıntısı olmakla da sosyo toplumdan kurtulamazsınız.
Ancak nasıl en az dış dünya bağıntısı bir yandan dış
dünyadan kopamamanın kendisiyse, diğer yandaki belirimi de "öznel
oluştur". Yani kendisini bilen; eylemli, bencil bendi. İşte "en az
sosyo toplum bağıntısı sosyo toplumdan kopamamanın kendisiyse de" yine
bunun diğer yandan yansıması da "özne özgecil ruh üzerindeki bencil
bendi". Bu ben ilk bencillik değildi. Ama ondan da kopmayan bir bendi.
Köprünün altında çok sular akmıştı. Kişi "özne özgecil
ruh üzerindeki bencil beni" ile dış dünyanın ve sosyo toplumun baskı ve
basıncında olabildiğince kurtulmuştu. Kurtulamadığı yanlar kurtulduğu yanın
zıddıydı. Eksiği ve tamamlayıcısıydı.
"Dış dünyanın baskı ve basıncıyla özne arasına";
en az durumuyla yalıtımlı bir vücut girmişti. Yalıtımlı bir en az dış dünya
bağıntısı olan sosyo toplum girmişti. Bunlar dış dünyanın baskı ve basıncına supaptılar.
Bu supap durumlar nedeniyle artık kişi interdi, üniversaldır.
Bu ruh haliniz de sosyo toplumlar üstü ruhun gelişmişlik
hali olmakla; baskılarından kurtulmuştu. Sürecin kazandığı alan etkisiyle
kendisini düşünmenin, yeni durum içinde boy vermesiydi. Böyle oluşla evrene
katılan düşünceydi. Baskıları olan kişi evrensel oluşa pek katılamıyordu.
Siz üretim hareketinden sonraki "özel yaşam
içinde" en az sosyo toplumla olmamanın baskı ve basıncından kurtulmanın
evrene yönelişiyle, düşünen öznenin" Yüce Tanrı duyuşu" olmasıydı.
İşte bu durumda "Yüce Tanrı Düşüncesi" sizden, sizin düşüncenizden ve
sizin bilincinizden bağımsız baskı ve basınç olmanın da bilinci olur.
(
Düet 1 başlıklı yazı
Bayram KAYA tarafından
10.07.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.