Makale / Güncel Makaleler

Eklenme Tarihi : 10.07.2018
Okunma Sayısı : 1679
Yorum Sayısı : 1



Bu  bölüme  öncelikle  Atatürk  Çanakkale  Savaşlarından  sonra  Çanakkale'ye  kaç  kez  gitti?''  Sorusunun  cevabı  ile  başlayalım.  Zira  bugün  ülkemizde  pek  çok  kişi  Atatürk'ün  1934  Yılında  Çanakkale'ye  gelerek  Çanakkale  şehitliğinde  bizzat  kendisinin  Anzak  askerlerine  hitaben  bir  konuşma  yaptığını  sanır.

Atatürk,  Çanakkale  savaşlarından  sonra  ilk  kez  1  Eylül  1928  de  Çanakkale'ye  gelmiştir.  Asıl  amacı Latin  harflerine  geçiş  sürecini  takip  etmektir.  Arıburnu,  Conkbayırı,  Anafartaları  ziyaret  edip  eski  hatıraları  yad  ettikten  sonra  herhangi  bir  nutuk  vermeden  dönmüştür.

14  Temmuz  1933 de  geldiğinde sadece  şehrin  valisi  ve ileri  gelenlerle  bir süre  görüşüp buradan  Yalova'ya  geçmiştir

Üçüncü  olarak  25  Haziran  1934 de  gelmiştir.  Bu  seferki  gelişinde  amacı  İran  Şahı  Rıza  Pehleviyi  karşılamaktır.  Onunla  birlikte askeri  birlikler  denetlenmiş,  İntepe'ye  gitmişler  ve  yine  bir  nutuk  söz  konusu  olmadan  Gülcemal  vapuruna  binip  İstanbul'a  dönmüşlerdir. 

Yani  1934  yılında  Mustafa  Kemal'in  Çanakkale'ye  geldiği doğru  olsa  da  İran  Şahının  yanında  Anzaklara  hitaben  bir  konuşma  yapması  zaten  saçmalık  olurdu.  Nitekim  de  böyle  bir  şey  hiç  bir  kayıtta  yok.

Bizzat  kendisi  böyle  bir  konuşma  yapmadığına  göre  Dışişleri  bakanından  aynı  tarihte  ( 1934 )  ne  diye  ''  Bu  memleketin  topraklarında  kanını  döken  kahramanlar''  diye  bir konuşma  yapmasını  istesin  ki?

Ama  gelin  görün  ki  pek  çok  kişi  ''  Atatürk  18  Mart  1934  de  Çanakkale'ye  geldi  ve  gerek  bizleri  gerek  Anzak  ve  Avustralyalı  anneleri  hüngür  hüngür  ağlatan  o  konuşmayı  da  o  tarihte  yaptığını  zanneder. 

Olayın  aslında  bir  hikayesi  de  vardır  ki  evlere  şenlik:  GÜYA...

İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Çanakkale'ye teftişe gidecek.[Ne  zaman  gidecek? Tarih  yok. Sallamak  serbest  nasılsa. ]

 Veda için ziyaret ettiği zaman Atatürk şöyle diyor:

— Çanakkale'yi ziyaret ettiğin zaman aziz şehitlerimizi de ziyaret edeceksin. Bu vazifeyi yapacağına şüphe yok! Yalnız nasıl nutuk söyleyeceksin! Ben söyleyeyim; burada yatan aziz şehitlerimiz, sizi hürmetle, saygı ile anıyoruz, diyeceksin. Mehmetçik Abidesinin başında, dilinin bütün yeteneğiyle konuşacaksın. Burada rahat ve huzur içinde yatınız, diyeceksin. Siz olmasaydınız, siz göğüslerinizi çelik kalelere siper etmeseydiniz bu boğazlar aşılır, İstanbul işgal edilir, vatan toprakları istilaya uğrardı, diyeceksin.

— Evet, böyle konuşacağım!

— Hayır, hayır!.. Sen çok daha başka konuşacaksın. Dünyanın bütün milletlerine hitap edercesine konuşacaksın. Orada, Çanakkale'de yalnız bizim şehitleri değil, bu toprak üstünde kanlarını döken insanları da o kahraman muharipleri de hürmetle, sevgiyle anacaksın!

— Paşam, ben bunu yapamam, çünkü bu sözler ancak sizin söyleyebileceğiniz yüksek sözlerdir.

— Söyleyeceksin! Çanakkale'den cihana karşı böyle konuşacaksın. Senin böyle konuşman lazım!

Sonra  da  Şükrü  Kaya'nın  eline  o  meşhur konuşma  metnini  sıkıştırıyor (!)

Öylesine  bir  palavra  ki  bu  kelimelerle  izah  edilebilecek  gibi  değil.  Ermeniler  için  ''"Son çözüm, Ermeni ırkının ortadan kaldırılmasındadır. Ermenilerle Müslümanlar arasında öteden beri var olan çatışmalar artık son aşamasına ulaşmıştır. Zayıf olan ortadan yok olacaktır."  Diyen  Şükrü  Kaya,  söz  konusu  Çanakkale'de bizim  kanımızı  dökmüş  olanlar  olunca   ''Paşam, ben bunu yapamam, çünkü bu sözler ancak sizin söyleyebileceğiniz yüksek sözlerdir. '' Diyor(!)  Yani  itirazı  bu  sözlere  değil  de  bu  derece  güzel(!)  anlamlı(!)  sözlerin  kendisi  tarafından  yapılamayacağına...

Şimdi  bir  başka  soru  daha:

Çanakkale'de  üzerinde  ''Conilerle  Mehmetler  arasında  bir  fark  yoktur''  yazan  anıt  ne  zaman  dikildi?  Aynı  şekilde  Canberra ve  Wellingtonda'daki  '' Conilerle  Mehmetler  arasında  bir  fark  yoktur '' Anıtları  ne  zaman  dikildi?

Çanakkaledeki  anıtta  Atatürk  1934 yazıldığına  göre  1934  yılında  dikildiği  düşünlür  değil  mi?  Oysa  değil.  Türkiyedeki  1985  yılında,  Avusturya  ve  Yeni  Zelandadakiler  ise 1978  yılında  ve  sonrasında  dikilmiştir. 

Yani   güya  Mustafa  Kemal  Atatürk'ün  sözleri  olan  ''  Bu  vatanın  topraklarına  kanlarını  dökmüş  kahramanlar ''  sözleri  onun  bu  sözleri  yazdırdığı  iddia  edilen  1934  de  hiç  bir  şekilde  ortada  yoktur.  Atatürk  öldükten  sonraki  oldukça  uzun  seneler  boyunca  da  ortada  ne  bir  anıt  vardır  ne  de    o  anıtlar  üzerinde Atatürk'ün  Anzaklara  hitabı.  Hal  böyle  olunca  en  azından  1980  li   yıllara  kadar  bir  Avustralyalı  annenin  Mustafa  Kemal'e  hitaben  ''  Siz  bizim  de  atamız  oldunuz''  şeklinde  bir  mektup  söz  konusu  değildir.  1980 li yıllarda (  Tam  tarihleri  yazacağım )   Avustralyalı bir  kadın Atatürk'ün  ruhuna,  ruhaniyetine  öyle  bir  mektup  yazdıysa  onu  da  bilemiyorum. 

Peki  yahu  bu  olayın  aslı  ne?

Bu  olayın  aslı  1923  tarihli  Lozan  Antlaşmasına  da  Arıburnu  olarak  girmiş  olan  Çanakkale'deki  bir  yerin (  Ki  Mustafa  Kemal'in ve  emrindeki  birliklerin  düşmanla  en  kanlı  savaşları  yaptıkları  yer  olup  Anzakların  ilk  çıkarma  yaptıkları  yerdir.)  adının  resmen  Anzak  Koyu'na  çevrilmesi  çabalarıdır. Mustafa  Kemal'in  kemiklerini  sızlata  sızlata  bunu  gerçekleştirmişlerdir. 

Bugün  bizim  tırnak  içindeki  Atatürkçülerimiz  ise  Arıburnu'nun  resmen  Anzak  koyu  olduğunun  farkında  bile  olmaksızın  ''  Ah  benim  atam !  Ne  büyük  bir  insan  severlik  o  öyle''  diye  Anzakların  arkasından  göz  yaşı  dökmektedirler  hâla...

25  Nisan 1985 Tarihinde  Arıburnu  artık  Anzak  Koyu  olmuştur (  Resmi  olarak ) ve  Üzerinde  ''  Conilerle  Mehmetler  arasında  bir  fark  yoktur ''  yazılı   anıt  dikilmiştir.
---------------------------------------------------------------------------------------
Maalesef  yine  oldukça  uzadı.

Son  bir  bölüm daha  yapıp  tüm  gerçeği  açıklayacağım  inşallah.  Ama  şundan  eminim:  Bizim  çakma  Atatürkçüler  yine  Anzaklar  için  göz  yaşı  dökmeye  devam  ederken  Araplardan  - ellerinden  gelse  bir  kaşık  suda  boğacak  kadar -  nefret  etmeye  devam  edecekler. 

( Pis Araplar - Kahraman Anzaklar 4. Bölüm başlıklı yazı Sami Biber tarafından 10.07.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.