İçinin boyutsuzluğunda
Uyanıyor karanlık
Aslında gün çoktan
Vurmuş dibine… diyememenin vebali.
Kuru sıkı tohumlar
Yeknesak kelam
Rötarlı ömür
Sanırsın ki;
Kan kusuyor evren
Şifa niyetine.
Tehir et edebildiğini
Teyit et ardından
Varamadığın istikameti.
Öyle böyle de değil hani:
Kuru başına efkârın
Yanında yelloz naralar atan
Sıra dışı bir kabadayı.
Ürktün mü susarsın diyenler var:
Bir de halinden anlamayan
Kendince seven yalancı kadılar:
Dün öbekli mizansen
Aşka kıyıp
Kendince seven iblisin lanetine inat
Sevgiyi dokuyan evrene.
Hayli tesirli bir yok oluş
Varlığın kadar da
Kayboluş:
Mezarın sessizliği
Derini hülyaların
Dibine vurdu işte…
Diyememekten yana özrü dergâhın
Kayıp sevdaları baş tacı yapan
Minnet ehli isyanların.
Göğün dibinde konuşlu o ölü martı:
Ayıpsız aşkların telaffuzu yine
Derinlerde saklı meal,
Kayıp rotasında sefasını süren
Kaptan-ı derya.
Haşmetli olurmuş ölümü
Delice sevenin.
Hazin olurmuş sonu
Kıyama duran yüreğin…
Demekten men ettim bir kez
Ehli acıların
Sunuma geçtim birdenbire.
Zararsızı olmaz asla yalanın
Israrcı bakışları elemin
Değişime maruz kalmış bir mevsim
Gibiyim madem
Başa aldığım bu kayıp döngü
Yetilerin biri bin para
Aslına riayet etmekle de eş değer
Dünün kursağında
Yarını yutkunmak
Batılı adeta
Adına şimdi denen
Meftun zamanın.
Haylice dokundu bana bu aşk,
Matemi değil de
Mahremi en çok sevdi yüreğim.
Kayıp da zeminden
Karaborsa bir şiire düştüm günün
birinde
Elası bunca hüznün
Rengi istismar eden
Kara beyaz bir şiiri de talan edip
Dumura uğrayan evrenin
Kozasında saklıyım işin aslı.