Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 3.07.2018
Okunma Sayısı : 1185
Yorum Sayısı : 1

 SEVEN, SEVİLİYOR DEMEKTİR.

 

     Meşhur hadisi kudside Allah :”küntü kenzen mahfiyyen feahbebtü en urife ve lien urife ve halaktül insane (Ben gizli bir hazine idim. Bilinmeyi severek istedim de insanı yarattım)” Buyurmaktadır. Hadisin “ahbebtü” kelimesi sıradan bir istek değil, sevgi ve aşkla istemiştir. Allah insanı yaratırken aşkı, sevgiyi ilk sebep zikretmiştir ve bu sebepledir ki, insan olabilmenin ön şartı sevmektir. Demek ki insan yalnız severse mutlu olabilecektir. Ve Allah insanı sevgi ile bu dünyada da ahirette de mutlu olması için yaratmıştır.

     Sevgi mutlak surette iki uçludur. Kim Allah’ı seviyor ise Allah da onu onun sevdiğinin binlerce katı seviyordur. Kulun Allah diye zikretmesi, Hakkın “Buyur kulum” demesidir.

     Sözle “Ben aşığım” demekle olmaz, gönülden hissetmek lazımdır. Günlük hayatımız Allaha aşk ile yönelişimiz ölçüsünde mutlu ve zevkli hale gelecektir.

     Mevlana Hz. ne diyor;

     Öyle kolay değil gülü koklamak. Gülü tutan ele diken batmalı, bir aşka gönül veren o aşkın kapısında yatmalı…

     Yarabbi kulun seçinceye kadar beni yaşat ve aşkınla yandığım bir anda al canımı, al ki ölüm sana olan aşkımın adı olsun…

     Canı canana teslime hazır değilsen, kimseye ben aşığım deme… 

     Allah dostu erenler mürşidler derler ki. Bize yönelip bizi sevenler ve tabi olanlar, bu sevgilerinde sadık ve samimi olmalılar. Çünkü mürşidini seven hakikatte Allah’ı sevmiştir. Yol Allah’a doğru, varış Allah’adır. Bu yol bizi Allah’a ulaştırmaya ve ona âşık olmaya götürür.

Mevlana hazretleri der ki; Aşk abdest gibidir, şüpheye düşersen bozulur. Sen adanmışsan ve bu uğurda yanmışsan aşk zaten gelir seni bulur. O yüzden tasavvuf ciddi bir yoldur bir gönülde iki sevgi tutunamaz. Varsa onun adı, aşk değildir.

 

     III. Selim bir gün Şeyh Galip’e sorar: “Şeyhim, hesap ettin mi, bir kalbe kaç canan sığabilir?”

     “Bir cisme bir can sığdığı gibi, bir kalbe de ancak bir canan sığabilir haşmetlûm cevabını verir Şeyh Galip.

      Sultan Selim, hoşuna gitmeyen cevaba itiraz eder: “Nasıl olur Şeyh efendi? Benim kalbimde nice canlar vardır ve hepsi birbiriyle rekabet halindedir…”

      Şeyh Galip’in cevabı çok açık olur: “Zat-ı şahaneniz, kalbi hümayununuzla Harem dairenizi birbirine karıştırırsınız Padişahım!”

      Bütün Allah dostlarının dediği gibi, Hak dostu Said-i Nursi de diyor ki ;”Ruhumu rahmana teslim ettim gayrısını istemem”. Ama hiç kimse kendi kendine rehbersiz ruhunu Allah’a ulaştırıp teslim ederek ermiş evliya olamaz. Ruhu Allah’a ulaştırmak için benliğinden geçmeli Hz. Yunus’un mürşidi Tabduk Emre’ye yaptığı gibi rehberi olan mürşidine kendini tam anlamı ile teslim etmeli, gözü başkasını görmeyecek derecede Allaha âşık olmalıdır. Zaten âşık olmadan teslim olmak mümkün değildir. Allah’a ilimle değil, aşkla ulaşılır. Bu aşk bineğinin kırbacı da zikirdir. Teslim olmayı dilemeden ve zikir yapmadan arınmak, tezkiye olmak imkânsızdır.

     İnsan denilen varlıkta Allah tarafından kendisine üfürülen öyle bir emanet vardır ki, geldiği yere geri dönmek ister.

     Mesnevisinde bunu anlatan Hz. Mevlana, Rabbimizin içimize üfürmüş olduğu ruhu, ten kafesinde hapsedilen kuşa benzetir. 

     Hz. Mevlana. “Kafesteki kuş, zindandaki mahpusa benzer, kurtulmayı istemeyişi cahilliktendir. Cahilliği nedendir? kafesteki kuşun uçmasını sağlayacak rehberi bulamamasındandır. ”Ruhun kafesten çıkıp geldiği yere dönebilmesi için yolu gösterecek bir rehber gerektir. Kitaplardan alınan ilim bir gün açmaza girecek gönül okyanusuna yetmeyecektir. Cevherin açığa çıkması gönül kuşunun canana ulaşması rehbersiz olmaz.

 

     İşte Hz. Şems onun rehberi, mürşidi olmak üzere gelir. Onca okuduğu kitabın maneviyatta bir değerini olmadığını gösterir.

 

     Hz. Mevlana’yı anlamak, onun Allah’a duyduğu aşkı yaşamaktan ve onun yolundan geçer.

Manevi hayatının kemâle ermesini sağlayacak, ilimle ulaşamadığı sırrı ona anlatacak olan vesile aranmalıdır ki, kafesteki kuş gerçek sahibine ulaşabilsin.

 

     Manevi rehberler, mürşidler o günde vardı her devirde de var ve var olmaya da devam ediyor ve edecektir.

     Gören gözler, işiten kulaklar, idrak eden kalpler mutlak olarak bu yolu bulacaktır.

     Bu yol gönül yoludur sevgi yoludur, aşk yoludur, hayranlıkla son bulan yoldur.

     Hayranlık noktasına ulaşan bu aşk kimedir? Şüphesiz varlık sebebimiz Kâinatın Yegâne Sahibinedir.

 

     Hz. Mevlana kafesteki can kuşunun uçmasını sağlayacak rehberini bulmuş, nefsindeki afetlerin  elinde oyuncak olmaktan kurtulmuş, arınmış.

 

     Canın Canana kavuşması nefsin arınmasıyla mümkün kılınmıştır Rabbimiz tarafından. Nefislerin arınması için yol gösterenler gerek.

 

     Kur’an rehbersiz yaşanmaz. Sahabenin rehberi vardı Peygamber Efendimiz S.A.V.

 

     Hz. Şems o yıllarda da bu konuya ilim ehlinin dikkatini çekmiştir. Her devirdeki devrin imamları da bu görevi yerine getirmektedirler.

     Kişi kendi kendini arıtamaz, tezkiye edemez, Yüzmeyi ancak yüzme bilenler öğretir. Temizlenmek Kur’an’ın lafzının ötesinde ruhunu anlayacak seviyeye gelmek demektir.

     Allaha ulaşmak ve ona teslim olma işinin gönülle, kalple olacağını vurgulamak için Yunus “Hiç kimse bu yolda sözle öne geçmedi. ”diyerek çok konuşmanın, iyi vaiz, iyi hoca, iyi bilgin olmanın Allah’ı iyi tanımak ve ona ulaşmak anlamına gelmeyeceğine işaret ediyor. Hakikatte, iman bilgisi iman değildir.

     İman; teslimiyet ister. Teslimiyet; bütün varlığı ile Hakka yönelmektir. Allah’ı Can, Mal, Sevdikleri ne varsa hepsinden ileride tutmaktır. Dervişliğe yönelenlerden ciddi fedakârlıklar beklenir.

     Nefsimizdeki afetlerin hepsi yok olunca teslimi külli ile Allah’a teslim olunur.

91/ŞEMS-9: Kad efleha men zekkâhâ.                                                                                                    Kim onu (nefsini) tezkiye etmişse felâha (kurtuluşa) ermiştir.

91/ŞEMS-10: Ve kad hâbe men dessâhâ.                                                                                                               Ve kim, onun (nefsinin) kusurlarını örtmeye çalıştıysa (nefsini tezkiye etmemiş ise) hüsrana uğramıştır.

 

Allah razı olsun.

Burhan AKSU                

 

( Seven, Seviliyor Demektir. başlıklı yazı mihrimah tarafından 3.07.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.