Hoşnut bir gölgeden gelen
Tüm ikrarı sahiplenip
Kutsal bir acıdan nasiplenip
Serildiğim yürek mezarı…
An’ımı dondurdum dün itibariyle
Ve dünümü kilitledim
Yarınların sarnıcında
Islık çalan yalnızlığımla baş başa
Heyula bir hüsrana düşüp de yolum
Akşam pazarı bir sevdanın
Pazarlığını yaptığım
O düş çukurunda.
Lanetinden arındım aşkın
Belki ırak olduğum baharın
Belki kutsalında
İçmediğim suyun yine
Kursağıma takılı hicranında
Uyutuldum hece hece
Yine ölüm kokan nefesine
Geçit vermediğim
Mezar bekçisine
Tüm sitemim.
Hangi düş’üm de kusurlu?
Hangi aşk’ım da
Tanrısız yalın ayak düşlerinde
Kâfir gölgelerin
Biteviye ötelediği
Sefil benliğimde
Kurda kuşa yem olmadan
Hele ki sahip çıkıp aslıma
Yanılmadığımın da delili
Belki sevdalarımın bedeli
Her kabzasında
Hazanın
Namert bir yürek sesi işte
Duymadığına delalet
Sağır yüreklerde
Bağlanmış bağı o basiret.
Hatta tutsak,
Hatta ölü
Belki gömülü en derine
Yine hangi lahit değil de
Hangi lanet delik,
Demekten imtina ettiğim
Gölgeli beyitlerde saklı ruhumun
Yanlı aşklara nifak sokan
Cahil benliklerin
Aşkın hulasası hangi zihniyette mi
saklı?
Yoksa kutsalın inancı
İle yürek huzurda mı demirli?
Şimdi ölelim o zaman,
Zaman deşifre etmeden
Yalanı ve düne zimmetli mutluluğu
Yok sayarken
Biz nasıl oluyor da unuttuk
Ve unutulduk
Tanrı’dan yana dertli
Bunca gölgeyi
Tıkarken en derin çukura
Feraha çıkacağız günlerin
Delaleti
İle kusur aradığımız değil
Kutsandığımız aşkın yüzü suyu
hürmetine.
Bir garip terane
Aşkın Huda’sı
Yine unutulmuşluğun da beyitleri
Karınca kararınca yürürken
Andığımız rahmeti boca ederken
Nefse yüklediğimiz esaretin.